56. Altın Portakal Film Festivali’ne Ulusal Yarışma’dan eve 10 ödülle dönen “Bozkır” filmi ve kararın yol açtığı tartışmalar damgasını vurdu
56. Antalya Altın Portakal Film Festivali ve onun tartışmaları epey süreceğe benzeyen ödül törenine geçmeden önce şunu söylemek istiyorum: Bize de bu yakışırdı. Yarım asırlık festivalde iki yıl önce yapılan yanlıştan dönülmüş, kaldırılan Ulusal Yarışma “o şehre” geri dönmüş, Altın Portakal “öze dönüş” sloganı ve büyük bir coşkuyla başlamış, eh bir skandalla sona ermese miydi? Sıkıcı sıkıcı heykelcikler dağıtılıp sessizce dağılınsa mıydı?
Festivalin tarihine bakarsak zaten bu işin “özüne” aykırı. Daha bir festival görmedik ki jürinin kararları herkesi memnun etsin. Mutlaka birileri kızar, birileri küser, birileri protesto eder. Ama bu sefer sanırım “dönüşe” yakışır bir mertebeye ulaştı hepsi. Zira ken-disi de zamanında “Bu filmleri kendileri jürilik yapsın diye çektiğimi zanneden gerzeklerden çok sıkıldım artık. Bundan sonra Türk festivallerinde yarışmak yok” diye tweet atmış olan yönetmen Zeki Demirkubuz başkanlığında Latife Tekin, Mert Fırat, Emre Erk-men ve Şebnem Bozoklu’dan oluşan jüri, neredeyse bütün ödülleri Ali Özel’in filmi “Bozkır”a verdi. Bir tek sanat yönetmeni (“Kro-noloji”) ve kadın oyuncu ödülleri (En İyi Kadın Oyuncu “Aşk Büyü vs” ile Selen Uçer, Yardımcı Rolde En İyi Kadın Oyuncu “Soluk” ile Aslı İnandık) hariç. “Çünkü kadın karakter yoktu” esprileri yapıldı bütün akşam. Bir de Alican Yücesoy’un yine “Bozkır”ın oyuncusu Mücahit Koçak ile paylaştığı En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ile “Aşk Büyü Vs” ile “Küçük Şeyler” arasında paylaştırılan ve bu yüzden de eleştirileri ateşleyen Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü var.
Peki, jüri çok beğenmiş filmi, yok mu böyle bir hakkı? Var elbette. Zaten Zeki Demirkubuz kararı oy birliğiyle aldıklarını belirtti, “boğazımız düğümlendi” dedi, “aşkın bir film” dedi, “Biraz daha sürse Çehov’un dediği gibi neredeyse neden yaşadığımızı anlayacaktık” bile dedi. İlk filmini çeken bir yönetmene sahneye çıktığında “Tedirginim” dedirtecek kadar fazla yük yüklemek kendi tercihleridir.
Genelde alışık olduğumuz ödülleri mümkün mertebe filmler arasında paylaştırma yaklaşımına dair düşüncelerini de “Ulufe da-ğıtmaya çalışıp kimseye saygısızlık yapmadık” diye açıkladı Zeki Demirkubuz. Ama konu festival yönetmeliğinde değişiklik yapmaya kadar gittiği için tartışmaların önünü almak mümkün olmuyor elbette.
Madde 23 diyor ki “Jüri En İyi Film, Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü ve En İyi Yönetmen ödüllerini paylaştıramaz”. Paylaştırdı. Madde 27 diyor ki “En İyi Film, Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü ve Behlül Dal En İyi İlk Film Ödülü aynı filme verilemez”. Verildi. Jüri Özel Ödülü değil ama diğer ikisi. Bu da son kertede karar yetkisi ve değişiklik hakkını Festival Yönetimi’ne veren Madde 51’e dayanarak yapıldı. Konuşulanlara göre törenden önceki son gece geç saatlerde yapılan bir hamle ile.
Sorular ve cevaplar
Bu kadarı şart mıydı? Bunun bütün festivale damga vuracak bir karar olacağı tahmin edilmiyor muydu? Belli ki jüri nazarında en iyi film kayıtsız şartsız “Bozkır” iken ilk filmler içinden de ödül vermek istedikleri çıkmamış. O zaman en azından o kategoride ödül vermeme yoluna gidilemez miydi?
Sorular bol. Herkesin “Bozkır” ekibinden “Kusura bakmayın, sizinle hiç ilgili değil ama” diye özür dileyerek bu konuyu tartıştığı o gece tahminler arasında en çok dile getirileni “Zeki Demirkubuz sektörden intikam aldı” idi ki bence bu Demirkubuz gibi bir sinemacıya da diğer jüri üyelerinde de haksızlık. Ama ortaya bir bomba bırakıldığı da gerçek. Bu noktada itirazlara kulak tıkamayıp konuyu enine boyuna tartışmak, hatalardan ders almayı denemek lazım. Uğruna mücadeleler verilen Ulusal Yarışma’nın ait olduğu şehre dönüşü daha iyisini hak ediyor.
‘Bozkır’ın yönetmeni Ali Özel ve oğlu, jüri başkanı Zeki Demirkubuz ile.
“Eşit şartlarda büyüyecek kız ve erkek çocuklara”
Altın Portakal ödül töreninin en etkileyici konuşmasını Selen Uçer yaptı. “Aşk Büyü Vs”yi Ece Dizdar ile birlikte ”Evden kaçıp artiz mi olucan, artiz olup şeyyy mi olucan sözlerinin miraslarıyla yaşayan bu ülkenin iki kadın oyuncusu olarak cesaretle, işimizi en iyi şekilde yaparak oynadığımız bir film” diye anlatan Uçer şöyle devam etti: “Bu ödülü yola devam edeceklere ithaf etmek istiyorum. Konuşmaktan, kendini ifade etmekten korkmayan kız çocuklarına, kız çocuklarıyla yan yana yürüyen erkek çocuklarına ithaf ediyorum. Ne düşünürse düşünsün, neye inanırsa inansın, ne dil konuşursa konuşsun, kimi severse sevsin birbirine saygı duyan, farklılıklarıyla beraber yaşamayı beceren, çalışan, güvenen, üreten, bu ülkenin eşit şartlarda büyüyecek kız ve erkek çocuklarına ithaf ediyorum”.