Twitter’ı açtığınızda Türkiye için hangi başlıkların TT olduğuna bakıyor musunuz? O saatlerde insanlar en çok hangi konu başlıklarında paylaşım yapmaktalar? Bakın, daha önce duymadığınız bir kadın ismi göreceksiniz. Bundan sonra çok göreceğiniz bir kadın ismi. O gün öldürülmüş bir kadındır o. Bir erkek tarafından öldürülmüş bir kadın daha.
Bu ismi görmeye devam edeceksiniz, çünkü birileri o kadının hakkını arıyor olacak, duruşma duruşma dolaşarak. Çünkü gene birileri de o kadının katilinin cezasını bulmasına engel oluyor olacak. Cinayete kılıf biçmeye çalışacak, duruşmayı erteleyecek, hafifletici sebepler yaratacak, yeter ki o adam parmaklığın arkasına girmesin. TT olan konu başlıklarından izleyeceksiniz siz de; “.... için adalet”. Maalesef böyle bir kaderimiz var bizim.
Dün Güleda Cankel adı vardı. İsmine yakışır dünya tatlısı bir fotoğraf, elini yüzüne kapatarak gülmüş. Sahici bir çocuk gülüşü, 19 yaşında. Twitter hesabına gül koymuş, romantik cümleler yazmış, eskilerin şiir defteri gibi bir hesap. Isparta’da Fotoğrafçılık öğrencisiymiş, çektiği fotoğraflar var güzel güzel. Hayalleri var, umutları var. Artık hiçbiri yok, çünkü bu toplumun “Ya benimsin ya toprağın” diyerek sevginin “öldüresiye” olanını kutsayan ezberleriyle büyümüş, sağlıksız erkeklerinden biri, hepsini darmadağın etti. O güzelim genç kızı öldürdü. Önce boğarak, muvaffak olamayınca da bıçaklayarak.
Bu kadarı yeterince “kan dondurucu” değilse diye de sürekli yeni kan dondurucu detaylar geliyor ajanstan. İsmi Zafer Pehlivan olan katil cinayet saatini Twitter hesabından paylaşmış mesela, “Bitti” yazmış. Ve Güleda tam 17 saat boyunca bu katilden kurtulmaya çalışmış.
Eski erkek arkadaşı olduğu anlaşılan katilin genç kıza ulaşma çabaları cuma günü başlıyor. Muğla’dan Isparta’ya geliyor, evde bulamıyor, iki gün otogarda bekliyor. Pazar günü 18.00 sıralarında ışığın yandığını görünce zili çalıyor. Güleda Osman adlı bir erkek arkadaşından yardım istiyor, o geliyor eve. Onla birlikte içeri giren Zafer Pehlivan bir şekilde o arkadaşı gönderiyor. Kendi ifadesinden aktarıyorum: “Boğazını sıktığım için hava alamadığını, dışarı çıkmak istediğini söyledi. Markete gittik. Aniden beni itekleyerek kaçmaya başladı, sonra geri gelip, telefonunu istedi. Ben de verdim. Osman’ı aradığını görünce telefonu yere atıp, kırdım. Bir kez daha kaçmaya başladı. Peşinden koştum ve yakaladım. Aparta kadar kucağımda götürdüm. ‘Eşyalarımı ver, gideceğim’ dedim. Eve çıktım. Tekme attı. Ben de boğazını tekrar sıktım. Bir süre sonra hava alamadığını, dışarı çıkmak istediğini belirtti. ‘Kaçmayacaksan çıkarız’ dedim. ‘Kaçmayacağım’ dedi; ancak çıkınca tekrar kaçmaya başladı. Yakaladım.”
Böyle devam eden bir kâbus. Şimdi asıl soruya geliyoruz: Yine katilin ifadesine göre, ihbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri geliyor. Güleda’yı hastaneye götürüyorlar. Genç kız şikâyetçi olmayınca kızı eve, adamı otogara bırakıyorlar, o da tabii ki geri geliyor. Sabah da kızı öldürüyor. Peki, dövülmüş, boğazı sıkılmış, hastanelik olmuş bir kız var ortada, polis ne bekliyor tam olarak bu adamı gözaltına almak için? Kız şikâyetçi olmamışmış. Küçücük çocuk, belli ki korkuyor. “Bana dönmezsen kendimi asarım” diye mesajlar atan biri var karşısında. Ya bundan korktu, ya kendisine bir şey yapmasından korktu ve haklı çıktı. Nasıl serbest bırakılır o durumda bir saldırgan? İlla şikâyetçi olması mı lazım?
Diyeceksiniz ki “Şikâyetçi olunca serbest bırakılmıyor mu sanki?” Öyle tabii, öldürülen kadınların çoğunun katili defalarca polise şikâyet ettiği kocası. Onlar bırakıyor, adam çıkıp öldürüyor.
İşte göz göre göre, “geliyorum” diye haykırarak gelen bir cinayet daha. Şimdi Isparta Valiliği olayda kamu görevlilerinin ihmali olduğu iddiaları üzerine inceleme başlatmış. Hep mi sonradan, hep mi?