‘Bodrum’a yerleşmek’, yıllardır ‘başka bir yaşamın mümkün olduğuna inanmanın’ kod adı, bir anlamda. Hayatını koşturarak yaşadığın büyük şehrin hengâmesinden çıkacaksın, maviye, yeşile, huzura kavuşacaksın, nihayet gerçekten ‘yaşamaya’ başlayacaksın gibi anlamları var. Tek sorun tüketmeye doymadığımız Bodrum’un gittikçe bütün bu saydıklarımızdan uzaklaşıp kaosun, kalabalığın, pahalılığın, büyük şehirde şikâyet ettiğimiz ne varsa onların simgesi hâline gelmesi.
Neyse ki şikâyet etmek yerine “Başka bir Bodrum’u düşünmek mümkün” diyen ve buraya “tüketmek değil üretmek amacıyla gelen” birileri var da biz bugün Cumhuriyet’in 100. yılında çok kültürlülüğün, çok dilliliğin simgesi olarak ‘Vira Bismillah’ diye yola çıkan Bodrum Uluslararası Tiyatro Festivali’nden söz edebiliyoruz. Bu ‘birileri’ bir zamanlar İstanbul’a gösteri sanatlarının buluşma merkezi olan garajistanbul’u kazandıran, şimdi hayatlarını Berlin – Bodrum hattında sürdüren Övül – Mustafa Avkıran çifti. Pandemi sırasında Bodrum’da kurmaya başladıkları hayal, yazar Mine Söğüt’ün Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’a söylediği “Bodrum’un her şeyi var ama bir tiyatro festivali yok, bunu gerçekleştirecek çift de Bodrum’da yaşıyor” cümlesiyle ete kemiğe bürünmeye başlamış. Bodrum’un içinde salonlar, stüdyolar, çalışma ve yaşama alanları olacak yeni kültür ve sanat mekânı Inspera’nın inşasıyla da son hâlini almış. 3 Kasım’da hem Inspera hem de Övül Avkıran ve Mustafa Avkıran’ın eş sanat yönetmenliğini üstlendiği Bodrum Uluslararası Tiyatro Festivali Bodrum’un ‘başka bir halini’ yaşamak isteyenlere “Merhaba” diyecek. 16 Kasım’a kadar beş mekânda (Inspera Bodrum, Inspera Kabare, Inspera Açık Hava, Kale ve STS) 23 prodüksiyon seyirciyle buluşacak. Bunların sekizi Almanya, Belçika, Şili, Yunanistan ve Fransa’dan iş birliği yaptıkları ortaklarının ürünü.
Avkıran’lar programı oluştururken Cumhuriyet’in 100. yılının yanı sıra Halikarnas Balıkçısı’nın ölümünün 50. yılını, 100 yılın kırılma noktalarından bir olarak Madımak Katliamı’nın 30. yılını ve Şili darbesinin 50. yılını göz önünde bulundurmuş; “özgürlük, barış, insan hakları, öteki ile birlikte yaşamak” temalarının izini sürmüşler, kendi metinleri ve temaları olan grup ve sanatçıları programa dahil etmişler. Buna bir istisna olarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, Güngör Dilmen’in yazdığı, Yücel Erten’in sahnelediği “Deli Dumrul” ile festivale konuk olacak ve 3 Kasım’da Bodrum Kale’sinde festivalin açılışını yapacak.
Festivalin çok renkli programında Mustafa ve Övül Avkıran’ın 20 yıl önce garajistanbul’da ‘pişirdiği’ “Ashura”nın da yer aldığını müjdeleyelim. “Ashura”; yüzlerce yıldır Anadolu toprakları üzerinde zorunlu olarak göç ettirilen insanları, dilleri, dinleri anlatan bir eser ve geldiğimiz noktada her zamankinden daha da taze. Aralarından ayrılanlar ve yeni katılanlarla “Ashura”, 5 Kasım’da Kale’de olacak.
Gün batarken “Mavi Sürgün”
Bodrum Uluslararası Tiyatro Festivali’nin festival boyunca her akşam 17.30’da tekrarlanacak heyecan verici bir etkinliği var: 2001’de suya indirilen, Cumhuriyet tarihinin ilk ‘okul gemisi’ STS Bodrum, gün batımında içinde 30 izleyicisiyle beraber yelken açacak. Tiyatro sanatçılarının Halikarnas Balıkçısı okumalarıyla devam edecek seyir, Jehan Barbur’un müziğiyle sona erecek.