Mutlu, huzurlu, gururlu.. Enerjik, dinamik, sempatik… Beşiktaş’ın Vodafone Park’ta taraftarıyla buluşmasının alkışlarla kutlandığı gecenin özeti.
Anlaşıldı, hakeme karşı aşırı öfkeli ve takıntılı tavırları geride bırakmışlar. Alanya’daki hatalarıyla yüzleşmişler. O hataların yerine yepyeni bir anlayışla pırıl pırıl parlayan, göz okşayan akıllı bir oyuna dönmüşler. Evet goller güzel, hem de çok güzel. Ama dikkatinizi çekerim: Oyuna bakın. Her dakikasını tekrar tekrar izleyin. Beşiktaşlı futbolcuların ve Valerien Ismael’in bir hafta içinde kendilerini nasıl yenilediklerini görün.
Evet, birbirinden güzel hareketlerle, arayışlarla (ve elbette gollerle) dolu bir oyun izledik. Beşiktaş, kötü bir başlangıç yapsa, bir kaza golü yese, oyun oynamak yerine kavga etse, çatışsa gerilse kendi taraftarlarının da güvenini kaybedebilir, Alanya’dan sonra daha da büyük bir kayba uğrayabilirdi.
Hayır, öyle kötü bir tablo oluşmadı. Aksine sakat Ghezzal’ın yokluğuna rağmen Kartal tam da adına layık inanılmaz kanat becerileriyle
Galatasaray’da birbirini tanımayan, izlemeyen, aralarında henüz iletişim kuramayan, o nedenle uyumlu ve ortak güce erişemeyen (sinerji yaratamayan) oyuncular var. Ancak Mertens’in katılımıyla sinerjiyi yakaladılar. Takımdaki “son ütücü” Gomis de golünü attı.
Nelsson ve Abdülkerim ilk yarıda birer önemli pas yanlışları yaptılar. Topu kaybettiler. Boey ve Van Aanholt, hücuma katılan bek karakterleriyle topu kaybettiklerinde geriye dönemiyorlar.
Okan Buruk hocanın bir başka büyük derdi de, orta alandaki “Türk Triosu”… Yunus, Emre ve Kerem geçen yıl farklı takımların en iyileri arasındaydı. Bu yıl Galatasaray’daki buluşmalarında geçen yılın ışığını kaybetmiş gibiler. Evet, çizgiden içeri kat ederek pas üretip bireysellikten uzak durmaya çalışıyorlar ama Seferoviç’le uyumlu oldukları söylenebilir mi? Hayır.
3+8 kuralı açısından da Galatasaray’ın en ideal yerli seçimi Yunus, Emre ve Kerem’le oluşabilir. Bir de Emre Kılınç var. Adı geçen dört oyuncu bireysel
Dele Alli, Cenk Tosun’un Everton’dan takım arkadaşı... Bizim Tosun Paşa’nın eski arkadaşı hakkında yönetimi dürüstçe aydınlatması gerekir. Kayaktaki hızlı iniş gösterileri gibi Dele Alli de Premier Lig’de hızla düşüş kaydetti. 26 yaşında kariyerini olumsuza ve tükenme noktasına taşıdı.
20 Temmuz’da ABD’de oynanan Minnesota maçında 2 metreden boş kaleye golü atamaması Lampard’ın ipleri koparmasına neden oldu. Everton zaten motivasyonu düşük, elindeki değerleri harcayan Liverpool’un gerisinde kalmış ve sıradanlaşmış bir takım. Dele Alli, Tottenham sonrası ocak ayında geldiği Everton’da bir kahraman olabilirdi, olmadı. 26 yaşında tükenmişlik sendromu yaşayan oyuncunun ligimize gelme ihtimali çok ilgi çekici bir durum.
Temposu yavaş, topun oyunda kalma süresi az, bol faüllü ligimizde ya kahraman olur ya da hayal kırıklığı. Bence sistem üzerinde ilerlemek isteyen Beşiktaş için maceradır.
Beşiktaş JK, kendi internet sitesinde yayınladığı “Kamuoyuna Duyuru” ile Alanyaspor-Beşiktaş maçının hakemi Yasin Kol’u “persona non grata” ilan etti: istenmeyen adam! Duyuruda siyah-beyazlı kulübün kazansa da kaybetse de adaletsizliğin karşısında durmaya devam edeceğini ilan ediliyor. Doğrudur. Yasin Kol alelacele gösterdiği kartlarla sahadaki otoritesine bir dayanak aramış, yanlışlar yapmıştır. Emrecan’a gösterdiği kırmızı kartta ilk sarı hatalıdır. Bir başka sarı kart da Weghorst’a değil, rakibine gösterilmeliydi. Bunlara itirazım yok. Yine de katılmadığım bir tavır var. Sayın Çebi, hala 8 Mart sürecinde yaşıyor. Zamanlı-zamansız dile getirdiği en önemli konu “hakemlerin değişmesi, yerlerini genç ve yenilere bırakması”… Göreve gelmesini önerdiği “genç ve yeni” hakemlerden biri de Yasin Kol’du. O da maçın içine okudu.
