Bu oyunda hani ‘tek kale’ diye bu cümle var ya, dünkü ilk yarıya çok uygun dersek, abartmış olmayız.
Evet, Beşiktaş, benzetme yerindeyse bu yarıda Giresunspor’a nefes aldırmadı. Futbolda savunma yapabilirsiniz, ancak bunu alışkanlık haline getirirseniz, pozisyonlara davetiye çıkarırsınız! Nitekim Ersin, rakibin bu anlayışı nedeniyle rahat bir ilk yarı çıkardı.
Oyuna pres ve baskıyla başlayan Beşiktaş, rakibin bu oyun anlayışını avantaja çevirdi, üretti, Weghorst penaltıyı kullandı, kaleciye takıldı. Artı, iki net pozisyonu gole çeviremedi Kartal. Bunda en büyük faktör, kaleci Onurcan’ın yaptığı müthiş kurtarışlar idi. Gelin görün ki Onurcan, 34’teki Tayyip Talha’nın müthiş röveşatasını sadece izlemekle yetindi, gole engel olamadı. Tabii ki Emrecan’ın asistini de unutmayalım.
Şimdi gelelim Tayyip Talha’nın sayılmayan golüne... VAR’da uzun süre incelendi, orta hakem pozisyonu seyretti, Weghorst’a yapılan faulü penaltıyla değerlendirdi. Weghorst, atışta plaseyi tercih edince Onurcan’a gol izin vermedi, köşeyi
Her alanda olduğu gibi bilim ve teknoloji futbol kulvarında da fazlasıyla kullanılıyor artık. Bu sezon hakem atamalarında ‘yapay zeka’ görüyoruz, öyle diyorlar! Peki, bunun bir artısı var mı? Valla ben pek göremedim, ‘aynı tas, aynı hamam’ misali, değişen bir şey yok. Yapay zeka ile atananların bile inanılmaz hataları üst seviyede!
Çok sıcak bir örnek, Kayserispor-Trabzonspor maçının orta hakemi Ümit Öztürk... Verdiği penaltı bizim kulvarda gündemin birinci sırasına yerleşti! Son şampiyon Trabzonspor’un güçlü bir kadrosu var, hatta yenemeyeceği takım yok gibi. Ya lehlerine verilen penaltı? İşte burada durun, VAR’ın başında kim var, Özgüç Türkalp, iyi tanırım. Bu ikili arasındaki konuşmayı kelimesi kelimesine bilemeyiz, keşke açıklasalar! Tamam, VAR çağırdı Ümit Öztürk’ü, pozisyonu incelemesi istendi, doğru. Sonra gitti, penaltı noktasını gösterdi.
Peki, Özgüç Türkalp acaba “Hoca bu pozisyonun ilk bölümü var, onu da kontrol et” demiş midir? Biraz
Biz mi zor beğeniyoruz, yoksa abartıyor muyuz? Sezonun ilk derbisinde 45 dakikalık mücadeleyi beğenen varsa, beri gelsin!
Dağ fare doğurdu!
Fenerbahçe görünen köy, kılavuz istemez, oyun şablonunu herkes ezberledi. Pres yapan, önde yoğun baskı yapan, kanatlardan yüklenen, savunma arkasına uzun toplarla pozisyon arayan klasik Fenerbahçe...
Ya Beşiktaş? Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz. İlk 15 dakika Fenerbahçe’nin bu yoğun baskısını durdurma adına sıkıntı çekti dersek, abartmış olmayız. Nitekim, Valencia ile net bir pozisyon buldu, ona da Ersin izin vermedi.
Ya ofansif bölge? Koca ilk yarıda ciddi bir şut atamadı Fenerbahçe kalesine, varın gerisini siz düşünün! Artı bu süreçte sadece iki korner atışı kazanırken, bir maçta koskoca Beşiktaş’ın bu kadar ofsayta düştüğünü anımsamıyorum! Derbinin kalitesini düşüren diğer bir faktör ise faullerdi... Hakem Volkan Bayarslan’ın bazı faullerde özellikle Beşiktaş lehine olanlarda sarı kart çekmesi gerekirdi, kafasından ne geçiyordu anlamadım! Bayarslan,
Neticede hepimiz insanız; zaman zaman yaşamın getirdiği zorluklar, sıkıntılar nedeniyle kırılırız, küseriz, öfkeleniriz, doğamızda var bu unsurlar. Hele öfke kontrolünü sağlayamadığımız anda, ağzımızdan çıkan kelimeler sakıncalıdır, başımıza iş alırız. Hani bir atasözümüz var, “Dilin kemiği yok” diye... Buna bir ilave de ben yapayım, dilin el freni yoktur, çekip durdurasınız!
Öfkelendiğiniz anda sadece kelimelere değil, vücut dilinize de çekidüzen vermek zorundasınız. Ne dersin Hamit Altıntop kardeş?
Seni taa A Milli Takım formasını terlettiğin günlerden tanırım, açık sözlüsündür, yan yollara sapmazsın, bu oyunda özeleştiri deyince, seni adres gösteririm. Ama bu kadarı da fazla! Biliyorum, sen de Faroe Adaları yenilgisini içine sindiremedin, inan biz de öyle!
Ne var ki titrinde Milli Takım Sorumlusu yazıyor, unutma. Yani sorumluluğun bin kat arttı, artı kolay bir makamda değilsin. Ağzından çıkan her kelimeyi tartacaksın, kılı kırk yaracaksın.
Gördük ki, maalesef öfkeni kontrol edemedin, hatta öfkene yenildin.
