İnsan hayatı tesadüflerle doludur, ne zaman ne olacağınızı kestiremezsiniz... Virüs nedeniyle liglere ara verildi biliyorsunuz... Ne var ki, Milliyet yayın hayatını kesintisiz sürdürüyor. Eee bizler de gazeteciyiz, o sayfaları doldurmak, okuyucularımıza evlerinde ‘moral’ verici, yazılar yazmak zorundayız...
Spor müdürümüz Tayfun Bayındır aradı, “Sergen Yalçın dizisi istiyorum” dedi... Oturdum tabletin başına, üç gün süren bir diziye imzamı attım... Yaşanmışlıklar ve anılar ağırlıklı güzel bir dizi ortaya çıkardım... Diziyle ilgili yüzlerce övgü dolu geri dönüş aldım, mutlu oldum.
Dedik ya tesadüfler, şanslar, insanları bir yere getiriyor... Sergen Yalçın da bunlardan birisidir... Nasıl mı? Bakın, Beşiktaş’ı yakından tanıyan Atıf Keçeci ağabeyimiz var. Sergen Yalçın’ın bugünkü konuma gelmesinde onun müthiş katkısı bulunuyor... Dizide bu öyküyü atladım, ama yazılması gerekirdi, ben de bu köşeye taşıdım.
1983 yılı... Özkaynak sisteminin başında Atıf Keçeci var...
Hani, ‘evcimen’ diye bir benzetme vardır... Bu bana hiç uymaz! ‘İşkolik’, ‘hiperaktif’ ve ‘sosyal insan’... İşte beni anlatan kelimeler! Hele sosyal yaşam, benim vazgeçilmezimdir, öyle çok uyuma alışkanlığım da yoktur. Düşünün böylesi bir fotoğraf, dünyayı saran salgın nedeniyle, eve kapanıyor ve kurallara uyuyorsa ki, uyuyorum, öyle lamı-cimi yok buna herkes uyacak! Gelibolu’da yaşıyorum, ilk kez önceki gün alışveriş için çıktım, polis önümü kesti, yaşımı sordu. Neyse ki, baraja takılmadım, yarım saat dışarıda kaldım, yeniden evime döndüm...
Hadi biz yaşlılar eve kapandık, peki gençler? Bakın toplum olarak bunu aşmak zorundayız. Gençler risk alanında değil, eyvallah, ama taşıyıcı pozisyondalar. Bu da kulaklarımıza küpe olsun! Evdeki yaşlı anne-baba, hatta dedenizi düşünün, bencil olmayın, çevrenize ailenize duyarlı olun...
Önlemler artıyor, alınıyor, bu da bizi sevindiriyor. Bakın insan hayatından daha önemli olan hiçbir şey yoktur, virüse teslim olmayalım,
İnsan sağlığı söz konusuyla akan sular durur. Ortada dünyayı kasıp kavuran, insanları evine kapatan bir virüs var arkadaş... Bizim kulvarın tadı tuzu taraftardır.. Onlarsız maçlar çekilmez oluyor, bunu gördük!
Bırakın bizleri, futbolcular bile maçlara konsantre olamıyor. Kaldı ki, takımlarımızda birçok yabancı var, salgın nedeniyle ite-kaka maçlara çıkıyorlar, biliyoruz! Ülkemizde salgını önlemek amacıyla bir dizi önlemler alınıyor, işyerleri kapatılıyor ki, doğru. Peki, neden ligler ertelenmiyor? Böylesi bir tabloda bu ısrar niyedir? Bakın, 2020 Avrupa Şampiyonası, önümüzdeki yıla kaydırıldı, A Milli Takım’ın hazırlık maçlara rafa kaldırıldı. Şenol Güneş hocamızla konuştum, çok güzel bir öneride bulundu. Diyor ki, “Dünya ayakta, insan sağlığı önemli. Lig maçları da ertelenirse, takvim yeniden yapılır. Örneğin, Haziran ayı boş, o süreçte ligler tamamlanır...” Valla bu önerinin altına imzamı atarım. Ne dersiniz?
Efendim virüs nedeniyle özellikle bizim kulvarda her kafadan bir ses
Elbette insan sağlığı söz konusuysa gıkımız çıkmaz. Neticede dünyayı kasıp-kavuran bir virüs var, insanların yaşam biçimi felç oldu. Sadece o mu? Ekonomiye de büyük bir darbe vurdu. Tabi ki, dünya futbolu da payına düşeni aldı. Görüyoruz ki, birçok ülkede ligler ertelendi, sıra bize geldi! Valla, böylesi bir tabloda liglerimizin de buna uyması şart. Niye mi? Arkadaş taraftarın olmadığı bir mücadele ne oynayana, ne de TV başında izleyenlere, ne de bize kritik yapma keyfi vermiyor!
Benzetme yerindeyse, tatsız-tuzsuz yemeğe benziyor. Hadi bizleri geçtik, sahadakiler? Hani, ‘bitse de, gitsek’ misali! Taraftarın olmadığı maçta, ne heyecan, ne tempo ne de coşku var! Haaa bir iyi yanı yok değil, en azından hakemlerin işine yarıyor, taraftar baskısından uzak, oynanan maçlar dahil, pek göze batan hata yapmadılar! Tabi ki Abdülkadir Bitigen hariç! Çaldığı faul kararlarında standartı nedense bir türlü tutturamadı!
