HİÇBİR hayvan, hiçbir hayvandan çekmedi şu insanlardan çektiğini!
En vahşisiyle bile doğal yetenekleri kadar dövüştü, güçsüzse yenildi.
Akıllıysa, kendinden güçlüyü bile aklıyla yendi.
Çevikse hantal ve dev olanın elinden doğanın ona armağan ettiği hızı sayesinde kurtuldu. Birinin avantajı diğerinin dezavantajı oldu, birinin dezavantajı diğerinin avantajı...
Mürekkep balığı peşindekinin elinden mürekkebini yayarak kurtuldu, örümcek salgısıyla kocaman böceği uyuşturdu, arı soktu, tavuk insanı bile öldüren keneyle baş etti, vatoz elektrik akımıyla çarptı, kedi azgın yılanı çarpa çarpa hakkından geldi. Saymakla bitmez...
Kısacası hayvanlar en vahşi ormanda da, en derin suda da, en uçsuz bucaksız gökyüzünde de kendi şartlarında mücadele etti. Taa ki insanoğlu ona fazladan verilen akıl sayesinde doğayla bir oyuncak gibi oynayana dek...
Önce barındığı alanlar talan edildi. Kendine yaşayacak bir yer bile bulamadı. Soyları tükenmeye başladı.
Göç yolları otoyola, ormanda yaşadıkları dev ağaçlar gökdelene, barındıkları kaya oyukları lüks villalara döndü. Denizi kirlendi, gökyüzü delindi.
Ve doğanın asıl sahipleri, kendilerine sığınacak tek bir yer bile bulamamaya başladı.
İnsanoğlunun zulmü bununla da kalmadı!
Doğanın gerçek sahiplerine sanki kendi mallarıymış gibi hükmetmeye başladı, genleriyle oynayıp garip türler bile üretti. Eve kapattı, dövüştürdü, yarıştırıp para kazandı, deneylerde kobay olarak kullandı, zil takıp sokaklarda oynattı, sirklerde türlü şaklabanlıklar yaptırdı. Fok Badem’in başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmedi. Yunusların gözlerini oydular, köpeklerin derilerini yüzdüler, kedilerin kanını içtiler.
Bilim adına da çoğu zaman etmediklerini bırakmadılar.
Şu alttaki fotoğrafı gördüğümde, gözlerime inanamadım... İnsanoğlundan en çok ıstırabı çekenlerin başında gelen deniz kaplumbağalarına, bir de bilimadamı zulmü eksikti.
Deniz kaplumbağaları gözetlenecekmiş! Uydu takıp doğadaki göç yolları çıkarılacakmış!
Neden uydu takıp? Çok merak ediyorsanız peşlerine takılın.
Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Deniz Kaplumbağaları Araştırma Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi (DEKAMER) Müdürü Doç. Dr. Yakup Kaska, biri İtalya’dan gelecek iki kaplumbağaya uydu cihazı takıp doğaya salacaklarını söylemiş.
İtalya ve Tunus’tan gelecek bilim adamlarının da katılımıyla Dalyan’da Kaplumbağa Rehabilitasyonu ve Markalama Çalıştayı düzenleyeceklerini belirtmiş. Kaplumbağaların göç yollarını izlemek amacıyla yerli kaplumbağaya 28 Haziran’da, İtalya’dan getirilecek kaplumbağaya ise 30 Haziran’da uydu takip cihazı takılacağını açaklayan Kaska, Türkiye için bir ilk olacak çalışmayı yerli ve yabancı 60 kadar araştırmacının izleyeceğini de eklemiş.
Fotoğraftaki kaplumbağaya dikkatli bakın. Sırtında o garip anten, o anteni tutturmak için akıtılan madde... Sizce bu kaplumbağa göç ettiğine, edeceğine pişman olmaz mı?
Biliyorum. Şimdi itiraz gelecek. “Ama onların hiçbir zararı yok. İki kaplumbağa sayesinde türleri kurtulacak” diye.
Niye? Hiçbir zararı yok diye biz de sırtımıza takıyor muyuz uydu, anten?
Türlerini kurtarmak adına o iki kaplumbağanın günahı ne?