Ne yaparsan yap bir sonuç alınamayacağına inandığın için ucunu bıraktığın, uğraşarak kendini yormaktan vazgeçtiğin konular vardır ya hayatta. Mesela taksiler. Ben uzun zamandır İstanbul taksi şoförlerinden düzgün bir muamele beklemekten, karşılaştığım saçmalıklara şaşırmaktan vazgeçtim. Elimden geldiği kadar sarı arabaya binmiyor, illa bineceksem ‘passiflora’mı
eksik etmiyorum.
“Bineceksem” dedim de, sanki binmek- binmemek kendi inisiyatifimdeymiş gibi oldu. Halbuki ne alakası var. Hepsi bir doğru saati, doğru güzergâhı tutturma meselesi. Bunu bütün İstanbullular bilir, saat 13.00- 16.00 aralığı “değişim saati”dir ancak karşılaştığın taksinin dönüş durağına yakın, yol üzerinde bir yerlere “bırakılabilirsin.” O tarafa gitmiyorsan senin sorunun, taksiciler sana otostop çekiyormuşsun gibi davranacaklar, “Nereye?” diye sorup cevap işle vermeden gaza basacaklar, sinirin bozulacak bu kesin. Ayrıca kısa mesafe hala pek sevilmiyor, o “minimum” ödeme miktarı kimseyi mutlu etmiyor, 16 lira tuttu misal, 20 lira verdin, taksici seni 4 lira bahşiş dedin sayıyor. Para üstü tedavülden kalktı, istemeyi deneyin ve görün. Arada çoğu tanıdık duraktan çok efendi şoför arkadaşlara rastlayıp dertleştiğim oluyor, “Şikâyet etmelisiniz böylelerini, bizim de adımızı çıkarıyorlar” diyorlar ısrarla. Bu naif öneriyi sempatiyle karşılıyorum ama maalesef o kadar çoklar ki, iyi biriyle karşılaştığımızda ödül vermek daha kolay olabilir. Kendi mesleklerini kötüye kullananları kendi içlerinde temizlemeye çalışmaları da bir fikir tabii. Bilmiyor olamazlar çünkü neler yaşandığını.
Ancak şu an geldiğimiz noktada bu söylediklerim bile tatlı birer anı gibi kaldı. Zira bir umut bu satırları yazmama neden olan haberde görülen “Arap turist” meselesi var hayatımızda artık. DHA’nın haberiydi, Sivil Trafik Ekipleri’ne bağlı iki polis Arap turist gibi davranarak taksiye binmeye çalışmış, nasıl bir ücret pazarlığı yaşandığını bire bir deneyimlemiş. Sonraki bir dizi kural ihlalini de tabii. Eminönü’nden Taksim’e 90 TL, Taksim’den Nişantaşı’na 50 Euro, yine Taksim’den Şişli’ye 500 TL isteyen, taksimetre açmayan, kemer takmayan, sigara içen şoförlere çeşitli para cezaları yazılmış.
Umut verici tabii ama maalesef ben işe yarayacağından pek emin olamıyorum. Çünkü ortada epeydir süren bir düzen var ve fazla dedektiflik yapmadan da açıkça görülebiliyor. Taksim Meydanı’ndan taksiye binemezsin normal bir vatandaş olarak mesela, Kabataş’tan binemezsin, Eminönü’nden binemezsin. Ağır ağır önünden geçip giden boş taksiler göreceksin, şaşırma. Elinde dolarlar sallayanlar var, senin önünde kim dursun?
Bence bir de sıradan Türkiye vatandaşı olarak taksiye binmeyi denesin sivil polisler. Hatta mümkünse kadın sivil polisler yapsın bunu ki fazladan kötü davranış, “bunlar kadın, yol da bilmez kesin” diye gezdirip dolaştırma görsünler. Havaalanlarını da ne olur ihmal etmesinler. En son Sabiha Gökçen’den gelmeye çalışırken şoför haber vermeden çevre yolundan çıktı mesela. “Nereye gidiyoruz?”, “benzin almaya.” Hani taksimetre dünya kadar yazacak zaten, o bile yetmiyor. Arap turist kılığında taksiye binmek tamam, turistler kazıklanmasın elbette. Ama çok rica edeceğim, biz de binebilelim bir tur.