Alın size haftanın derbisi... İlk yarıya bakın, ne bir coşku, ne doğru-dürüst bir baskı, ne de dişe dokunur bir
Futbolun hatalar oyunu, hakemlerin de bu oyunun parçası olduğunu biliyoruz. Hakem hatalarını aza indirgemek amacıyla VAR uygulaması devreye sokuldu. Kimi buna sıcak bakıyor, kimi ise doğru bulmuyor!
VAR sistemine karşın hatalar bitmek-tükenmek bilmiyor, yazılı ve görsel medyanın manşetlerini süslüyor. Ortada bir VAR protokolü var, 8 sayfa, uygulama tüm detaylarıyla yazılıp-çizilmiş. Buna rağmen özellikle tartışma programlarında şunu gözlemliyoruz, VAR protokolü konusunda farklı sesler çıkıyor.
VAR ne zaman devreye girer? Bunu 4 ana başlıkta toparlarsak, en azından yorumlarımızda hata payımızı sıfıra indiririz. Bu konuda değerli meslektaşımız, TRT spor spikerlerinden Barbaros Tali’nin youtube’da bir videosu var, çok güzel anlatmış başımızın şu tatlı belası, dilimize doladığımız VAR olayını!
1- Örneğin gol kararları, verilen, verilmeyenler... Atağın en başından topun ağlarla buluştuğu ana kadar bölüm VAR tarafından incelenir, gerekirse devreye girer, hakemi uyarır.
2- İkincisi penaltılar... Yine atağın en başından itibaren açık ve belirgin bir hata olup olmadığına, pozisyonun
Dedik ya, Sergen Yalçın Beşiktaş’a hem hava getirdi, hem de coşku. Elbette Sergen Yalçın ‘sihirbaz’ değil, ama Kartal Yuvası’nın içinden geldi, oranın havasını-suyunu iyi biliyor. Kadro malum, biraz taktiğe dokunuşlar, ufak-tefek değişiklikler, biraz moral, sonunda ortaya ‘mücadeleyi’ elden bırakmayan, ofansif oynayan, galibiyeti kovalayan bir takım çıkardı. Artı Beşiktaş, taraflı, tarafsız herkese keyif veriyor, niye mi? Sosyal yaşamda kafelerde en çok izlenen takım Beşiktaş, yetmez mi?
Elbette bu sezon, küçük-büyük takım olayı da ortadan kalktı. Dememiz o ki, ligin altı da üstü de karışık, birileri zirve, diğerleri can derdinde.
Nitekim, dün bunu bir daha gözlemledik, Ankaragücü, düşme potasında, 6. dakikada Burak Yılmaz’ın penaltı golüne karşın Kartal’a kafa tuttu. Öyle savunmasına da yaslanmadı. Nitekim, her iki yarıda da konuk takım, tehlikeli bindirmeler yaptı. Kartal’ın malum savunmasında zaaflar var, bu da rakiplerin işine yarıyor! Eeee ofansif oyunu tercih eden takımların, savunmasında gedikler vermesinden
Bu oyunda, sezon sonuyla ilgili öngörülerde bulunmak zordur, hatta tehlikelidir. Söylemleriniz ‘bumerang’ gibi yeniden size döner!
“Biz şampiyon olacağız, diğer takımlar sıralamayı belirlesin.”
Valla bunu ben söylemedim. Bu cümlenin sahibi Fenerbahçe’ye veda eden (!), teknik direktör Ersun Yanal’a ait!
Üstelik sezon başlamadan, söylenmiş kelimeler!
Sezonun bitimine 10 hafta kaldı, bırakın Fenerbahçe’nin şampiyon olmasını bir kenara, puan cetvelinde pat diye 39 puanla 7.sıraya düştü! Zirvedeki takımlarla arasında dokuz puan fark var. Kaldı ki, üç puanlı sistemde, kapanmayacak fark değil. Ama bir değil birçok takım olunca ümit kesiliyor.
Yanal’ın incilerine devam edelim.
“Fenerbahçe savunma yapmaz, yaptırır.”
Oyunu tek kaleye çevir, baskılı ve de atak oyna, sayısız fırsat üret, atama! Rakip, kaleye bir kere geliyor, onu da gole çeviriyor!
Kim mi bu takım, Beşiktaşşşş!
Evet, evet Süper Lig’de üreten, ancak bunları golle taçlandıramayan kaç takım var, söyleyin Allah aşkına!
Belki birçok taraftar Burak Yılmaz’a gol atamadığı için kızıyor, hatta isyan ediyor olabilir! Alanya maçının ilk yarısında onun öldürücü koşu yollarına atılan bir tane top var mı? Bırakın atmayı, arkadaşları müsait pozisyonda bile onu es geçiyorlar! Örneğin Lens, topla oynamaya bayılıyor! Burak penaltı noktası üzerinde müsait, arkadaşın önü kapalı, verme yerine şut atıyor! Sadece o mu? Ya N’Koudou’ya ne demeli? Topla soldan harika bir dripling ile rakip ceza alanına girdi, vurma kardeşim vurma, çıkar, Burak Yılmaz’a, gole çevirsin! Burak Yılmaz, iki kere topla buluştu, iki şut attı, biri savunmadan, diğeri kaleciden döndü.
Ya Fernandes’in attığı gole ne demeli? Evet, zamanlaması harika, yükseldi, kafayı çaktı, peki Karius