Aslında bu yazı; güneşli güzel bir günde söylenmiş, güzel sözlerden yola çıkacaktı...
Bir yollara çıkış ve dönüş hikayesini anlatacaktı.
Milliyet’ten uzak birkaç ayı ve kavuşmayı fısıldayacaktı.
Ama bu ülkede çıktığı yoldan geri dönemeyen binlerce delikanlı var.
Tıpki o yarım kalan hayatlar gibi...
Her şey yarım kaldı.
Her şey boğazımda düğümlü kaldı.
* * *
Yürekleri paramparça annelerin, babaların, kardeşlerin fotoğrafları geldikçe önüne; insan artık çaresizliğinden utanıyor.
Bu kanlı savaşın batısında kalıp sadece gelen haberlere üzülmek, korna çalmak, bayrak asmak, elinde çay internet sitelerinde yorum yağdırmak, facebook’tan vatan klipleri paylaşmak yetmiyor!
Artık insan, rahatça oturduğu koltuğundan, yemek masasından, yürüdüğü yoldan utanıyor.
Evet utanıyorum!
Bizi, bu ülkeyi, bu vatanı “Her şey vatan için” diye bekleyen Mehmetçik’in yüzüne bakmaktan utanıyorum!
Ama aynı utancı, “Bu orduyu, bu ülkeyi yönetenler de yaşıyor mu?” diye merak ediyorum.
Anlaşılan o ki kısacık, küçücük yaslar artık yetmeyecek bu coğrafyada.
Bu ülkede artık yastan öte, kınamadan öte bir şey yapmanın zamanı geldi de geçecek.
Söz bittiyse, sözün bittiği yerse; sözün yerine ne gelecek?
30 yıldır tekrarlanıp duran masallar ne zaman bitecek?
Bu savaşın dinmesini istemeyen o büyük güce ne zaman “Artık yeter” denecek?