Nihat Özdemir, TFF başkanlığını bıraktığında kulüp başkanı bir dostum, “Vakit geçirmeden seçime gidip iki adaydan birini seçmeliyiz” demişti. O adayların kimler olabileceğini sordum: “Mehmet Büyükekşi’nin uygun bir aday olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Göztepe’nin Başkanı Mehmet Sepil de federasyon başkanlığına yakışır. Belli olmaz tabii, başka yiğitlerin gönlünde de aynı aslan yatabilir.”
Oysa istifadan sadece iki saat sonra bilinen ve beklenenlerin dışında ideal “alternatif” adayı konuşuyordu iki-üç kişi…
Günler, haftalar ve aylar çabuk geçiyor…
Kulüp başkanı dostumun adını verdiği Mehmet Büyükekşi adaylığını resmen ilan etti. Büyükekşi ile bir kez (Sumudica konusunda) telefonda konuştum. Hakkında olumlu/olumsuz kanaat sahibi değilim. Ne var ki, adaylık çalışmaları ilerledikçe Büyükekşi’ye itiraz edenler çıktı. En önde Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’u görüyoruz.
Başkan, 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe’nin FETÖ
Nihat Özdemir’in 4 Nisan’da “Bu kulüplerle daha fazla yol yürüyemeyeceğimi gördüm” diyerek TFF Başkanlığı’ndan istifa etmesi, beklenen bir sonuçtu. Sabırla, herkesi dinleyerek, kavgadan, kışkırtıcı kampanyalardan uzak çalışma anlayışıyla iyi şeyler yapmaya çalıştı. Ama 8 Mart’ta 12 hakeminin MHK tarafından lisans iptaliyle ipinin çekilmesi gibi büyük hata, onun imzasıyla gündeme geldi. Bu yıpranmışlık haliyle hiç de alışık olmadığı bir süreç yaşadı Özdemir. Sonunda, tavsiye edileni yaptı ve istifa etti.
Şimdi, 16 Haziran’da yeni TFF Başkanı’nı seçecek genel kurul. Sadece bir yıl için. Özdemir’in eksik kalan süresini tamamlamak üzere.
İki adayın rüzgarı esiyor. Haziran 2023’deki normal kongreye kadar Özdemir’den sonraki başkanlığa hazırlanan Servet Yardımcı, beklenmedik biçimde iki hafta sonraki olağanüstü kongre nedeniyle adaylığını bir yıl erkene almak zorunda kaldı.
Bugüne kadar genellikle “uygun görülen, tavsiye edilen” tek başkan adayı
Spor tarihimiz, geçen hafta tam da Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın kutlandığı günlerde sadece tek dalda değil, dört dalda inanılmaz başarılarla çok sayfalı özel bölümlere yazıldı. Tek maçta, tek sporcuyla, ya da tek takımla başarı kütüğüne çakılmış altın çivilerin yanında bu yılki Spor Bayramı, bokstan voleybola, basketboldan tekvandoya uluslararası ölçülerde örnek oluşturan eşsiz başarılarla tarihe yazıldı. O coşku ve heyecanı yaşadıktan sonra belleğimizde neler kaldı? Gelin, sakinleşip bakalım.
ERGİN ATAMAN
Türkiye’nin en ihtiraslı, en dürüst ve en cesur antrenörü... Heyecanı yükseltip tavana çıkarırken, aklı da boş durmuyor. Real Madrid maçının son çeyreğinde mola hakkını kullanmadan rakibini çaresiz bırakması başka nasıl açıklanabilir? Evet skoruyla (58-57) “çirkin” bir final oynandı ama, en akıllı uygulamalar, driplingler, atışlar ve savunmayla adeta destan yazıldı. Ergin Ataman, Aydın Örs’ün öğrencisi… Aralarında
Hadi artık perde kapanırken gerçeği söyleyelim: Beşiktaş kendi sahasının efendisi olamadı! Son 5 maça bakın, sadece 1 galibiyeti var…
Hayır, bu beraberlik için Valerien Ismael’i yargılayacak değilim. Futbolculara çullanmak da haksızlık olur. Tipik bir sezon sonu yorgunluğu… Hedefsizlik, motivasyonsuzluk. Fiziksizlik.. Cezalılar var, oynayamayacak sakatlar var. Pazarlıkta kararsızlar var.
Eh, biraz da kısmetsizlik var. 26 top direkten döndü. Son topu oraya nişanlayan (!) da Batshuayi!
Konyaspor maçı isteyen, sahiplenen, Avrupa vizesini yakalamış olmanın huzuruyla iyi oynayan konuktu. Skubiç’i hak ettiği saygıyla uğurladılar. Hepimizin evladı, sezona adını bırakıp aramızdan ayrılan takım arkadaşları Ahmet Çalık’a güzel bir maç armağan ettiler. Savunmadan Uğurcan, Adil ve Guilherme ile, orta alanda çok koşan Soner’le kanatlarda Michalak ve Amilton’la, golü atan akıllı ve hızlı adam Rahmanoviç ile alkışı hak ettiler.
