Arabasına binen kadına “Mecbur muyum seni Kurtuluş’a götürmeye? Gitmiyorum, in arabadan” diye bağıran taksi şoförünün videosunu izlediniz mi? Hoş, İstanbul’da yaşayıp ara sıra da olsa taksi kullanan kimsenin yadırgamayacağı görüntülerdi. Taksiyi yolcunun gideceği değil kendi paşa gönlünün istediği yere giden araç zanneden, başka yere gitmek isteyeni azarlayıp aşağı atma hakkına sahip olduğuna inanan tipik bir taksi şoförü işte.
Burada farklı olan, kadının korkusuzca cep telefonuyla çekim yapmaya devam etmesi, kibarlığını - soğukkanlılığını hiç bozmazken şikâyetinde kararlı olmasıydı. En şaşırtıcısı da ardından gelen sürücünün belgesine el konarak meslekten men edildiği haberi oldu. Bazen eden buluyor gerçekten.
Buna karşılık ben, cumartesi gecesi Kadıköy’den Taksim’e dönmeye çalışırken aynı azim ve cesareti gösteremedim. Çünkü korktum. Taksi benim için zaten uzun süredir kendimi güvende hissetmediğim bir araç. Taksim Meydanı, Üsküdar İskelesi gibi bazı noktalardan zaten asla binmiyorum, oradan sorunsuz çıkma ihtimalin yok çünkü. Bunlara şimdi bir de Kadıköy Boğa heykelinin orada oluşan “durak” eklendi.
Peş peşe dizilmiş taksiciler, yolcuları neredeyse mülakatla seçecekler. Kimsenin senin nereye gittiğinle ilgilendiği yok. Şoför arkadaşların bir güzergâhı var, yolunun üzerindeysen seni de “atıverecekler” sevabına, müteşekkir ol.
İlk araçtan hemen indiriliyoruz, karşıya geçmiyormuş kendisi. Bir diğeri lütfedip kabul ediyor bizi makamına ve telsizle yol sorgulaması yapıyor. Diyoruz ki “İkinci köprüden götürmeyi düşünüyorsanız biz hemen inelim”. Devam ediyor. Az sonra telsizden yolun Altunizade’den itibaren bir sıkışık bir sıkışık olduğunu söyleyen bir ses geliyor. Şoför bize üç seçenek sunuyor Allah’ı var: FSM’den geçerek iki misli ödeyebiliriz, metrobüse bırakılabiliriz, Üsküdar’a götürülebiliriz. “Ben yardımcı olmaya çalışıyorum” diye çıkışıyor bir yandan. E ben oralara gitmek istemiyorum, o ne olacak? Ayrıca yardım kuruluşu musun, işin para karşılığı insanları bir yerden bir yere götürmek, bizim gideceğimiz yer de belli.
“Gidemem bir saat yol” diyor, biz de onun seçtiği yerlere gitmek istemeyince saçma sapan bir yerde iniyoruz. Dolaştırılıp neredeyse kalkış noktasına geri getirilmişiz, para vermek istemiyoruz. Adam arabadan inip “Benim taksimetrem ne olacak?” diye, tabii ki ağzını bozarak üzerimize yürüyor: O sırada aklımdan cep telefonumu çıkarmak geçse de plakasını almakla yetiniyorum. Bugün tartışıp indiği minibüsün şoförü tarafından çekim yaptığı için tekmelenen kadının yazdıklarını okuyunca korkmakta haklı olduğumu anlıyorum bir kez daha.
Neyse bir şekilde tartaklanmadan konuyu kapatıyoruz. Karşıya dolmuşla geçiyoruz ve tabii ki yol bomboş. Herhalde o telsizle konuştuğu kişi de yolcuyu dolandırmak için kısa yolların kapalı olduğunu söylemekle görevli ortağı.
Kısa mesafe gidemiyoruz, uzun yeterince uzun gelmiyor, dolandırılmaya yanaşmayınca tehdit ediliyoruz, azarlanıyoruz. Uber şoförlerini döverek kazançlı çıkan bu zorbalıkla nasıl baş edeceğiz biz?