Bir Dünya Kupası’nı daha geride bıraktık. Bazen futbola doyduk, bazen de bu oyunun büyük sürprizlerine tanıklık ettik... Dev turnuva başlamadan önce, bahis oynayanlar mı dersiniz, kupayı hangi ülkenin müzesine taşıyacağına dair öngörüde bulunanlar mı dersiniz, hepsini gördük! Henüz maçlar başlamamış, Gelibolu’da bir yakın dostum önümü kesti, “Abi, bence kupayı Brezilya alır, sen ne düşünüyorsun?” dedi ve devam etti: “Brezilya’ya 100 bin lira yatıracağım...” Şaşırdım, “Hoppp o kadar paraya gerek yok” dedim. Adam gözünü karartmış, benden tahmin istiyor.
“Niye Bilal abi, niye?” İzah etmeye çalıştım: “Bak güzel adam, valla bu turnuva çok şeylere gebe, çok sürprizler olacak... Sen sen ol, o parayı çöpe atma!” Turnuva bitti, Brezilya’yı favori gösteren arkadaşımla henüz görüşemedim, acaba gerçekten o parayı Brezilya’ya yatırdı mı? İnşallah oynamamıştır! Düşünün bu kulvarın gediklileri ve babaları
Biliyoruz ki, birçok kesim tıpkı benim gibi belgesellere takılırız... Belgesel kelimesini biraz açacak olursak, ‘belge özelliği’ taşıyan demektir. Eğer yaşıyorlarsa, o belgeseli onlarla yapmanın tadına doyum olmaz. Hiç o atmosferi yaşamayanla yapılanların adına ‘belgesel’ konulamaz!Malumunuz Katar’daki Dünya Kupası adeta soluk kesiyor. Öyle sürprizler yaşanıyor ki ağzımız bir karış açık kalıyor, “olamaz” diyoruz kendi kendimize ama oluyor! Artık futbolda büyük - küçük takım kavramı tamamen rafa kalktı, Fas örneğinde olduğu gibi.
Milliyet’in Skorer internet sitesi Dünya Kupası öncesinde harika bir belgeseli devreye soktu. Adı ‘2002 Dünya Kupası’, hani Japonya ve Güney Kore’de düzenlenen ve 3.’lük kürsüsüne çıktığımız finaller... Sakın ola 3.’lük deyip geçmeyin, o iki ülkede A Milli Takımımız müthiş bir mücadele ortaya koydu, öyle ki finalin kapısını zorladık dersem, abartmış olmam. Antalya’da start alan, Hong Kong ve Kore ile
Oldum olası, yorumlarımda, ‘eleştirirken, ağacı kökünden sökmeyin’ cümlesini sıkça kullanırım.
Her kurumda tenkitler olacaktır, buna gıkımız çıkmaz. Ne var ki eleştirirken bırakın kişileri, o makamlara saygı duymak zorundasınız. Artı, kuracağınız her cümlede, kullandığınız kelimeleri de cımbızla seçeceksiniz.
Nereye varmak istiyorum? Bir yanda Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, diğer yandan Divan Kurulu Başkanı Tevfik Yamantürk... Asırlık çınarın önemli koltuklarında oturuyorlar, sorumlulukları bir hayli yüksek...
Yarım asra dayanan Beşiktaş yolculuğumda, yapılan hiçbir hatayı ‘es’ geçmedim, tam tersi yerine göre eleştirdim. Gordon Milne’nin ayrılığında yabancı transfer olayında skandalları ortaya çıkaran bendim, tozlu arşivlerde hala yerini koruyor!
Divan Kurulu Başkanı Tevfik Yamantürk’ü taaa Onursal Başkan Süleyman Seba döneminden bu yana iyi tanırım, lafını pek esirgemez! Seba döneminde bir ‘altılar’ olayı yaşandı, o süreçte efsane başkana söylenen sözler hafızalarda, unutmadık!
Tabii ki
Şu günlerde Dünya Kupası ile yatıyor, onlarla uyanıyoruz. Neredeyse her gün dört maç izliyoruz, gözümüzün pası siliniyor, yıldız adaylarını takip ediyoruz. FIFA bu kupada bazı yenilikler getirdi, örneğin topun oyunda olmadığı zamanları maça ilave etmeleri konusunda turnuva öncesinde hakemleri uyardı, valla çok da iyi yaptı.
Niye mi?
Bizim ligimizde zamandan çalma adına haybeden kendilerini yere atanları, ayağına küçük bir darbe aldığı halde kafalarını tutanları, en ufak temasta sekiz takla atanları o kadar çok görüyoruz ki, hangisini yazsak! Katar’da hiç böyle centilmenlik ruhuna aykırı hareket eden bir futbolcu gördünüz mü, ben görmedim!
Zamandan çalmayı önlemek adına bu uyugulamanın tez elden ligimize getirilmesinde yarar var, hatta ısrarcıyım arkadaş!
VAR sistemi de saat gibi tıkır tıkır işliyor, kritik pozisyonlar inceleniyor, arkasında hiçbir soru işareti bırakmıyor, farkında mısınız?