Oyuna dönelim. Hakem kararları ne olursa olsun, Beşiktaş avantajını koruyabilir maçtan üç puanla ayrılabilirdi. Geldiği günden beri ciddiyeti,
Liglerin son haftalarında görülebilecek “çılgın” bir maç izledik… Hakemden yerli-yabancı futbolculara, kenardaki hocalara kadar sahadakilerin tümü de aceleci, çabuk, telaşlı, aynı zamanda becerili, gergin ve tepkili oyunun aktörleri oldular.
Daha birinci dakika dolarken Trabzonlu hakem Yasin Kol “kovboy” gibi hızlı bir beceriyle sarı kartını çıkarıp Nkoudou’ya gösterdi. Yanlış mı? Hayır, yerden kayarak kontrolsüz biçimde rakibini düşürdü Nkoudou. Bence tüm oyuncuların uyanması gereken bir başlangıçtı bu. Yasin Kol futbolu oynamıştı biliyordu. Cumartesi günü Nef Stadı’ndaki muadili gibi dağılmaya niyeti yoktu, ama ilk yarıda çaldığı faul düdükleri ve gösterdiği kartlarla maçı adeta dağıttı. Oyunun akışını sık sık faul düdüğüyle kesmesi de dikkat çekiciydi.
Uzun anlattık… Hızlı maçta hemen goller de erkenden geldi. 3’te Ghezzal’dan korner atışı, Hollandalı’nın arka direkte kafa ile indirdiği top ve Nkoudou’nun da kafayı (!)
Cüneyt Çakır, Bolu’daki hakem seminerine katıldı, ardından Ludogorets- Dinamo Zagreb, Şampiyonlar Ligi 3. ön eleme grubu ilk maçını yönetti. Sonra ne oldu? Hiç birimizin anlamadığı, beklemediği biçimde hakemlik kariyerini noktaladığını açıkladı. Türk futbolunun tartışmasız en başarılı hakemi, UEFA Şampiyonlar Ligi ve FIFA Dünya Kupası maçlarında final yarı final turlarında görev almış “büyük usta”, TFF ile daha bir yıllık sözleşmesi varken, hakemliğinin son yılına hazırlanırken… Nasıl olduysa oldu bu kararı aldı. Düdüğünü duvara astı, herkese teşekkür etti ve noktayı koydu. Bu karar, hayret ve şaşkınlık yarattı. Ama biraz geriye dönüp bakınca, peş peşe gelen olayları tartınca, Çakır’ın kararını üzücü de olsa, anlamaya çalıştım. MHK’nın 8 Mart 2022 operasyonunun en önemli hedefi, FIFA kokartlı Cüneyt Çakır’dı. Aralarında aynı kokartı taşıyanların da bulunduğu 12 hakem, gerekçesi nedeni hiçbir şekilde
Tabelayı bir kenara bırakalım… Beşiktaş, aldığı ve alacağı sonuç ne olursa olsun heyecan vermiyor, keyif vermiyor… Kimsenin umudunu kırmak istemem ama, ümit de vermiyor.
Transfer kampanyasında rakiplerine göre bütçesi ve heyecanı az, aklın kontrolünde alımlar yaptı yönetim. İlk bakışta yeni gelenlerin eskileri aratmayacağı düşünülse de dünkü oyunda hem Vida’yı aradılar hem de “direk döven” Batshuayi’yi! Sakatlıktan maç kadrosuna giremeyen Josef ile Welinton da arananlardandı.
Beşiktaş taraftarlarına yakın plan baktım dün… Gençler, yaşlılar, çocuklar, kadınlı erkekli tribündeydiler. Tatil mevsiminde stadın dörtte üçünü doldurmuşlardı. Tek yürek izlediler Beşiktaş’ı… Tek çehre ile…
Yüzlerinde kaygı, endişe, karamsar ve sessiz bekleyişlerle izlediler maçı. O nedenle enerjileri de düşüktü… Ancak Cenk Tosun’un ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golünün inceleme sürecinde coştular. Sonrası yine sessizlik. Neyse ki Ghezzal
Süper Lig’in değişim maratonuna hazır olalım… Süper Lig’in değişim maratonuna hazır olalım… Hareketli, canlı ve gerçekçi hesaplarla yapılan transferler bir yana, değişimin öncülüğünü futbolcular değil, öncelikle antrenörler yapacak. Daha sıkı rekabet, daha farklı planlar, yepyeni oyun anlayışları bizi bekliyor. Bu değişim ve yenilenmenin baş rolü, teknik direktörlerin, antrenörlerin, yardımcıların da katılımıyla teknik ekiplerin olacak.Birer Portekizli ve Fransız... 3 İtalyan ve 14 yerli hoca... Her birinin ince hesapları var. Hemen hepsi iddiaları ve vizyonlarıyla farklı rüzgarlar estirecek. Şampiyonlukların peşin favorisi olarak kabul edilen Fatih Terim bu sezon yok. Üç Büyük kulübe de şampiyonluklar armağan eden Mustafa Denizli yok. Trabzonspor’da adanmışlıkla mücadele edip göremediği şampiyonlukları 2 kez Beşiktaş’ta yaşayan Şenol Güneş, Fenerbahçe’ye son şampiyonluğunu kazandıran Ersun Yanal, yeni lig maratonunda start almayacaklar. Listeye baktığımızda bizim hocalardan