Hayır, ortalama bir algı düzeyinden baktığında anlamak mümkün değil. 12 bin yıllık, ta buzul çağından kalma bir göl, bir doğa harikası nasıl beş günde yok edilir? Gümüşhane Taşköprü Yaylası’ndaki Dipsiz Göl. Hani hangi medeniyetler geldi geçti, o orada durdu, hesap edin.
Sonra 2019 yılında iki zeki insanoğlu, 12 bin yıl akıl edilmemiş bir fikir ileri sürüp, gölde “define aramaya” karar veriyor, bunun için resmi makamlara başvuruda bulunuyor, Gümüşhane Valiliği ile Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden kazı için izin çıkıyor. DHA’nın haberine göre Gümüşhane Müze Müdürü’nün ve jandarma yetkililerinin nezaretinde suyu tahliye edilen göle iş makineleriyle giriliyor, beş gün süren kazı sonucunda sürpriz, hazine bulunamıyor. Ama ortada göl de kalmıyor. 12 bin yıllık güzelim Dipsiz Göl’ün yerinde bir kara delik. Pardon, delik bile değil, toprakla doldurulmuş bir alan.
Bu tabii ne ilk, ne de muhtemelen son. Sadece hayali bir define avı uğruna tarihi, kültürü, doğayı yok sayan insanın duru durağı yok. Bir bakıyorsun Çanakkale’de 300 yıllık tarihi hamama kazma kürekle dalmış, bir bakıyorsun Paşaköy’de ormanlık alanı delik deşik etmiş. Mersin’in en önemli arkeolojik değerlerinden Adamkayalar da define avcısı kurbanı, İzmir’in Menderes ilçesinde birinci derece sit alanı olan Nation Antik Kenti de. Antik Kent’te dinamit patlatıyor adam, ötesi var mı? Bunlar sadece 2019 yılından rastgele birkaç haber. Ama hiç değilse yasal izinleri yok ve sonunda yakalanıp ceza alıyorlar. Burada bir de alınmış izinler var.
Şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığı define kazısına izin verenlerin açığa alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını açıklıyor, bir yandan gölün rehabilitasyonu için çalışmalar başlatılıyor, akademisyen-lerden ve teknik elemanlardan oluşan heyet bu kez göle doldurulan toprağı iş makineleriyle boşaltıyor. Bunların sonucu olarak kısa süre içerisinde gölün eski haline döneceği umuluyor. Dün yine DHA’dan Muhammet Kaçar, Selçuk Başar, Sinan Uçar imzalı haberde vardı; Gümüşhane Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Alemdağ “Göl tabanı uygun hale getirilerek yağış sularına bağlı olarak bu bahar sonrası eski haline gelecektir. Doğa kendini toparlayacaktır” demiş.
Umarım öyle olur, insan izin verirse tabii. Maalesef yoğun tahribat çabalarımız meyvelerini verdi; ne doğa eski doğa, ne yağışlar eski yağışlar. Şu yaşadığımız kasım ayını “pastırma yazı” ile açıklamak sizce de fazla iyimser bir yaklaşım değil mi mesela? Ne tükenmez pastırmaymış.
“Hiçbir şeyden çekmedi insandan çektiği kadar”; dün define arama uğruna kurutulan Dipsiz Göl haberinde Milliyet’in birinci sayfa başlığı buydu. O kadar doğru ve bir yandan her duruma uyarlanabilir bir başlık ki. Yeryüzünde ne var, en fazla insandan çekmeyen? İklim bozulur, insan yüzünden, hayvanların nesli tükenir, insan yüzünden, dereler kurur, buzullar erir, ormanlar yanar, hepsi insan yüzünden. Asıl “define”nin nefes alınabilir bir hava, içilebilir bir su, ekilip biçilebilir bir toprak olduğunu, onlar yoksa külçe külçe altınla hiçbir şey alamayacağını anlamamakta direniyor. Herhalde ancak kendi nesli tükenince duracak.