Bu turnuvada ilgili kuruluşlar yarı otomatik ofsayt teknolojisini (SAOT) devreye soktular. Bu sistemi biraz açacak
Gaziantep’te bir fotoğraf var, kişisel olarak çok mutlu oldum. Sanırım Cüneyt Çakır da aynı duyguları taşıyor şu sıralarda. Ülkemizde ilk kez uluslararası kulvar dahil neredeyse 600 maçta görev yapan Cüneyt Çakır’a jübile yapıldı.
Bu bir ilk, ama fotoğrafın arkasında başka bir ilk daha var, burası da çok önemli, pas geçilmemesi gereken bir konudur. Çekya maçı tamam, hazırlık... Hazırlık da olsa önemli bir maçtır... Demem o ki, böylesi bir tabloda sahaya çıkıp, 5 dakika da olsa düdük çalmak kolay mı? Bunun belli kuralları var, bu tip maçlarda öyle kafanıza göre takılamazsınız, UEFA ve FIFA’dan onay almak zorundasınız. Nitekim TFF’nin ciddi çalışması ardından iki kurumun da onayı alındı ve Cüneyt Çakır’a jübile izni çıktı.
Konuya bu pencereden bakarsak TFF yönetimini en içten duygularımla kutluyorum... Şimdi dünyada ilk kez yapılan jübile konusuna gelecek olursak, en büyük övgüyü ve alkışı TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi hak
A Milli Takım’la mart ayında yeni bir umut yolculuğuna çıkacağız, hedef elbette 2024 Avrupa Şampiyonası finalleri... İlk maçımızı 25 Mart’ta Ermenistan ile deplasmanda oynayacağız. Gruptaki diğer rakiplerimiz Hırvatistan, Galler ve Letonya. Grup liderleri ve ikinciler finallerde yer alacak.Elbette hiçbir rakip asla ‘çantada keklik’ değil!... Ne var ki Letonya ve Ermenistan’ı kantara koyarsak, tam da dişimize göre, tabii ki iş kazası yaşamazsak! Geriye ne kalıyor, Hırvatistan ve Galler? İşin özeti bu gruptan şartlar ne olursa olsun çıkmak zorundayız, çıkarız da. Çünkü zoru başarmayı seven bir ülkeyiz, genlerimizde var. Hele lejyoner oyuncularımızın sayısal fazlalığı bu yolculukta bizi bir hayli umutlandırıyor. Öyle play-off’u sakın aklınızdan geçirmeyin, direkt gidelim, sıkıntı çekmeyelim, başarırsınız, gücünüz var, unutmayın.İskoçya ve Çekya maçlarında gözlemlediğimiz tek sıkıntı, kim ne derse desin, forvet hattında yaşanıyor. Burak Yılmaz’ın yerini dolduracak şimdilik iki isim var önümüzde,
Dünya Kupası öncesi Süper Lig’de 14 haftayı geride bıraktık, puan cetveline bakıyoruz, taşların henüz yerine oturmadığını görüyoruz. Hem zirve hem de düşme potasında işler bir hayli karışık! Bu oyunda iş kazaları, sürpriz skorlar, bireysel hatalar, dün oldu, bugün de, yarın da olmaya devam edecektir. Futbolun genlerinde var bu!Ligin şu aşamasında lokomotif konumunda olan, oynadığı futbolla herkesin beğenisini kazanan Fenerbahçe’nin sahasında Giresunspor’a yenileceğini kim tahmin edebilirdi ki? Elbette bu yenilgi ne Jorge Jesus’un kariyerine ne de takımın oyununa gölge düşürmez. İş kazası mı, yoksa fiziksel ve mental yorgunluk mu tartışılır. Düşünün Serdar Aziz gibi bir savunmacının bu tip hataları yapacağını tahmin edebilir misiniz, asla!Galatasaray’ın son iki haftada yakaladığı müthiş performansın adına ne koyacağız? Okan Buruk, farklı Başakşehir galibiyetiyle Aslan’ı hem ayağa kaldırdı, hem de zirve ortağı yaptı, kutluyorum. Ki bir süre önce Okan Buruk’un konumu tartışılıyordu. Eee futbol bu ne olacağınızı önceden
Beşiktaş’ın gerek oynadığı futbol gerekse Süper Lig’de bulunduğu konum, kadrosuyla hem örtüşmüyor, hem de ona hiç yakışmıyor!
Şenol Güneş de bunun farkında, sokaktaki Beşiktaş sevdalıları da.. Şimdi kalkıp bu kötü görüntünün faturasını Güneş’e mi çıkaracağız? Negatif görüntünün temelindeki unsurlar taa eskiye dayanıyor, herkesçe de malum!
Şunun şurasında Güneş işbaşı yapalı daha iki hafta oldu, teslim aldığı takımın hem fiziksel, hem de mental olarak fotoğrafı negatif! Kartal, yeniden vites yükseltir mi, yoksa geri viteste mi kalır bilemiyoruz!
Ne var ki bu sefer Kartal’ın kaptanlık koltuğunda Güneş var, unutmayın, biraz sabır, biraz destek, orayı derler - toparlar, rayına oturtur. Artı Güneş ara transferde hem takviye yapacak, hem de mıntıka temizliği! Güneş, bu oyunun doktorudur, yanlış reçete yazmaz, o hastayı ayağa kaldırır!
Dünya Kupası nedeniyle Süper Lig’e verilecek ara hem Güneş’e, hem de Kartal’a ilaç gibi gelecek.
Olmadı Tayfur kardeş!
Bir çift sözüm de Tayfur