Craft’ta Çağ Çalışkur’un rejisiyle sahnelenen “Fotoğraf 51”, DNA’nın yapısının çözülmesinde önemli payı olan bilim insanı Rosalind Franklin’i merkeze alan, çok sağlam bir oyun
Yıl 1951, İngiltere. King’s College Araştırma Enstitüsü. Cambridge Üniversitesi’nden doktoralı biyofizikçi, kimyager Rosalind Franklin, enstitüden gelen davet üzerine Paris’teki Kimya Hizmetleri Merkez Laboratuvarı’ndaki görevini bırakıp gelmiş. Önceden de bütün ciddiyeti ve resmiyetiyle bir mektup kaleme alarak nelere ihtiyaç duyduğunu sıralamış: Bir adet X ışını tüpü, içindeki ısıyı kontrol edebileceği özel bir fotoğraf makinesi, bir de bunların ne zaman hazır olacağına dair kesin bir tarih...
Ancak enstitüye geldiğinde onu bekleyen, kendisininkiyle taban tabana zıt ‘şakacı’ bir zihniyet, her sözünün hafife almaya meyilli erkek meslektaşlar ve Dr. Maurice Wilkins’in asistanı olma ‘şerefi’. Kendisi bütün çalışmalardan sorumlu olmak üzere davet edilen, dolayısıyla “Ben kimsenin asistanı olmayacağım” diyen genç kadının mücadelesi de böylece başlamış oluyor.
Öğretmenler odasının sadece erkekler için olduğu bir enstitüde, karşılarındaki bilim insanına Dr. Franklin demeyi zül görüp işi “Rosy” noktasına kadar götüren, ama kendilerine “Bay” denilmesine bile tahammül edemeyen “Dr”lar ve onların boylarını da yeteneklerini de aşan egolarıyla boğuşması gerekecek. Bu sırada da “yaşamın sırrı”nı çözmesi. Zira bilim adamları arasında DNA’nın moleküler yapısının çözülmesiyle ilgili kıyasıya bir yarış sürmekte ve Dr. Franklin’in güvenilirlikleri ve kaliteleriyle nam salan X ışını fotoğrafları da bu yarışta kilit noktada duruyor. Kendisi bunun farkında olmasa da.
Craft Tiyatro’nun yeni sezon oyunu “Fotoğraf 51”, bilim dünyasında yaşanmış çok önemli bir haksızlık üzerine kurulu. Yazar Anna Ziegler, Lonra sahnelerinde Nicole Kidman ile parlayan oyunu için “İngiltere’deki DNA yapısının keşfedilme yarışından uyarlanmıştır ama tamamen hayal ürünüdür” diyor ama çok değerli bir bilim insanının kadın olduğu için çektiği zorluklar ve en sonunda maruz kaldığı haksızlık o kadar gerçek ki, gerisi hayal ürünü olsa ne fark eder...
Hikâyeyi bilmeyenler için tadını kaçırmak istemem ama şu kadarını söyleyeyim; ortada James Watson ve Francis Crick’e DNA yapısını çözdükleri için Nobel getirirken, bu başarıdaki payı yok sayılmış bir kadın var. Hem de kendisinden başka herkesin bildiği bir ”sır” bu. Yıllar sonra dökülmüş ortaya, kendisi muhtemelen o fotoğrafları çekerken maruz kaldığı X ışınları sonucu gencecik yaşta hayata veda ettikten çok sonra.
Akıcı bir kurgu
Öncelikle Craft’ı kadınların her alanda uğradıkları haksızlıkların ayyuka çıktığı, ayrımcılığın, tacizin sınıf, eğitim, akademik kariyer tanımaz şekilde arttığı ve hâlâ örtbas edilmeye çalışıldığı bir dönemdeki oyun seçimlerinden ötürü kutlamak isterim. “Fotoğraf 51” akıcı kurgusuyla soluk soluğa izlenmekle kalmıyor, aynı zamanda cinsiyet ayrımcılığının ne olduğunu altını kalın kalın çizmeden, dosdoğru bir şekilde ortaya koyuyor.
Son dönemin en parlak yönetmenlerinden Çağ Çalışkur, seyirciye aynı anda birkaç farklı mekânda olan biteni gösterecek bir sahne düzeni tercih etmiş. Bir yanda Watsons’ın planlarını izliyoruz, diğer yanda sabahlara kadar büyük bir titizlikle çalışan Franklin’i ya da asistanlığını reddedip “ortaklığına” razı olduğu Wilkins’le didişmelerini. Kerem Çetinel’in çok başarılı dekor ve ışık tasarımı bu parçalı ve dinamik anlatıma mükemmel bir alan sunuyor. Nihal Kaplangı’nın kostüm tasarımı dönemin ruhunu ve kişilerin karakterlerini yansıtmakta son derece etkili. (Rosalind mesela boğazına kadar kapalı bir elbise giyiyor ama konferansını izleyen erkek meslektaşlarının “yakasından iki düğme açsa fena değil aslında” yollu yorumlarına yine de mani olamıyor.)
Oyunculuğuyla öne çıkıyor
Zekâsı çevresindeki budalalıklara tahammül etmesini zorlaştıran Rosalind Franklin’i etiyle kanıyla karşımıza getiren Funda Eryiğit’e ise ayrı bir paragraf açmak isterim. Duruşuyla, konuşmasıyla, elini kolunu kullanışıyla ve muhteşem mizahıyla gördüğüm en seyre değer karakterlerden biriydi. Oyunda içimi en çok burkan yerlerden biri, Peter Brook’un sahnelediği “Kış Masalı”nı izlemeye tiyatroya giden Rosalind’in Leontes’te John Gielgud’a methiyeler düzüp Hermione’yi kimin oynadığını bir türlü hatırlayamayışı oldu. “Çok öne çıkmıyordu oyunculuğu galiba” diyordu.
Öncelikle 1951 yapımı oyunda Hermione Diana Wynyard’mış, sonra da Funda Eryiğit oyunculuğuyla bayağı öne çıkıyor.
FOTOĞRAF 51 / CRAFT
- Yazan: Anna Ziegler
- Çeviren: Hira Tekindor
- Yöneten: Çağ Çalışkur /
- Yardımcı yönetmen: Ali Tunç / Dekor ve ışık tasarımı: Kerem Çetinel
- Kostüm tasarım: Nihal Kaplangı / Fotoğraf: Ayşegül Karacan
- Mekân yönetimi: Şevval Çakır
- Proje ekibi: Elif Bekar, Aybek Aras, Selin Seber, Ecem Karaağaç, Esen Maçoro, Hakan Yasin Kirez, Kemal Derya Eşen
- Oynayanlar: Funda Eryiğit, Cem Avnayim, Orçun Soytürk, Selahattin Paşalı, Bahadır Efe, Barış Arman, Korhan Soydan, Kemal Kayaoğlu