Gaziantep’te bir fotoğraf var, kişisel olarak çok mutlu oldum. Sanırım Cüneyt Çakır da aynı duyguları taşıyor şu sıralarda. Ülkemizde ilk kez uluslararası kulvar dahil neredeyse 600 maçta görev yapan Cüneyt Çakır’a jübile yapıldı.
Bu bir ilk, ama fotoğrafın arkasında başka bir ilk daha var, burası da çok önemli, pas geçilmemesi gereken bir konudur. Çekya maçı tamam, hazırlık... Hazırlık da olsa önemli bir maçtır... Demem o ki, böylesi bir tabloda sahaya çıkıp, 5 dakika da olsa düdük çalmak kolay mı? Bunun belli kuralları var, bu tip maçlarda öyle kafanıza göre takılamazsınız, UEFA ve FIFA’dan onay almak zorundasınız. Nitekim TFF’nin ciddi çalışması ardından iki kurumun da onayı alındı ve Cüneyt Çakır’a jübile izni çıktı.
Konuya bu pencereden bakarsak TFF yönetimini en içten duygularımla kutluyorum... Şimdi dünyada ilk kez yapılan jübile konusuna gelecek olursak, en büyük övgüyü ve alkışı TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi hak ediyor.
Niye mi?
‘Yiğidi öldür, hakkını yeme’ der atalarımız... Zaman zaman Büyükekşi’yi eleştirsek de, Cüneyt Çakır’ın jübilesinde büyük emeği var. Bu tarihi jestin perde arkasını araştırdım, bizimkisi hem gazetecilik, hem de biraz da merak. Bu düşüncenin mimarı Mehmet Büyükekşi’dir, hakkını da sonuna kadar vermek zorundayım. Neticede dünyada bir ilke imza atan başkandır. Helal olsun ona, bu örnek çalışmaları nedeniyle kendisi kutluyorum. Kaldı ki Cüneyt Çakır, uluslararası kulvarlarda çaldığı düdüklerle, yönetimiyle çok başarılı sınavlar verdi, böylesi değere sahip olmanın gururunu yaşıyoruz ülke olarak.
Ağustos ayında düdüğünü rafa kaldıran Cüneyt Çakır da boş durmuyor, ikinci lig maçlarını yöneten hakemleri izliyor, onlara tecrübelerini aktarıyor, seminerlerde görev yapıyor. Sözleşmesi haziran ayında bitiyor, TFF’nin ona ne kadar ücret verdiğini bilmiyorum, bilmek de istemem. Neticede ortada sözleşme gereği hak edişi var, anasının ak sütü gibi helal olsun. İsterse kenara çekilir, parasını alır, değil mi? Ne var ki, ülke futboluna bir vefa borcu var Cüneyt Çakır’ın, bu topraklarda yetişti, onda herkesin emeği var. O emeğin karşılığını şimdilerde genç hakemlerimize dersler vererek ödüyor, bravo Çakır’a. Üstelik öyle Süper Lig falan değil, ikinci lig meslektaşlarıyla omuz omuza çalışıyor, geleceğin Çakır’larını yetiştiriyor. Son sözümüz genç hakemlerimize... Bakın Cüneyt Çakır sizler için büyük şans ve fırsattır, onun uyarılarına kulak verin, böylesi tecrübeyi iğneyle arasanız bulamazsınız, hadi bakalım, göreyim sizleri
Merve’yi kurtaralım
Bu köşemde farklı bir kulvara yelken açmanın tam zamanıdır... Kısa adıyla SMA olarak bilinen özellikle minik yavrularımızı etkileyen ve çok sık rastlanmayan bir hastalıktır. Türkiye bazında yaptığımız araştırmalara göre 1600 civarında SMA hastası var. Gelibolu’da Merve adlı bir minik yavrumuz var. Onun kurtarılması için burada bulunan STK’lar yaklaşık bir yıldır büyük bir kampanya yürütüyorlar, uğraş veriyorlar. Kurtuluş ilacı 2 milyon dolar civarında. Merve gibi çok sayıdaki yavrularımızın sağlığına kavuşması için ülke olarak SMS’ler atarak destek olabiliriz, çok duyarlı insanlarız, biliyorum ki bu desteği esirgemeyeceksiniz. Minik Merve sadece bunlardan biri, haydi yine el ele verelim, bu minik yavrularımızı yaşama döndürelim. Yaparsınız biliyorum, güzel ülkemin, güzel insanları. Yardımcı olmak isteyenlerin MERVE yazıp 2809’a göndermesi yeterli olacak.
Tarihe geçen ustalar
Bizim kulvarın ustalarından, hatta çınarı Hıncal Abi (Uluç) ile Milliyet’te yıllardır yazılarıyla Engelli Sporu’nun babası olan Yavuz Kocaömer’i kaybetmenin üzüntüsü içindeyim. Hıncal abinin yeri kolay kolay dolmaz, her ne kadar farklı gazetelerde de olsak, bir o kadar yakındık, feyz aldığım büyük bir ustaydı. Bizim kulvarın idollerindendi, sadece spor değil, sosyal hayata dair yazdıklarıyla ses getiren büyük ustaydı Hıncal abi... Yavuz abi ile ise yıllarca aynı havayı soluduk, onun her yazısını okur, bilgi birikimimi artırırdım. Kulvarlarında iki usta, iki dev çınar, mekanınız cennet, ışıklar yoldaşınız olsun. Türk sporu sizleri asla unutmayacaktır, tarih sizleri gururla anacaktır