Aslında ‘Merhaba dünya’ diyerek başlamam lazım.
Taşınma, seyahatler, yoğun başlayan yeni işler… Bu koşturmacadan dolayı uzun zamandır yazmaya fırsat bulamadım.
Bu sabah ‘biraz sosyal medyada dolaşayım’ dedim. Gözüme bir ileti takıldı. Kimin yazdığı belirtilmemiş. “Hiçbir zaman marka olmak için çalışma. İnsan olmak için çaba göster. Çünkü parası verildikten sonra satın alınamayacak hiçbir marka yoktur.” Bu sözlerin altında beğeniler, çok doğru diye destekleyici, büyük laflar…
Bazı kelimelerin anlamını tam bilmeyiz ve algıladığımız şekliyle kullanırız. Bu iletiyi görünce marka olma konusunun ne kadar yanlış anlaşıldığını bir kere daha anladım.
Bu yoruma katılmıyorum. Eğer bahsedilen şey ‘kişisel marka’ olmaksa, marka olmamak diye bir şey yoktur, zaten iyi ya da kötü herkesin bir kişisel markası vardır. Bunun kanıtı sizin insanlar üzerinde bıraktığınız izlerdir.
Marka olmak sanıldığı kadar çabuk olunmaz. Çalışma ve zaman Bir gecede olunan şey marka değil, şöhrettir.
Herkesin bir markası ve bir marka değeri vardır. İyi markaların kendi değerleri vardır. Çizgileri nettir; parayı veren herkes hizmet alamaz. Zaten onu iyi marka yapan şey, hizmet verirken kendi için
Hemen hepimizin sosyal medya hesapları var. Danışanlarımla üzerinde en çok konuştuğum
da sosyal medya paylaşımları... Bu konuda dikkat edilmesi gereken birçok nokta var.
Bireysel bir iş yapıyorsanız siz bir ürünsünüz. İşinizin öznesi sizsiniz. Eğer bir kurumda
çalışıyorsanız da bu kural değişmez. Hesabınız iş arkadaşlarınıza ve çalıştığınız kurum
vasıtasıyla tanıştığınız insanlara açıksa, aynı durum sizin için de geçerlidir. Hem kendi kişisel markanızın hem kurum markasının sorumluluğunu taşırsınız.
Sosyal medya hesaplarında rüzgar nereden eserse o yönde paylaşımda bulunulmaz. Bu
cümleme genelde şöyle bir cevap gelir: “Ama orası benim özel alanım, özel hayatım.” Diyelim ki sizi 4.000 kişi takip ediyor. Bu kişilerin hepsi gerçek hayatınızda yer alıyor mu? Hepsinin tatildeki özel anlarınızı, tuttuğunuz takım kaybedince hakeme nasıl saydırdığınızı, terk edilmiş hallerinizi bilmelerini mi istiyorsunuz?
Elbette bunu isteyebilirsiniz. Tek bir şartla: Amacınıza uygunsa… Yani sivri dilli, küfürbaz,
Çocukluğumdan beri biri bana kendisiyle ilgili bir şey söylediğinde hemen inanırdım. Yalanı ortaya çıkana kadar değil de kendisi yalan söylediğini itiraf edene kadar onun söyledikleri benim gerçeğim olurdu.
Ancak biri gelir de bana dünya ve evrenle ilgili bir şey söylerse dinler ama içimden hep şöyle derdim: “Ya anlattıkları gerçek değilse? Veya onun da bilmediği bir gerçek varsa?”
Yıllar geçti, hâlâ insanların kendileri hakkında söylediği her şeyi gerçek kabul ederim. Ama söz; evren, sonsuzluk, dünya gerçekleri, ekonomi vs herkesi ilgilendiren konulara gelince kafamda hep bir “acaba?” olur. Üstüne üstlük çoğunluk değil, azınlık ne derse onun yanında olur, muhaliflik ederim.
Son dönemde kendi etrafımdaki insanlardan en çok duyduğum söz; “İnanmak istiyorum”. Evet, artık insanlar inanmak istiyor. Eskiden bizlere anlatılan, gösterilen şeylere inanırken şimdilerde her şeyden şüphe eder olduk.
Çünkü gerçek diye öğretilen şeyler zaman geçtikçe ya inkar edildi ya hayal kırıklığına dönüştü. Basit bir örnek vereyim; bir dönem margarin için methiyeler düzülmüştü. Tüm çocuklar margarinli ekmek yiyorduk. Ne havalı bir şeydi o ekmeğe tereyağı değil de margarin sürerek yemek.
Kişisel markasını oluşturmak isteyenlere birçok soru yöneltirim. Marka için destek vermeden önce onun zayıf ve güçlü yanlarını bilmek çok önemlidir. Danışanlar bu soruların cevaplarını verirken aslında kendilerine bir yolculuk yapar.
Bana göre işin en önemli kısmı da budur. Nasıl ki yola çıkmadan önce her şeyi hesaba katmak (arabanın yapısı, sürücünün özellikleri, hava şartları vs.) güvenli bir yolculuğun ilk kuralı ise kişisel markanızı oluşturmadan önce de mutlaka kendimizi tanımamız gerek. Bu, hayatın hızlı akışında farkında olmadan kendimizden uzaklaştığımız için de önemli.
İster yeni bir kariyere başlayın, ister mevcut işinizde ilerleyin; kendinizi tanımak için doğru soruları sormak önemlidir. Kendinize sorduğunuz bu sorular markanızı geliştirmenize ve önünüzde yeni ufuklar açılmasına yardımcı olacaktır. Düşünün ki, siz bir şirketin başına getirildiniz. Sunulan ürün ve hizmetleri tanımak için ekibinize sorular soruyorsunuz. Ya da pazara yeni bir ürün sunmak ve onu markalaştırmak için bazı yanıtlara ihtiyaç var. Burada önemli olan sorduğunuz sorulara dürüstçe ve samimiyetle yanıt vermeniz.
Peki kendinize nasıl sorular sormalısınız? Aşağıda örnek soruları ışık