Beşiktaş JK, kendi internet sitesinde yayınladığı “Kamuoyuna Duyuru” ile Alanyaspor-Beşiktaş maçının hakemi Yasin Kol’u “persona non grata” ilan etti: istenmeyen adam! Duyuruda siyah-beyazlı kulübün kazansa da kaybetse de adaletsizliğin karşısında durmaya devam edeceğini ilan ediliyor. Doğrudur. Yasin Kol alelacele gösterdiği kartlarla sahadaki otoritesine bir dayanak aramış, yanlışlar yapmıştır. Emrecan’a gösterdiği kırmızı kartta ilk sarı hatalıdır. Bir başka sarı kart da Weghorst’a değil, rakibine gösterilmeliydi. Bunlara itirazım yok. Yine de katılmadığım bir tavır var. Sayın Çebi, hala 8 Mart sürecinde yaşıyor. Zamanlı-zamansız dile getirdiği en önemli konu “hakemlerin değişmesi, yerlerini genç ve yenilere bırakması”… Göreve gelmesini önerdiği “genç ve yeni” hakemlerden biri de Yasin Kol’du. O da maçın içine okudu.
Oyuna dönelim. Hakem kararları ne olursa olsun, Beşiktaş avantajını koruyabilir maçtan üç puanla ayrılabilirdi. Geldiği günden beri ciddiyeti, arayışları, gözlemleri ve inatçılıktan uzak tavırları ile olumlu izlenimler yaratan Valerien Ismael, duvara tosladı göz göre göre arabayı devirdi. Sadece yaptığı değişikliklere bakmak yeter. N’Koudou, Ghezzal ve Salih gibi takımın ofansif karakterini belirleyen üç golcüyü kenara alıp Necip, Montero ve Boyd’u oyuna sürmek, bir teknik direktör için gelecek maçlara da yansıyacak kaygılar yarattı. Bunu unutmayalım. Beşiktaş ikinci yarıyı beceremediği savunma oyunuyla harcadı. Dahası, o üç adamı kenara çekmekle Weghorst da desteksiz ve “işsiz” kaldı. Hakem hatalarının en zararlı yanı, kulüplerde ve takımlarda özeleştiriyi perdelemesidir. Beşiktaş önce aynaya bakıp özeleştirisini yapmalı sonra da doğru oyunu oynamalıydı. Sayın Çebi’nin tepki mesajlarının yanı sıra, oyun analizlerine de zaman ayırmasını öneririm.
ARDA: Aile de 10 numara çocuk da!
Fenerbahçe’nin 6-0’lık Kasımpaşa galibiyetinde son 2 golü atarak pastaya çileği koyan Arda Güler’i konuştum dostlarla. Sonra da baba Ümit Güler’e bazı sorular sordum. Gördüklerim, dinlediklerim ve öğrendiklerimden sonra şunu söyleyebilirim: Aile 10 numara… Proje 10 numara… Çocuk da 10 numara… Arda Güler, tesadüfen keşfedilmiş bir yeni yetme değil. Gençlerbirliği Kulübü’nde yetiştirilmiş profesyonel futbolcu adayıydı. Fenerbahçe Spor Kulübü, dürüst bir pazarlıkla bu çocuğu aldı, İstanbul’a getirdi. Dereağzı’ndaki alt yapı organizasyonuna kattı. Sonra da A takımı… Arda Güler ailesinin hayallerini değil, akılla tasarladığı projesini temsil ediyor. Elbette çok şanslı. Çünkü topla çıktığı yolda, her köşede akıllı insanlar kurumlar ve kulüplerle buluştu. Çocuk masumiyetini kaybetmeden büyükler arasında büyük becerilerle oynuyor. Genç takımdaki arkadaşlarından kopmuş değil. Onları evine davet ediyor, yemek yiyorlar, sohbet ediyorlar, konsol oyunlarıyla eğleniyorlar. Geçen yıl, Mesut Özil ve Jose Sosa’nın da katkılarıyla o arkadaşlarına sevdikleri marka ve modellerden spor malzemeleri alıp hediye etmiş.
En önemli yanı: Özel coach’u var. Kulüpteki antrenman ve maç programlarına uygun olarak Arda’yı çalıştırıyor. Özel diyetisyeni var. Hesapla, tartıyla, yağ oranı dikkate alınarak hazırlanmış beslenme programını uyguluyor. Gece gündüz futbol maçlarını izlediğinden okumaya zamanı kalmıyor. O yüzden seyahat ve kamplara giderken yanına mutlaka kitap alıyor. Baba Ümit Güler, anne Serap Güler ve abla Nurgül Güler, onun en yakın arkadaşları! Evi ve aileyi çok seviyor. Laf aramızda Premier League’in devleri de çağırıyor Arda’yı. Ailece “Fenerbahçe’deyiz, daha çok erken. Lütfen bekleyiniz” diyorlar. Oyunda sevilen hallerinden biri, gerektiğinde sağ ayağıyla top sürüp soluyla golünü atması. Bir de sosyal medya var. Uzak duruyor. Polemiklerin ve tartışmaların dışında kalmak istiyor. Ne dersiniz? Bence iyi ediyor!