Eğri oturacağız, doğruyu söyleyeceğiz arkadaş! Tabii ki A Milli Takım şartlar ne olursa olsun kazanmak zorundadır. Diyeceksiniz ki, Uluslar Ligi’nde B’ye transfer olduk, daha ne istiyorsunuz ki? C’de mücadele ettiğimiz takımlara bakın, hiçbiri ne bizim ayarımızda, ne de kantarımızdadır! Al birini, vur ötekine misali!
Lüksemburg maçındaki beraberliğe seviniyoruz, olacak iş mi bu? Haa hedefi yakalama adına skor yeterli, peki oyun olarak, işte burada duracaksınız! İddia ediyorum Lüksemburg karşısında tabeladaki rakamları ve de oyunu yerli bir hoca elde etseydi, tefe koyarlardık tefe! Artı Stefan Kuntz’un belirlediği kadroya da kimsenin gıkı çıkmadı, ne de olsa yabancı ya! Rıdvan Yılmaz’ı çanta gibi yanında taşıyor, bu takımda bana göre ‘banko’ oynar.
***
Faroe Adaları’na yabancı değilim, o ülkeyle yollarımız birkaç kez kesişti... Stadı suni çim, bu mevsimde iklim şartları malum, her takımı bozar! Ne var ki şartlara sığınmanın doğruluğunu kimse savunamaz arkadaş. Rakibin eti - budu ne ki? Gelin görün ki, ilk yarıda dişe dokunur bir pozisyon üretemez
A Milli Takımımız, Uluslar Ligi’nde C’den B’ye terfi etti, tabi ki büyük hedefi yakalama adına uzun ve de yorucu bir yolumuz var! Çünkü, UEFA Uluslar Ligi 2022-23 sezonunda C Ligi’nde liderlik son derece kritikti. EURO 2024’e gidecek son 3 takımın yolu Uluslar Ligi’nden geçiyor. Formata göre 21-26 Mart 2024 tarihinde C, B ve A Ligi’nde gruplarını lider bitiren takımlar arasında play-off oynanacak. Tabii Avrupa Şampiyonası elemelerinde Almanya biletini alamamışlarsa… (Uluslar Ligi liderleri Avrupa Şampiyonası elemelerinde Almanya bileti alırsa bu sefer play-off oynama hakkı Uluslar Ligi’nde grup 2.’lerine kalacak) Elemelerde Almanya bileti alamayan ve Uluslar Ligi gruplarının lideri olan 12 takımın katılacağı bu play-off sonrası 3 ülke daha dev turnuvaya katılacak. Öte yandan Uluslar Ligi’ndeki puanımızın, EURO 2024 elemeleri gruplarının belirleneceği torbada işimize yarayacağı da bir gerçek...
***
Arzulu, iştahlı, baskılı oynamak güzel, gelin görün ki ailecek ofansa çıkmanın doğruluğunu bize kim savunabilir?
Ne güzel grupta hiç
Gelibolu’da Beşiktaş sevdalıları rakamsal olarak diğer büyüklerden bir tık önde... Kartal ne zaman kötü oynasa, puan kaybetse derneğin ofisi adeta baskına uğruyor! Kartal’ın kazandığı maçlarda ise ara ki onları bulasın!
Dostum Oktay Ataç, fanatik mi, fanatik! Selam, sabah vermeden, “Bu ne yaa abi, kalemize iki şut attılar, ikisi de gol oldu. Olacak iş mi bu! Koca Beşiktaş bu kadar mı kötü top oynar?” derken adeta burnundan soluyordu! Sadece o mu, başkaları da var. Öğretmen emeklisi Mehmet İnce abimiz ise “Hani yenerdik, ne oldu?” diye bana çattı! Eleştirilerini dinlerken, “Bir dokun, bin ahh işit” misaliler şu sıralarda...
Özellikle kötü oyunla ilgili eleştirilerine katılmamak mümkün değil... Kartal, sezon başından bu yana 1-2 maç hariç tempoyu yükseltemiyor, başka bir deyişle vites artıramıyor, iki ileri, bir geri misali!
Diyeceksiniz ki daha ligin başındayız, doğru... Ne var ki Kartal, apoletlerinde taşıdığı pres yapan, pas trafiğiyle rakibin başını döndüren, ilk 30 dakikalarda rakibini adeta boğan özelliklerinin
Lig yarışında böylesine revizyonlar yapmanın doğruluğunu bize kimse savunamaz. Sakatlık ve ceza durumunda ideal on birdeki değişimlere gıkımız çıkmaz. Hele hele direkler arasında bu tür oynamalar yaparsanız, başınıza iş alırsınız! Bir bakıyorsunuz Beşiktaş’ın kalesinde Emre var, asıl kaleci Ersin iki hafta kulübede oturdu! İyi mi oldu, elbette hayır, direkler arasında devamlılık şarttır. Ersin’e de nazar değdi, sanırım! Emir Kaan, soldan sert vurdu, top önce direğe çarptı, sonra Ersin kendi kalesine attı, ona yakıştıramadım! Serbest vuruşundan yediği golde tuz - biber ekti!
***
Gelelim maça, ligin yeni takımı İstanbulspor’un eksikleri vardı, buna karşın ilk yarıda fena mücadele etmedi, oyunu kendi alanında kabul etti, Kartal’ın sürekli hızını kesti, bu faktör kuşkusuz zirvenin ortağında sıkıntı yarattı. Artı orta sahanın etkisiz olması, ev sahibi takımın oyununa pozitif yansımalar yaptı, ama pozisyon üretimine yansıtamadı.
Buna karşın Beşiktaş, formasının verdiği ağırlıkla ilk yarıda Nkoudou ve Weghorst’un golleriyle önde gitti. Kartal’ı öne geçiren Nkoudou’nun