Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İnsanın hayatının gizli köşelerini eşine dostuna açması bile yeterince zorken bunları kamera karşısında açık edip hiç tanımadığı insanlarla paylaşması imkânsıza yakın olsa gerek. Bu nedenle birinin hayatını anlatan belgeseller çoğu zaman onun en ütülü kolalı hallerini yansıtıyor gibi gelir bana. Kimsenin hatası yoktur, zaafı yoktur, düşmez, kalkmaz. Gene en çok bu nedenle 26. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nde izlediğim “Düet”e bayıldım.

“Düet”, iki gencecik kadın yönetmenin; İdil Akkuş ile Ekin İlbağ’ın, iki gencecik kadın sporcunun hikâyesini anlatan filmi. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü, İstanbul Film Festivali’nde mansiyon aldı, bu hafta yolu Ankara Uçan Süpürge’ye uğradı, şimdi sırada Documentarist 16. İstanbul Belgesel Günleri var.

Haberin Devamı

Bir mücadele ve büyüme hikâyesi

Filmin kahramanları Defne Bakırcı ve Mısra Gündeş, senkronize yüzme düet kategorisinde yıllarca omuz omuza mücadele etmiş iki ortak, iki yol arkadaşı, çeşitli şampiyonalarda Türkiye’yi temsil etmiş iki parlak sporcu. Adlarını duymamış olmak benim ayıbım olsun isterdim ama filmde de gördüğümüz gibi sporda sadece belli branşlara ilgi gösterilmesiyle ilgisi var bunun daha çok. Bunların arasında da iki kadın sporcunun canını dişine takarak (mayolarını bile kendileri dikerek) çalıştığı senkronize yüzme yok. Filmin bir yerinde anlıyoruz ki gerçekten iki kişiler ülkede. Birinin sporu bırakmak istemesi diğerinin de kaderini değiştirecek dolayısıyla.

Sekiz dokuz yaşından beri ortak hayalleri olan Defne ile Mısra, 2016 Rio Olimpiyat Oyunları elemelerinde yarışma şansını üç ülke ile kaçırdıktan sonra 2020 Olimpiyatları’na hazırlanmaya başlıyorlar. Filmin macerası da burada başlıyor zaten. Fakat bunu bir sporcu belgeseli gibi düşünmeyin, hayallerinin peşinde mücadele ederken türlü engele toslayan, araya pandeminin de girmesiyle hayatları iyice alt üst olan iki genç insanın yol ayrımına giden dostluğu, anlatılan. Kendileri de sporu bırakmış iki arkadaş olan İdil Akkuş ile Ekin İlbağ’ın kamerası onların hayatının bir parçası adeta. Kendilerinin olamadıkları yerlerde kamerayı sporculara teslim ediyorlar, onlar çekiyor otel odalarında, evlerde birbirlerini ve bunlardan da filmin en enteresan görüntüleri çıkıyor ortaya. İki genç kızın şakalaşmalarına, gözyaşlarına, en doğal ve rahat hallerine o odanın bir köşesinde oturur gibi tanıklık ediyoruz. Hani “bir büyüme hikâyesi” anlatmaya çalışan bir dolu film var ya, bu en hasından bir büyüme hikâyesi. Ayrıca, bir ülkenin, bir dönemin de hikâyesi.

Haberin Devamı

Bu pazar (11 Haziran) saat 15.00’te Documentarist kapsamında Caddebostan Kültür Merkezi’nde gösterilecek “Düet”. Umarım yakın zamanda sinemalarda ve online platformlarda da karşımıza çıkar.

Bir mücadele ve büyüme hikâyesi

FIPRESCI Ödülü “Totem”e

26.Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali çok renkli konuklar ve parlak filmlerle bir haftamızı şenlendirdikten sonra dün akşam sona erdi. Çok yıldızı oldu festivalin, Meksikalı yönetmen Lila Aviles de coşkusu, sıcaklığı, sözcüklerini aşan beden dili ve prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan son filmi “Totem” ile en çok ilgi görenlerden biriydi. “Totem”de de yine pek çok film gibi bilet bulamayıp kapıları zorlayan, festival yetkililerine zor anlar yaşatan, film başladıktan yirmi dakika sonra neden girilemeyeceğini anlayamayan bir seyirci kitlesiyle karşılaştık. Neyse ki soru-cevaplar da aynı derecede coşkuluydu. Bir yarışması olmamasını filmlere odaklanmak açısından çok hoş bulduğum Uçan Süpürge’de verilen FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) ödülünün bu seneki sahibi de “Totem” oldu.