Neresinden tutacağımı gerçekten bilemiyorum. O çocukların çizdiği resimlere bakamıyorum, sonra utanıyorum, onlar benim bakamadığım o şeyleri yaşamışlar. Sosyal medyada paylaşılan ve okurken midemin bulandığı mektuptakiler altı ve dokuz yaşlarındaki iki çocuğun hayal gücünün ürünü değil. Hiçbir çocuğun hayalinde o sahneler olamaz, böyle bir kâbustan geçmiş bu çocuklar.
Olay Antalya’nın Elmalı ilçesinde meydana geliyor. 2020 Haziran ayında babaanneleri Balıkesir’de savcılığa giderek biri kız, biri erkek iki torununu istismar ettikleri gerekçesiyle eski gelini ve onun kocasından, ayrıca da evlerine girip çıkan akraba ve arkadaşlardan şikâyetçi oluyor. Çocukların ifadesine başvuruluyor ve her ikisi de başlarına sistemli şekilde gelen işkenceyi, cinsel tacizi herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde anlatıyorlar. Sözlüklerinde olan ve olmayan bütün sözcükleri seferber edip üzerine çizdikleri çöpten adamları ekleyerek yardım çığlığı atıyorlar açıkça. Daha net ifade edilemez bir istismar. Detaylara girecek değilim, sosyal medyada hepsi mevcut zaten. Bu konuda da sorumlu davranmadığımız aşikâr, çocukların böyle tekrar tekrar çektikleri acıyı anlatmak zorunda kalması, yaşadıkları kâbusun bütün berbat ayrıntılarıyla ortaya dökülmesi şimdi ve ileride onları nasıl etkileyecek, onlara bunu yaşatan yetişkinlerin suretlerini her yerde gördüğümüze göre kendi kimliklerini de herkes bilecek, onları bu travmanın gölgesinde nasıl bir hayat bekleyecek, bunlar hep çocuk haklarının kabul gördüğü durumlarda geçerli, değil mi? Biz daha bu istismarın failleri elini kolunu sallayarak gezsin mi, gezemesin mi aşamasındayız. Hatta “gezebilsin” aşamasındayız çünkü 16.10.2020 tarihindeki ilk duruşmada tutuklanan anne ve üvey baba 05.01.2021 tarihindeki üçüncü duruşmada adli kontrol şartıyla tahliye edilmiş, son duruşma 21.05.2021’de yapılmış, durum aynı. Bütün kopan kıyamete rağmen. Bu arada Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da davada müdahil ve her duruşmada tutuklu yargılama talebinde bulunduklarını yineliyor. Sonuç, bir sonraki duruşma 17 Eylül’de ve sanıklar o tarihe kadar serbest.
Bunu biz nasıl anlayacağız, çocuklara nasıl anlatacağız? Mahkemedeki amcalar teyzeler size değil size bunları yapan büyüklerinize inanmayı tercih etti, maalesef sizi koruyacak kimse yok diye mi mesela? Anneniz, üvey babanız “Biz bir şey yapmadık” diyorlar, koskoca insanlar yalan söylüyor olamaz mı diyeceğiz? Ortada istismarı kanıtlayan raporlar var, çocukların tekrar tekrar alınmış ifadeleri var, sanıkları haklı çıkaracak delil desen yok, hâlâ neden tutuklu yargılanamıyor bu kimseler? Neden çoluğun çocuğun arasında gezmeye devam ediyorlar? Nedir mahkemeyi onları özgür bırakmaya iten? Kadının beyanına inanmıyoruz, çocuğunkine de mi itibar etmiyoruz? Hangi çocuk uydurabilir bunları?
Sosyal medyayı sarsan olayda son dönemde sık kullanılan “Bir çocuğun çıkaramadığı ses olmak zorundasın” sloganı öne çıkıyor gene. Halbuki burada olabilecek en yüksek sesi çıkarmış çocuklar, ne desinler? Üzerine tek bir hece eklemeye gerek yok. Duymak yeterli.