Zorluk derecesi yüksek maçlarda, teknik adamların tek forvetli oyun tercihine lafımız olmaz.
Ne var ki, düşme hattından kurtulmanın hesaplarını yapan, ekonomisi dibe vurmuş Mersin ile oynanan erteleme maçında tek forvete dayalı oyun taktiğini anlamakta zorlanıyoruz!
Kardeşim, Beşiktaş olarak zirvenin en iyi futbolunu oynuyorsun, şampiyonluğun favorisi gösteriliyorsun, niye tek forvet? Artı kazanmak zorundasınız, o zaman savunmayı üçle, forvet hattını ikile, topunu tüfeğini sahaya sür.
Mersin, canıyla uğraşıyor, ‘ne koparırsam kâr’ mantığından yola çıkarak savunmasına kapanıyor. Öyle ofansif oyunu tercih ettiği taktirde başına geleceğini biliyor, ne yapsın?
Böylesi bir ekip karşısına tek forveti tercih ederseniz, kapalı savunmayı açmakta zorlanırsınız, üç puanı kazanırken göbeğiniz çatlar, midenize kramplar girer!
Haaa şu var, kazanan haklıdır, eyvallah... Ancak bu oyunda tek farklı skorlar sakattır, şakaya gelmez, bunu bilir, bunu söyleriz.
Bir de Gomez’in oyundan alınması bizce asla doğru değil... Çünkü skorer oyuncu olduğunu cümle-alem biliyor. Bu tip oyuncular sahada kalmalı, skor tabelasını ne zaman değiştirecekleri belli olmaz. Gomez’in, Güneş’e tepkisini
Büyük takım apoletini taşımak öyle kolay değil... Beşiktaş’ı durdurmak, ya da Kartal’ın pençesinden puan kapmak ayrı bir yetenek ister...
Başakşehir’i kutlamak gerekir... Çok akıllı bir taktikle mücadele ettiler, presi ön plana çıkardılar, alan daralttılar, fırsat aradılar, bu düşüncelerini de iki golle taçlandırdılar. Açıkçası Başakşehir, Kartal’ın kalesine iki kez geldi, Visca ve Mahmut’la iki gol buldu dersek, abartmış olmayız.
Ne var ki, şartlar ne olursa olsun, asla pes etmeyen Beşiktaş vardı karşılarında, işi zordu ev sahibi takımın.
İstatistiki bilgilere bakarsak, topla oynama yüzdesi Kartal’dan yana... Gelin görün ki, top isterse sabaha kadar ayağınızda olsun, ürettiklerinizi atamıyorsanız neye yarar!
Bakın ilk yarıda, dört net pozisyon var, ama gol yok! Üçünü Gomez birini Sosa golle taçlandıramadı!
Haa Beşiktaş doksan dakika süreyle kalitesine yakışan baskıyı kurmadı değil. Başakşehir’in kapalı savunma anlayışına ve sert futboluna karşın, Kartal, sürekli galibiyeti kovaladı, özellikle son on beş dakikada rakip kaleye adeta park etti, Cenk ve Atiba ile skoru eşitlerken, galibiyeti hatta farkı kaçırdı. Elbette Volkan Babacan’ın hakkını da vermek gerekir. Çok kritik dokunuşlarla
Eğri oturalım, doğru konuşalım... Kim ne derse desin, Beşiktaş’ın futbolu bize keyif veriyor... İki maçı ertelenmesine karşın, Kartal bıraktığı yerden lige devam ediyor. Artı Ersan Gülüm’ün sürpriz ayrılığına da rağmen, kazanma iştahı üst seviyede. Hele hele üçüncü bölgedeki pas trafiği müthiş, rakibin elini -ayağına dolaştırıyor! Bu da ortaya kaliteli bir futbol çıkarıyor.
Beşiktaş’ı öyle kolay kolay durdurmak mümkün değil... Pas trafiğine ‘set’ çekemezseniz vay halinize.
Örnek dünkü maç... Gaziantep, puan hesapları yaparak, biraz da ofansif oyunu ön plana çıkararak gelmiş İstanbul’a... Ne var ki, Kartal’ın baskısına 38 dakika dayanabildi, Gökhan Töre’nin şutunda o ana kadar başarılı kurtarışlar yapan Alperen’in müthiş hatası farkı da birlikte getirdi.
