Yöneticilik zor iştir. Ağzınızdan çıkacak kelimeleri cımbızla seçeceksiniz. Bazı kelimeler var ki, lastik gibidir, nereye isterseniz oraya gider! Demem o ki, ok yaydan çıktığı anda, bir daha geri dönmez sevgili yöneticiler...
En sıcak örnek Galatasaray Başkan Yardımcısı Nasuhi Sezgin’in Antalyaspor maçı sonrası yaptığı açıklamalar çok ağır... Yenilir-yutulur gibi değil!
Ne diyor Sezgin:
“Bizim takımda zaman zaman bazı puanları kaybetti. Bilerek kaybetti, bir takım yerlerden gelen telkinlerle kaybetti.”
Hadi buyrun burdan yakın! Ne demek bilerek kaybetti arkadaş? Bu nasıl bir ağır suçlamadır? Ne yani futbolcular şike mi yaptı? O telkinleri kim ya da kimler verdi?
Bizler bilmiyoruz, siz biliyorsanız açıklayın. Ne güzel demiş büyüklerimiz, ‘dilin freni yoktur’ diye... Efendim Sayın Sezgin, futboldaki görevinden istifa etti, yönetimdeki konumunu koruyor! Buradan da eder veya etmez, bizi ilgilendirmez.
Sayın Sezgin, yoğun eleştiri üzerine, açıklamalarının bir kesim tarafından yanlış anlaşıldığını ileri sürüyor ve “Ben, burada federasyon ve hakemleri kast etmek istedim” diyerek hem yan yollara saptı, hem de yeni bir tartışmanın kapısını araladı.
Vallahi, Sayın Sezgin, ‘bazı kesimler’ diyorsunuz, ok yaydan fırlamışken, bari o kesimleri de açıklayın, bilelelim. Öyle kalkıp, ‘yanlış anlaşıldım’ veya ‘federasyon ve hakemleri kastettim’ demekle bu işten sıyrılma şansınız sıfırdır, bilesiniz! Artı, hukuk kapılarını da araladığınızın farkında mısınız?
Takımın durumu iyi değil tamam... Üzerinizde sürekli istifa baskısı var, buna da eyvallah... Ama öfkenizi kontrol edemiyorsanız, ağzınıza kilit vurun arkadaş! Dönüşü olmayan bir yola girdiniz Sayın Sezgin, bilesiniz.
Kurumlar bir bütündür. O bütünlük bozulduğu anda - ki Galatasaray’ın şu anki konumu böyle - burada ne rahat, ne de huzur olur!
Şovmen Tudor!
Şu sıralar Igor Tudor’a takıldım. Aslan’ın maçları izlerken, gözüm tamamen onun üzerinde, hatta ona yoğunlaştım! Galatasaray’a geliş şekliyle düşüncelerimi ortaya koydum, pek de olumlu şeyler yazmadım, hâlâ arkasındayım.
Antalya maçında hakem Tudor’u tribüne gönderdi bana göre doğru bir karar... Yahu arkadaş, zaten Karabükspor’u benzetme yerindeyse ‘sattın’ Aslan’a geldin, maçta bir sahaya girip oynamadığın kaldı! Bir de gidip dördüncü hakeme takılıyorsun. Adına bakmazlar tribüne yollarlar. Valla Igor Tudor’un da Aslan’a hayat vereceğine asla inanmıyorum. Ama şov yönü bir hayli ağır... Bu anlamda da başarılı, hakkını verelim!
Efendim, Galatasaray Yönetimi, futbolla ilgili tüm yetkileri Igor Tudor’a vermiş. Doğru mu, değil mi bilmiyoruz? Eğer doğruysa ki, yalanlanmadı, Tudor’un alacağı kararların asla sağlıklı olacağını düşünmüyorum. Adam kendini yönetemiyor, ilke ve prensiplerden uzak bir fotoğrafa böylesi yetki verilmez!
Bir de şu var, Igor Tudor acaba yeni sezonda Aslan’ın başında kalacak mı, yoksa yine başka bir takıma mı ‘tüyecek’? Eeee adam bu... Parayı kim fazla veriyorsa, koşarak oraya gidiyor!
Topal ve eli!
Mehmet Topal’ı tanıyanlar bilir, pozitif adam gibi adamdır, saygılı ve de yardımseverdir. Fenerbahçe-Osmanlı maçında yaşanan o talihsiz gol pozisyonu onu bu özelliklerine asla gölge düşürmez. Olmuş. O da eline çarptığını kabul ediyor, ancak isteyerek yaptığı iddialarına külliyen karşıyım. Bu pozisyon üzerinden Mehmet Topal gibi bir fotoğrafı yıpratmak asla doğru değil? Kaç tane Mehmet Topal’ımız var?
Kadına ve büyüğe saygı
Dünya Emekçi Kadınları Günü’nü sevgi ve saygıyla gönülden kutluyorum. Sizler bizim baş tacımızsınız, ülkenin geleceğisiniz, sizinle ne kadar gurur duysak azdır, iyi ki varsınız.
Yazımı kaleme aldığım bugün hazır Dünya Kadınlar Günü iken, bizim kulvarın dışında bir konuyu gündeme taşımak istiyorum. Toplu taşıma araçlarını çok kullanan birisi değilim. Ne var ki, arada bir de olsa, metro ve tramvayı kullandığım oluyor. Geçtiğimiz günlerde biraz nostalji yapma adına Sultanahmet’e yolum düştü, tramvaya bindim. Gazetecilik refleksinden olsa gerek, çevreyi gözlemlerim. Öyle fotoğraflar gördüm ki, şaşırdım.
Bizler gençliğimizde, kadın veya erkek fark etmez bir büyüğümüz otobüse adımını attığı anda yerimizden fırlar, onlara yer vermek için birbirimizle yarışırdık. Kişisel olarak, yaşım ilerledi ama hâlâ ayaktaki kadınlara, yaşı büyük, küçük fark etmez, yerimi veriyorum.
Şimdi ki gençlere bakıyorum, tramvay tıklım tıklım, kadın ve yaşlı erkekler ayakta, onlar oturuyor, ya uyuma numarası yapıyor, ya da elindeki tabletiyle oynuyor! Yani yer vermeme adına bin takla atıyor, yazık!
Hiç yüzünüz kızarmıyor mu gençler! Bizim kültürümüzde kadına ve büyüğe saygı vardır eyy gençler! Atalarımız bize böyle öğretti. Siz siz olun, özellikle toplu taşıma araçlarında öncelikle kadına ve büyüğünüze yer verin, vermeyenlere de örnek olun. Çünkü sizler de ilerde yaşlanacaksınız, bunu asla unutmayın.