TURİZM sezonu açıldı... Turistler açıldı, plajlar açıldı, eğlence yerleri açıldı. Kimilerinin gözü gönlü açıldı, kimilerinin kesesinin ağzı açıldı. Hareket geldi. Bereket geldi. Gemiler geldi, uçaklar indi. Yerli turistler hafiften olsa da; yabancı turistler otelleri, tarihi yerleri, havuzları, plajları doldurmaya başladı.
İşte bunu çok seviyorum! Her yer cıvıl cıvıl. Benim de gidesim geliyor. Takılıp bir kafileye gözümü bütün yorgunluğumu unutacağım bir yerlerde açmak istiyorum.
Bu arada tatil demişken... Sevgili Hamdi Ağabey’in (Türkmen), dünkü “Onlar ve bizler...” yazısına aklım takıldı. Geçen hafta gittiği Kapadokya gezisinde yaşadıklarını anlattığı yazısında, “Anadolu’nun bağrındaki bu bölgede, 7’den 70’e hiç kimsenin ağzından, ‘hayır’ sözcüğünü duymadım.
Yerli-yabancı turistlerin en olmadık isteklerini bile saygı ve sevgi ile karşılayıp, yerine getirmeye çalışıyorlar. Kayseri, Nevşehir, Ürgüp, Göreme, Avanos, Ihlara Vadisi, Uçhisar, Ortahisar, Kaymaklı, Derinkuyu, Mustafa Paşa ve yazamadığım pek çok köy, belde ve yerleşim alanında, tek bir amaç var: Turisti memnun ve rahat ettirmek. Bir İzmirli olarak utanmadım desem yalan olur. Kapadokya insanı, seçilmiş, atanmış yöneticileri, esnafı, turizmcisi ile bizleri fersah fersah sollamış geçmiş... Biz yaya kalmışız, onlar çoktan Ay’a varmış!...” deyince benim de ağzım açık kaldı.
Ne tesadüf ki geçen hafta ben de birkaç günlüğüne Kayseri’deydim. Nevşehir’e de uğradım. Diğer saydığı yerlerdeki durumu pek bilmiyorum ama.... Bizim gittiğimiz kafile Kayseri’de sükût-u hayale uğradı dersem yalan olmaz. Ege’nin cıvıl cıvıl sokaklarından, her ne olursa olsun güleryüzünü esirgemeyen mutlu insanlarından o kadar uzaktı ki manzara. “Ege’den uzaklaştıkça Türkiye’de mutsuz bir hava mı var?” diye sormadan geçemedik. Uzun uzadıya anlatıp Kayserilileri üzmek istemem ama, gerçekten sihirli değnek değmiş gibi yatırımlar yapılan, geniş caddeleri, tramvayları, bakımlı yollarıyla parlayan bir yıldız gibi duran şehirde kasvetli bir hava hakimdi. O güzel caddelerde, yollarda yüzü asık, sanki mutsuzmuş gibi kimsenin gözünün içine bakmayan insanlar geziyordu.
Yemyeşil parklarında gülerek, cıvıl cıvıl bir sohbet göremeyince dedik ki, “Gözünü sevdiğimin Ege’si, İzmir’i... Şimdi olacaksın sahilde, Kordon’da, Karşıyaka’da... Her ne olursa olsun birbirinden güleryüzünü esirgemeyen insanları görünce sen de mutlu olacaksın!”
* * *
Bu arada artık bir süre daha tatile gidemeyecek olsam da hafta arası tatilin içinde buldum kendimi. İzmir’den yayın yapan TRT Turizm ve Belgesel Kanalı’nda yayınlanan Turkuaz programına konuk oldum. Turizmde tanıtım ve medya sektörünün rolünü konuştuk. Ama yapılan canlı bağlantılar, sunucuları ve ekibin sıcaklığıyla birkaç saatlik tatile çıkmış gibi rahatladım. Belgesel ve “Gezelim Görelim” programlarını çok sevdiğim için kanal benim de çok ilgimi çekiyor... Yakından bilgi sahibi oldum, iyi de oldu.
TRT Turizm ve Belgesel Kanalı, 17 Ekim 2009’da yayın hayatına başladı. Yani henüz 7-8 aylık... Kanal bir yandan Türk seyircisinin belgesel program özlemine karşılık verirken, diğer yandan da İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça olmak üzere dört yabancı dildeki yayınlarıyla, ülkemizi bütün dünyaya tanıtıyor. Yöreden canlı yayınlar ve günlük programlar içinde gerçekleştirilen canlı bağlantılar, ülkemizdeki turizm olanaklarını, keşfedilmeyi bekleyen güzellikleri meraklılarına sunuyor. İzmir’den yetişmiş, kanalın koordinatörü Hüdai Yılmazkan, program çıkışı kısa sürede yakaladıkları başarıyı anlatırken, yardımcısı Hatice Tanrıöğen, program müdürü Ayşegül Aran ve gazeteci ağabeyimiz Ahmet Aydın Akansu da heyecanlarını dile getirdi.
Turizm kanalı, Akdeniz’in yıldızı olmak isteyen ülkemiz ama en başta geleceğini turizmde gören İzmir için öyle önemli ki... Umarım en çok İzmir sahip çıkar ve başarısını hep sürdürür.