Hayatımızın her alanında teste tabi tutulduğumuz bir dönemden geçmekteyiz. Yani umarım “geçmekteyiz”dir tabii. Elimiz kolumuz bağlı şekilde koronavirüsün sınırları bir bir aşıp bize gelişini izledik. Tabii o kendi kendine gelmedi, biz uçaklardan inip ülkenin dört bir yanına dağıldık. Bu uğurda muhtaç olduğumuz “rahatlığı” ekranlarda konuyla ilgili demeçler veren uzmanlardan aldık. Genlerimiz bizi koruyacaktı, kelle paça da etrafımıza bir kalkan oluşturacaktı, bu “sarı ırk” hastalığı Allah’ın da izniyle bizi teğet geçecekti.
Emin olamadığım sayılarla konuşmak zoruma gidiyor, o yüzden diyebileceğim şu ki, hepimizin evlerimizden çıkmayarak, eşimizi dostumuzu görmeyerek, mümkün olduğunca işlerimizi evden götürerek, faaliyette olan iş yerlerindeki nüfusu minimuma indirerek yaşamaya çalıştığı bir noktaya geldik.
“Türklere bir şey olmayacak, asla gelmeyecek o musibet buralara” diyen doktorlar şimdi “Çok geç olmadan” diye başlayıp “evde kalın” diye biten paylaşımlar yapıyor düşünün ki.
Amaç kendimizi bu virüsten, başkalarını da kendimizden korumak, hastaneleri de mümkün olduğunca hasta tedavi edebilir durumda tutmaya katkıda bulunmak. Şu her akşam alkışladığımız doktorlar, hemşireler, hastabakıcılar bu sürecin gerçek kahramanları. Bizim “market rafındaki fasulyeye daha önce koronavirüslü bir insan öksürdüğü eliyle değmiş olabilir mi, olmuşsa aradan kaç saat geçmiştir, oradan bana geçer mi?” diye çekindiğimiz şeyle onlar her gün birebir temas halindeler. Kendileri her an enfekte olma riskiyle baş başa oldukları yetmezmiş gibi evlerine gidemiyor, çocuklarını sevemiyor, anne babalarını göremiyorlar. Şu bizim şikâyet ettiğimiz “evde kalma” hali, görev başında olan sağlık personeli için hoş bir hayal. Ve onların işi kesinlikle bunu ve bu durumda bolca da fedakârlığı- gerektiriyor.
Ama dizi oyunculuğu öyle bir meslek değil. Dizilerin hiç öyle ulvi bir misyonu yok. Kimseyi üzmek istemem ama hayati bir yanı da yok. Marketler açık olmaz ya da eve sipariş gelmezse bir süre içinde aç susuz kalırız evet, ama izlediğimiz bir dizi yeni bölüm yayınlamadı diye ölmeyiz.
Buna karşılık, set çalışanlarının korona geçirmezlik zırhı olmadığı için, onlar gelip giderken virüsü alabilir, sette birbirlerine bulaştırabilir, kullandıkları toplu taşıma araçlarında yayabilir, zaten epeyce vahim olan durumu herkes için daha da tehlikeli hale getirebilirler. Tam da bu yüzden ilk günden beri bütün ülkeyle beraber setlere de tatil olup “evde kalma” çağrısı yapılıyor. Birçok dizi de uydu bu çağrıya.
Hal böyleyken hala seti devam eden “Gel Dese Aşk” dizisinin başrol oyuncusu Erkan Petekkaya’nın set çalışanlarını da yanına katarak çektirip paylaştığı “Oy korona korona” videosu en hafif tabirle bir aymazlık ürünü. “Biz de sağlık personeli gibi sizler evde oturun diye işimizin başındayız” diye bir açıklama olamaz. “Bizim de işimiz sizi eğlendirmek. Bu zor günlerde bir tebessüm ettiyseniz ne mutlu bize” diye not eklemiş sonradan.
Etmedik maalesef. Sinirimiz bozuldu, endişeli bir iç çektik. O videodaki hiç de mutlu görünmeyen insanlar için, onların aileleri için, yolda, metroda, bakkalda karşılaştıkları insanlar için, yakalanacakları olası hastalıkta tehlikeye atacakları doktor, hemşire, hastabakıcı için, en ünlü dizi oyuncularından birinin böyle sorumsuzca bir paylaşım yaparak tehlike yaratabildiği ülkemiz için endişelendik.
Biz kendimizi eğlendiririz, siz de Hale, Jale ve bütün mahalleyle beraber evinizde kalın lütfen. Yapabileceğiniz en hayırlı hizmet bu.