Gerçekten merak ediyorum, insan nasıl bu kadar acımasız, nasıl bu kadar kör olabiliyor? Bir çocuğa bakıp onu insan gibi görmemeyi, sadece göz önünden, ayakaltından eksilmesi, “gidişi olup da dönüşü olmaması” gereken bir “şey” gibi algılamayı nasıl başarıyor? Mülteciler çoluk çocuk yollarda telef olsun, gitsinler de nasıl giderlerse gitsinler, aç olsunlar, susuz olsunlar, soğuktan donsunlar ve kimse de onlara el uzatmasın diyebilmek nasıl mümkün oluyor? Haluk Levent’i ve Ahbap Platformu’nu basbayağı bunun için suçlayanlar var şu an aramızda.
Bilmeyenler için özetleyelim, Haluk Levent müthiş bir güçle ve sabırla ihtiyacı olan, kendisinden yardım isteyen kimin sesini duysa oraya koşan bir insan. Numaradan, gösteriş olarak, bir seferlik değil, bayağı süreklilik arz eden bir iyilik yapma potansiyeli var. Kendisi gibi iyi yürekli gönüllülerle el ele verdiği Ahbap Platformu ile birlikte olabildiğince her yere yetişiyorlar. Tabii ki hiçbir iyilik cezasız kalmadığı için de sürekli azar işitiyorlar. Çünkü asla herkes memnun olmuyor. İnsanlar kendileri sıcak evlerinde bilgisayarlarının başında, güvenli ve konforlu alanda klavye tıkırdatsın, oradan oraya koşturan başka birileri de onlara hesap versin istiyorlar. Neden ona değil de ötekine yardım ettin? Berikinin daha çok ihtiyacı vardı, duymadın. O dururken bunu mu seçtin?
Ve işte şimdi, “Nasıl olur da mültecilere su verirsiniz? Şehitlerimiz var. Yazıklar olsun, artık sizi desteklemeyeceğiz”. Bir değil iki değil, adam sürekli açıklama yapıyor. “Ahbap Platformu olarak hiçbir sınıf, etnik köken, tür, dil veya ırk gözetmeksizin insanı, hayvanı ve doğayı esas alarak tüm ihtiyaç sahiplerine destek olmaya çalışıyoruz. Yunanistan sınır kapısında bekleyen mültecilerden özellikle kadın ve çocukların zor durumda olduğu haberini aldığımızda bu duruma seyirci kalamadık”.
Bu açıklama yetiyor mu? Hayır. “Umarım geberip giderler” yazan var altına. Ve gene hesap soranlar. “Şehit evlerine gittiniz mi? Hiç duymadım! O evdeki çocuklara da bakın bir zahmet”. Sen gittin mi? Yoo, onun işi denetlemek çünkü. Yarım edilecekleri ve edilmeyecekleri takdir etmek, gerekirse ayar vermek.
Haluk Levent hâlâ
sabırla cevaplıyor, gittiği şehit ailelerini, onlara bıraktığı konser gelirlerini sayıyor. En son artık video çekip koymuş derdini anlatmak için. “Tepki verenleri de anlıyorum ama ne olur arkadaşlar, tepkiyi insani olaylara vermeyin,” diyor, “Dış politika konusunda tavırlarınızı siyasilere söyleyin, bizler orada küçücük çocuklara su götürüyoruz. Ben bunu yapmasam insan olamam.”
Bir insanı çocuklara su, bez, mama ulaştırdığı için açıklama yapmak zorunda bırakmaktan daha acıklı bir şey olabilir mi?
O çocukların nereli olduğunun ne önemi var, çocuk çocuktur. İnsan insandır. Geldiğimiz hale bak. Vicdanın olması gereken yerde oluşan boşluk çok fena. Sürekli kinle, nefretle, öfkeyle doluyor orası ve insanlık tarihi bunun ürkütücü sonuçlarıyla dolu, unutmayalım lütfen.