Geçtiğimiz hafta 'Nöbetçi Kalem' köşemde, Galatasaray-Beşiktaş derbisinin hakemi Arda Kardeşler ile ilgili düşüncelerimi ortaya koydum. Evet, hala yorumlarımın arkasındayım, sizler beğenir veya beğenmezsiniz, bunlar benim doğrularım...
Elbette herkes düşüncelerime katılmak zorunda değil, bu konuda eleştiriler de yapılabilir, sakıncası yok... Ne var ki, eleştirirken, 'hakaret' edilmesine zinhar karşıyım! Bu yolu seçenler fikri ve zikri olmayanlardır!
Peki, mail yoluyla beni eleştirenler, büyük harfler kullananlar, MHK'nın Arda Kardeşler'i en az 4-6 hafta kızağa çekmesine ne diyeceksiniz? Bu ceza şunu gösteriyor eyyy Galatasaray sevdalıları; demek ki Arda Kardeşler 'derbiyi' tarafsız yönetmedi, adaleti rafa kaldırdığı için MHK, onu nadasa çekti! Peki buna ne diyeceksiniz, cezayı ben mi verdim? NOKTA!
Öyle birileri gibi, üzerimde forma taşımam, ortada bir 'adaletsizlik' varsa ki var, babamın oğlu olsa eleştiririm, gözünün yaşına bakmam!
Hadi buyrun Beşiktaş-Kasımpaşa maçına... Hakem kocaman kokartlı Zorbay Küçük, Sadık'ın Rafa Silva'ya gole
Bakın, Beşiktaş liderin beş puan gerisinde (dünkü maça kadar)... Demem o ki, Kartal ince bir çizgide, yarışın içinde kalmak istiyorsa -ki hedef o- her kayıp puan, eksi yazar, sıkıntı yaratır.
Van Bronckhrost’u bazen anlamakta zorlanıyorum. Sakatlık ve ceza olmadığı sürece oturmuş, taşlarla fazla oynamak, bu oyunda risktir, faturası ağır olur.
Tıpkı dün olduğu gibi!
Örneğin Onur Bulut, ilk kez 11’de sahaya çıktı. Peki, oranın gediklisi Svensson niye yedek arkadaş? Nihayet Rafa Silva’yı kanatlardan alıp, merkeze çekti. Geç kaldın, geç!
Hiç kırılma, darılma yok. Koca ilk yarıda Beşiktaş’ın oynadığı futboldan keyif alan ve mutlu olan var mı? Tempo yok, pas trafiği sıfırın altında, baskı ve pres ise hiç yok! Bu tabloda pozisyon üretimi elbette ‘kıt’ olur. Masuaku, bir kez ileri çıktı, pir çıktı, arka direğe topu kesti, Ernest Muçi, gelişine vurdu, Kartal’ı öne geçirdi.
Diyeceksiniz ki, Kasımpaşa ne yaptı? En azından savunmayı sağlam tuttular, ileri çıktılar, Mert’in koruduğu kaleye şutlar attılar, yani aradılar,
Yarım asırdır bu oyunla haşır neşirim, başka bir deyişle ekmek param... Yorumlarımda objektif ve tarafsız olma adına kılı kırk yararım, üzerimde asla ‘forma’ yoktur, neysem, oyumdur.
Bu yarım asırlık gazetecilik yaşamımda şöyle ‘sıfır’ hatayla maç yöneten, hakem triosuna denk gelmedim! Hep, “Hakem de insandır, hata yapar” savına sarıldık! Hatta, “Hakem takdiri, onun yorumu” diyerek günü kurtardık!
Ancak artık bıçak kemiğe dayandı, sabır mabır yerle bir oldu! Yahuu, hakemlerin hak edişlerine yani ücretlerine bakıyorum, maşallahları var, çok iyi kazanıyorlar, gözümüz de yok! Hadi işin parasal yönünü bir kenara bıraktık, her türlü bilimsel donanıma sahipler. Bariz hata mı yaptı, hoppp VAR devreye giriyor, kritik pozisyonlarda hakemi aklıyor! VAR odasında en az iki hakem ve teknik elemanlar var. Sahada mı, toplam dört hakem görev yapıyor. Peki kardeşim siz niye hala adam gibi maç yönetemiyorsunuz?
İstediğiniz kadar hakemleri bilimsel olarak donatın, hiç fark etmez, ortada kötü niyet varsa ki, bence var, bunun
Şöyle ağız tadıyla bir derbi izleyelim dedik, hevesimiz kursağımızda kaldı! Kardeşim, koskoca kokartın var, niye adam gibi maç yönetmiyorsun eyy Arda Kardeşler! Hiç fanatizm falan demeyin, Arda Kardeşler, derbide sınıfta kalmıştır! Verdiği, vermediği sarı kartlar, fauller, hangisini saysak, yerimize sığmaz arkadaş!
Sanchez çift sarıdan atılmalıydı bu birrr... Niye mi? Immobile’nin karnına yumruk atıyor, ‘tık’ yok. Aynı Sanchez, Rafa Silva’yı indiriyor, yine sarı yok! Immobile sağdan kaleye gidiyor, Barış Yılmaz indiriyor, son adam mı, değil mi, sabaha kadar tartışırım, bence kırmızının ağa babası, bu da ikiii! Ersin’e çıkardığı sarıya ne demeli? Kaleci barajı kurdurmadan atış yapılıyor, Ersin itiraz ediyor, haklı, bu üçççç... Icardi’nin pozisyonu da tartışılır, VAR niye devreye girmedi, etti mi size dörttt...
Derbi mi? Vallahi hakemi radarıma almaktan maça konsantre olamadım! Ne var ki heyecanı ve stresi yüksek bir derbiye tanıklık ettik.