Belli ki zirve yarışı Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında geçecek. Ne var ki, bizim kantarımızda Beşiktaş, oynadığı futbolla ağır basıyor. Tamam Fenerbahçe kazanıyor, kazanmasına da taraftarı dokuz doğuruyor! İşin özeti Fenerbahçe güven vermiyor, Beşiktaş tam tersi ayağını yere sağlam basıyor, iyi futbol oynuyor, karşılığını da farklı kazanarak alıyor.
Töre perdeyi açtı, Oğuzhan ve Gomez (2) attıkları gollerle adeta ‘şov’
Anadolu takımlarının, ligin lokomotif takımlarına karşı üstelik deplasmanda oynarken, taktiği tamamen savunma üzerine kurmaları çok doğal gelebilir bazılarına, ama görsel anlamda biz karşıyız!
Bunun en tipik örneği dünkü Konyaspor... Oynadığı takım lider Beşiktaş, kolay mı? Aykut hoca bu felsefeyle sürdü takımını sahaya, ama sonuç ‘hüsran’ oldu!
Haa bi de şu var, bu oyunda savunma mı daha iyi, yoksa ofansif taktik mi? Valla herkese göre değişebilir, bizim penceremizden ise doksan dakika savunmaya kapanmak çok zordur, çünkü artı efor harcamak zorundasınız, bu da sizi zihinsel ve fiziksel olarak oyundan düşürür.
İki boksörün maçını anımsayın, birisi sürekli kapanıyor, diğeri sağlı - sollu yumruklarla yükleniyor, kapanan öyle ya da böyle nakavt oluyor! Kapanan arada bir yumruk çıkarsa da sonuç değişmiyor! Tıpkı, Konyaspor gibi 50 dakika direndi, sonuçta yere serildi!
Kartal ikinci yarıda adeta gol ‘şov’ yaptı. Oğuzhan, kapanan Konya’nın kilidini harika bir golle açarken, Gomez 64’te farkı ikiye çıkardı. Bu dakikayı es geçemeyiz. Quaresma tartışmada sarı kartı gördü, tecrübeli hoca Portekizli yıldızı oyundan aldı. Ne var ki, Quaresma bu karara tepki gösterdi. Olmadı
Ankara’nın ayazını iyi bilirim... Adamın bıyıkları buz tutar! Diyeceksiniz ki, iklim şartları iki takım için de eşit, eyvallah. Ne var ki, teknik kapasitesi yüksek oyunculardan kurulu Beşiktaş gibi bir ekibi, buz tutmuş zemin bozar! Arkadaşınıza pas atmak bile beceri ister, böylesi zeminde!
Buna bir de bireysel hataları eklersek, o maçın zorluk derecesi bir tık artar! Baksanıza yılların tecrübesi kaleci Tolga’ya... Rusescu’nun attığı golde müthiş hatalıydı. Niye o kadar öne çıkarsın kardeşim! Çıkarsan, elin oğlu da senin bu hatanı golle ödetir, gözünün yaşına bakmaz!
Beşiktaş gibi büyük bir takım basit goller yemez! Ndiaye’ye yay üzerinde o vuruşu nasıl yaptırırsınız, stoper arkadaşlar! O pozisyonda rakibinize yapışacaksınız, döndürmeyeceksiniz!
Osmanlı, alışmış o iklime, en azından ayakta kalmayı beceriyor, üretiyor, atıyor, koca Kartal’a kafa tutuyor, gücü kadar savaşıyor, iki kez öne geçiyor, ancak korumayı başaramıyor.
Ne var ki, tüm bu handikaplara karşın Beşiktaş, formasının ağırlığını ve de kalitesini sahaya yansıtıyor. Zaten Kartal’ı diğer rakiplerinden farklı kılan da bu değil mi? Öyle kolay kolay pes etmiyor, sonuna kadar galibiyeti kovalıyor, işin özeti alın
Bu oyunda, rakamsal veriler üzerinden hesap-kitap yaparsanız, yanılırsınız, hatta hayal kırıklığı yaşarsınız.
Efendim topla oynama yüzdesi falanmış, pas yüzdesi yüksekmiş, pozisyon üretmesi şu kadarmış, hatta biraz daha ileri gidelim, tek kale oynamış... Valla bu özelliklerinizi gollerle taçlandıramıyorsanız neye yarar ki?