Beşiktaş’ta üçlü savunma hemen her hafta değişiyor. Hele ki Welinton ve Vida yokken, Serdar, Necip ve Montero ile
Başlığı kullanırken bir kez daha kontrol ettim… Heyula, Yunanca’dan Arapça’ya, oradan da bizim dilimize girmiş bir sözcük. “Korku verici, ürkütücü hayal” olarak tanımlanıyor. Daha da ilerler ve derinleşirsek, eccini, ifrit, hayalet, cevher, töz ve umacı sözcükleri de yakıştırılıyor. Yunan felsefesinde Prima Materia (İlk madde) olarak anlatılıyor.. Evrenin varoluşundaki ilk maddenin adı da töz.
Felsefeden futbola geçerek…Fatih Terim’in Galatasaray’da korku verici, ürkütücü hayal, yani “ heyula” olduğu bir gerçek… Başkan Burak Elmas, Terim’le ayrılık kararını alırken, “İki kulüp vardı.” diyor, “Biri Nef Stadı’ndan yönetilen Galatasaray… Öteki de Florya…” Florya’nın efendisinin Fatih Terim olduğunu biliyoruz.
Domenec Torrent’in 3-2’lik Adana Demirspor galibiyetinden sonraki basın toplantısında Fatih Terim’e biraz değil, çok saygısı olduğunu hatırlatıp, göreve geldikten sonra elini uzatmamasına, hoş geldin dememesine ve
Pazar günü Beşiktaş-Fenerbahçe maçının santrası yapılmadan, top-kale atışında kullanılan paranın fotoğrafı ve haberi patlıyor... Hüseyin Yavuz’un objektifinden anlıyoruz ki o para kripto para!..İki yüzü FİFA/Fair Play logolu, FİFA hakemlerine dağıtılan yuvarlak metal plaka değil.
TFF’nin her sezon hakemlere dağıttığı Top/Kale işaretli özel kur’a parası da değil. FİFA kokartlı genç hakemimiz Arda Kardeşler, o iki paraya da sahip… Ama varsayalım ki cebinden düşürdü… Çantasında unutup maça çıktı. Yardımcılarından bozuk para istese işini görebilirdi. Takımların topu ve kaleyi alacakları başlangıç pozisyonu için kur’a çekimini yazı/tura ile yapmaya da gerek yok… Düdüğü ya da küçük bir taş parçasını saklayıp iki elini de yumruk yaparak kaptanlara (Hangi elim?) diye sorsa, bilene de topu ya da kaleyi vermiş olsa, ortada sorun kalmayacaktı.
Arda Kardeşler, öyle yapmadı… Yazı/tura atışını “kripto para” ile yaptı. Maç başlamadan hakemin mavrası başladı.TFF beklenmedik,
Şampiyonu ve düşenleri belirlenmiş ligde, çoğu oyuncuda rehavet başlamışken, Dolmabahçe’de “kıran kırana” bir derbi izledik. Fenerbahçe, ikinci sırayı güvence altına almak için İsmail Kartal’ın muhteşem 7 galibiyetli serisine bir halka daha eklemek istiyor, Beşiktaş da zayıf da olsa beşinci sıra ve Avrupa olasılığına tutunmaya çalışıyordu.
Sert ve gergin bir oyun sergilediler... Maçın bitiminde faullere baktım: 22-13… Toplam 35 faul. İyi savaştılar anlayacağınız. Arda Kardeşler’in ilk derbisiydi, iki kez penaltı noktasını gösterdi. İkisi de Beşiktaş lehine. Batshuayi de tıpkı Trabzonlu Bakasetas gibi kişisel “kaçırma” serisini sürdürdü. Yalnız Belçikalı bu defa direğe nişanladı. Her neyse… Bol bol sarı karta tanık olduk. Bazı oyuncuların saha içinde “buranın dayısı benim” dercesine genç rakiplerinin ensesinden sıkıca tutarak racon kesme ya da nasihat hallerine de tanık olduk. Yine de gerginliğin kavgaya ve kırmızı karta dönüşmemesi her iki takım için şanstı.
Beşiktaş, savunmasındaki iki stoperin
Galatasaray’da “ibrasızlık”la başlayan kaos sonlanabilmiş değil. Başkan Burak Elmas bazı üyelerin ve adayların “nefret” sözcüğünü kullanarak eleştirisini yaparken, başkan adayları ve bazı eski yöneticiler de Elmas’ın “gizli ajandasından” söz ediyor.
Seçimli kongrenin mahkemece iptal edilmesi, ardından yürütmenin durdurulması ve yeni mahkeme kararlarıyla kongre yolu açılırken Elmas ve arkadaşlarının da yeniden adaylık için sürekli topa bastıkları, Metin Öztürk ve Eşref Hamamcıoğlu’nun adaylıkları ile birlikte kongrenin yeni adaylara da açık hale gelmesini bekledikleri öne sürülüyor.
Elmas’ın 4-11 Haziran tarihlerini açıklaması da tartışılıyor. Galatasaray Lisesi’nde 5 Haziran’da yapılacak giriş sınavı nedeniyle organizasyon sorunları çıkabileceği konuşulurken, takvimin hızlandırılmasında Prof.Dr.Asaf Savaş Akat başkanlığındaki Denetleme Kurulu’nun da tüzükteki yetkisini kullanarak daha önceden kongre kararı alabileceği, ancak bu fırsatın kullanılmadığı eleştirileri dile