Diyeceksiniz ki, istatistik veriler Beşiktaş’ı işaret ediyor, yani topla oynama yüzde 61’e 39... Bazen
Biz gazeteciler halkın arasına karışırız, öyle oturduğumuz yerden ahkam kesmeyiz. Sokaktaki insanlarımızla diyalog kurarız, zaman zaman onların konuşmalarına kulak kabartırız.
Şu sıralarda Gelibolu'da bizim kulvarın gündemi tamamen Fenerbahçe'ye endeksli. Hani derler ya, "Bir söyle, bin ah işit" misali. Abartmıyorum, Fenerbahçe'ye gönül verenler, aynen yukarıdaki atasözümüz gibiler, bir göz yaşı dökmedikleri kalıyor!
Yakın dostlarım, "Mourinho imiş, olsa ne olur, olmasa ne olur. İsmail Kartal gitti de ne değişti Allah aşkına. Onun zamanında daha iyi futbol oynuyorduk. Mourinho, o kadar oyuncu aldı da ne oldu?" diyorlar. Valla, onların bu görüşüne katılmamak mümkün değil.
Mourihno farkınını bir türlü ortaya koyamadı! Galatasaray ile puan farkı beşe çıktı. Kapanır mı, olabilir, ama kayıp, kayıptır! Kaldı ki arkadaş, koca Fenerbahçe, üç puanı korumak için savunmasına yaslanır mı, tehlikelere davetiye çıkar mı, çıkarırmış demek!
Benim gözlemlerim ise şöyle;
Jose Mourinho rakipleri analiz etmekte sıkıntı yaşıyor, maçlarda fazla
Yazılı ve görsel medyada, A Milli Takım Teknik Direktörü Vincenzo Montella’yı eleştirenlerin sayısı az değil, olabilir! Neticede futbol göreceli bir oyundur, herkes farklı pencereden bakabilir, burada sıkıntı yok.
Örneğin forvetsiz oyun anlayışı eleştirilerde başı çekiyor! Ancak, güneşi de balçıkla sıvamayalım, İtalyan hoca başarılı bir grafik çiziyor, bunu pas geçemeyiz! Diyeceksiniz ki, ‘kadronun maşallahı var, müthiş yetenekli kramponları bünyesinde barındırıyor’ doğru... Gelin görün ki bu kadroyu kullanmak da ‘maharet’ ister. Ki Montella ‘sıfır’ forvetle oynasa da kazanıyor, skorlar onu haklı kılıyor.
İzlanda’yı tarihimizde ilk kez sahasında yenme başarısı gösterdik, buna ne diyeceksiniz? Üstelik o zeminde bırakın futbol oynamayı bir kenara ‘buz pateni’ yapılır! Bu tabloda hem zeminle, hem de rakiple mücadele etmek kolay mı sanıyorsunuz! Ay-yılldızlı ekibimiz, Reykjavik’te tarihi bir başarıya imza attı, geriye düştük, asla pes etmediler, son saniyeye kadar müthiş bir mücadele ortaya koydular,
Biraz karamsardım maç öncesinde ama millilerimiz tüm umutlarımızı gerçeğe dönüştürdü. Kim ne derse desin son yılların en yetenekli kadrosuna sahibiz. Kuşkusuz bunda en büyük faktör lejyoner futbolcularımızın sayısal üstünlüğüdür.
Montella bu açıdan çok şanslı. Ne var ki şu forvet işini ne Montella ne de biz çözebildik arkadaş! İzlanda karşısında ileri uçta bu kez Kerem’i gördük. Kerem hem rakipleriyle boğuşacak hem adam eksiltecek, pozisyon yaratacak, hem de goller atacak öyle mi? Onu özgür bırakın, istediği yerde oynasın, kafese kapatmayın, boş geçmez, tıpkı dün olduğu gibi...
Oskarsson’un şok golüne çabuk reaksiyon gösterdik. İzlanda’nın savunma duvarını kısa paslarla aşmaya çalıştık, kaptan Hakan’ın ceza alanı dışından bazukasını izledik, kaleci tokatladı. Arda yakaladığı pozisyonda çerçeveyi bulamadı. Baskıyı elden bırakmadık, ancak rakibin kontra toplarında kalemizde sıkıntılar yaşadık, neyse ki Uğurcan kritik kurtarışlar yaptı.
Ahh zemin ahhh! 54’te VAR
Ülkemize gelen yabancı teknik adamlar konusunda hassasım, ne de olsa yerliciyim, bundan da asla gocunmuyorum. Tabi ki yeni yabancı hocalar için kredim var, beklerim, biraz zamana bırakırım. Öyle dakika bir, budamam, kalemimi sivriltmem!
Benim asıl dikkatimi çeken Beşiktaş'ın hocası Giovanni van Bronckhorst... Özellikle oyuncu hamlelerine akıl, sır ermiyor! Nitekim, Gaziantep maçında bunu bir kez daha gördük İlk 11 tercihleri de bir tuhaf! Örneğin Ndour, boylu poslu, ama ağır ötesi. Onun yerine Salih Uçan sabaha kadar oynar, tekniği yüksek, en azından topu saklar bu birrr! Koca Beşiktaş, zamana oynar mı arkadaş? Eee sen hücumcularını kenara çekersen, rakibin savunması rahatlar, orta sahaya kadar çıkar, bu ikiii!
Muçi'nin takıma bir katkısı var mı, Semih ne güne duruyor, en azından rakip savunmayla boğuşur, bu üççç! Rafa Silva neredeyse her maçta dayak yiyor, en azından iki kişi onu marke ediyor, Kartal'ın golcüsü Immobile çıktıktan sonra rakip neredeyse oyunu tek kaleye çevirdi, etti mi size dörttt! Ne dersin sayın Giovanni