Çok hazin değil mi, hayattayken her biri sizin yakınınız olan insanların siz öldükten sonra yine sizin üzerinizden birbirine girmesi? Miras meselesi zaten her zaman dert, bir de ünlü biriyseniz, hayatınızı kim anlatacak diye bir mevzu çıkıyor ortaya. Diyelim sizi konu alan bir film yapacak birileri, kimden izin almalılar? Kimin daha fazla söz hakkı var sizin hayatınız üzerinde? Anılarınızı anlatmak kimin tekelinde?
Örnekleri çok, biyografik filmlerin yükselişe geçtiği son dönemde. Polemik bu işin şanında var. “Garip Bülbül Neşet Ertaş” örneğinde olduğu gibi ailenin topluca karşı çıktığı, “Bizden izin alınmadan yapıldı” dediği durumlarda iş filmin gösteriminin engellenmesine kadar gidebiliyor.
Şu sıralar gündeme gelen “Cem Karaca’nın Gözyaşları”nda ise “Benden izin alınmadı” diye filmin çekimlerinin durdurulması için mahkemeye başvuran Karaca’nın beşinci ve son eşi İlkim Karaca. Ondan izin alınmadan senaryosu yazılan ve çekilmeye başlanan bir filmi “müvekkilinin kişilik haklarının ihlali” olarak niteliyor avukatı, dava dilekçesinde. Bu yetmezmiş gibi film için senaryo desteği “Cem Karaca ve müvekkilin ihtilaf içinde olduğu kişilerden” alınmakta imiş. O kadar karmaşık bir “birbiriyle ihtilafta olanlar” listesi sunulmuş ki mahkemeye, içinden çıkıp net bir bilgi vermek zor. Sayılanlar içinde Cem Karaca’nın eski eşleri Feride Balkan ve Meriç Başaran var mesela. Olabilir, insanın ayrıldığı eşleriyle ihtilaf içinde olması görülmemiş bir şey değil de artık ölümünün üzerinden 20 yıl geçmiş. Ama asıl önemlisi, oğlu Emrah Karaca var. Cem Karaca’nın Feride Balkan ile olan evliliğinden dünyaya gelen oğlu Emrah Karaca, sanatçının tek çocuğu, Fikri Harika Prodüksiyon ve Aytaç Medya yapımcılığında çekilen filmin danışmanı. Bu mahkeme meselesinin ardından yapım tarafından gelen açıklamada Emrah Karaca’nın filme senaryo desteği sağladığı ve babasına ait bütün arşivi yapımla paylaştığı belirtildi.
Açıkçası bana da bir insanın hayatıyla ilgili illa birileri söz söyleyecekse bunların başında çocukları gelmelidir gibi geliyor. Üstelik Emrah Karaca babasıyla beraber müzik de yapan, onun bu anlamdaki mirasını sürdüren bir oğul. Açıklamada ayrıca Yüksel Aksu’nun çektiği filmin (Karaca’yı İsmail Hacıoğlu canlandırıyor) Cem Karaca’nın çocukluğundan başlayarak sürgün yıllarını, 1987’de Türkiye’ye kesin dönüşüne kadar olan dönemi anlattığı söyleniyor. Şarkılar dahil gereken tüm izinler alınmış, yasal süreçler tamamlanmış.
Söz konusu zaman dilimi İlkim Karaca’nın Cem Karaca’nın hayatında olmadığı, hatta hiç tanışmadığı bir dönem. Ama “Son eşi ve yasal mirasçısı olarak merhumun hayatına ilişkin detayları anlatma yetkisinin gasp edilmesi”nden söz ediliyor dava dilekçesinde. Yani “Bu filmi aslında ben yapmalıydım” diyor, ortada kişilik haklarıyla ilgili bir ihlal durumu olduğunu söyleyemeyiz.
Oysa Cem Karaca cephesinde durum öyle değil. Bir insanın kendi çocuğunun onun hayatıyla ilgili bir filmde danışmanlık yapmasına engel olunmak istenmesi onun kişilik hakları açısından üzücü. Büyük ihtimalle Cem Karaca da oğlunun böyle bir durumla karşı karşıya kalmasını istemezdi. İsminin etrafında, hele hele geçmiş evlilikleri ve çocuğu ile ilgili bu kadar çok sözün dolaşmasını da. “Bu son olsun” diyelim, “Cem Karaca’nın Gözyaşları”nı beklemeye devam edelim.