Örnek dünkü derbinin ilk yarısı... Benzetme yerindeyse, Beşiktaş tek kale oynadı dersek abartmış olmayız. Kaleci Günay ilk yarıda soğuktan grip olacaktı!
Kaçan fırsatlar mı? Hangisini sayalım, biz de şaşırdık! Gomez üç, İsmail bir olmak üzere dört net pozisyon. Hele hele İsmail’in kaçırdığı yarım penaltı!Sağına yani yürüyüş için kullandığı ayağına geldi, mazereti ancak bu olabilir!
Diyeceksiniz ki, son vuruş beceriksizliği mi, hayır asla... Aslan’ın kalesinde Muslera gibi müthiş bir kaleci var. Adamın önsezileri, yer tutuşu, zamanlaması inanılmaz. Muslera neredeyse yarım takım arkadaş.
Muslera görevini yaptı, ya önündeki savunma bloğu? İşte Galatasaray’ın sorunu da burada yatıyor. Denizli, tecrübeli bir hoca... Ne var ki eldeki malzeme bu! Denizli, bu ekibi toparlar mı, yeniden yarışa sokar mı? Valla yanıtı zor bir soru!
Gelelim yeniden liderlik
Futbol penceresinden bakarsak, iki takımın oyunundan keyif aldığımız söylenemez.
Akhisar yenilgisinin Beşiktaş’ta özellikle moral-motivasyon açısından sıkıntı yarattığını dünkü maçta gözlemledik.
Tolunay Kafkas kardeşimiz Kayserispor’u tehlike bölgesinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Ne var ki, üçüncü bölgede gerekli çoğunluğu bulmasına, hatta son yirmi dakikayı tek kale oynamasına karşın, gol yollarında aynı beceriyi gösteremediler. Özeti, Kafkas’ın bu alana çözüm bulması şart.
Beşiktaş’ın eksik kadro ve ürkerek gittiği bu deplasmandan üç puanı çıkarması, kötü de oynasa büyük başarıdır. Kartal üç puana kanat çırparken bu kadar zorlanıyorsa, alınan galibiyete bunun için başarıdır diyoruz.
Düşünün son yirmi dakikalık dilimde Beşiktaş, skorun verdiği avantajla, biraz da psikolojik olarak savunmasına yaslanması düşündürücüdür! Orta saha Necip ve Atiba’ya rağmen, transit yol gibiydi! Elini kolunu sallayan, üçüncü bölgeye yerleşiyor, fırsat kolluyor! Bunun temelinde orta sahada top kontrolünün sıfırın altında olmasıydı.
Bir de Beşiktaş savunmasından çıkan her topun, rakibe atılması, tehlikeye davetiye çıkarmaktır arkadaş... Öyle uzaklaştıracağım diye sallapati vurursanız,
Öncelikle Teknik Direktör Cihat Arslan ve Akhisarsporlu oyuncularını kutluyoruz.
Niye mi? Taraflı, tarafsız herkesin şampiyonlukta ‘favori’ olarak gösterdiği Beşiktaş’ı üstüne üstlük deplasmanda yenmeyi başardıkları için.
Akhisar’ın galibiyetini ‘şansa’ bağlamak ayıp olur... Aslan gibi takım oyunu oynadılar, disiplinden bir milim sapmadılar, iyi bir takım savunması yaptılar, fırsatları da gole çevirdiler. Tek negatif yönleri zaman zaman sertliği öne çıkarmalarıydı.
Peki Beşiktaş yenilgiyi hak etti mi? Taraftarlar belki yine bize kızacak ama evet! Eğri oturacağız, doğruyu konuşacağız. Ersan Gülüm yok, yerine Tosic var. Taşları yerinden oynatmak, bu oyunda riskleri de beraberinde getirir. Tosic’ten stoper olmaz! Doksan dakikayı anımsayın, Akhisar’ın yüklendiği anlarda düşünün Beck kademeye giriyor, açıkları kapatmak için çırpınıyor, varın o stoperlerin halini düşünün!
Elbette Beşiktaş’ın yakaladığı fırsatlar var... Gelin görün ki, bu fırsatları gole çevirecek, rakibin direnişini kıracak kramponu mumla aradık, bulamadık. Rakip, savunmanın arasında buhar olup, uçtular! Örnek Gomez ve Quaresma’nın yakalayıp, atma becerisini gösteremediği pozisyonlar.
Şenol Güneş’in oyuncu