Çok şükür ki son bir kaç yılda ülkemizde okuma oranı artmaya başladı. Özellikle de kişisel gelişim alanında :) Bu da demek oluyor ki dış dünyayı kontrol etmekten ya da şikayet etmekten kendine yönelip kendini değiştirme bilincine gelen insan sayısı giderek artıyor.
Bireysel gelişim ve tekamül açısından kitap okumak, seminerlere katılmak, öğrenilen konular üzerine sohbetler etmek ilk evre. Bu evrede zihinsel bir hazırlık yapılıyor ki bu da gerekli. Fakat aynı zamanda da tehlikeli, tabii ki tehlikeyi yaratan da yine insanın kendisi. Tehlike şu şekilde açığa çıkıyor; Kişisel gelişim kitaplarını okuyan kişinin zamanla bilinç seviyesi değişmeye başlıyor ve daha çok okumaya yöneliyor. Okudukça yeni bilgiler öğreniyor ve bu bilgilerin hepsi de kişinin yaşam kalitesini arttırmak üzere vaadlerde bulunuyor. Çok okuyan kişi zamanla ya en iyi bilgiyi bulup kestirme bir yol bulacağının yanılgısına düşüyor ya da bilgi sarhoşu olmaya başlıyor. En iyi bilgiyi bulmanın peşine düşen kişi sanki sihirli bir hap bulup ona kavuştuğunda tüm hayatı değişecekmiş yanılgısında oyalanırken, bilgi sarhoşu olan kişi tatmin olmaz bir açlık ile çiçekten çiçeğe konan fakat kovanına bal yapmak için dönmeyi
Bir önceki yazımda erkenden sizlere gönlümden geçen yeni yıl mesajımı iletmiştim. Biliyorum ki pek çok okurum zaten mesajımı uygulamaya başladı bile :) 2018 yılının son yazısı olarak özellikle ‘’Tekamül‘’ konusunu seçmemin sebebi de yeni yıl mesajımın alt zeminini beslemek.
Günümüzde bireysel tekamül eskiye oranla çokca konuşulmasına rağmen hala pek çok kişi tarafından ''o da ne?'' şaşkınlığında karşılanabiliniyor. Bu yazıyı şu an okuduğunuza göre ya tekamülün anlamını biliyorsunuz ya da tam olarak bilmeyen ama merak edenlerdensiniz özellikle de aşamaları :)
Tekamül insanın olgunlaşması, gelişmesi, bir evrim geçirmesi anlamına geliyor. İlk aşama zihninde olup bitenleri fark etme ve zihni yönetebilmeyi öğrenme adımıdır. Bu basamak çok önemlidir. Çünkü bunun fark edilmesiyle birlikte birey artık başkalarından veya durumlardan bağımsızlaşmaya başlar. Bu da şu anlama gelir; kişileri veya olayları suçlamaktan vazgeçer, beklentilerini bırakır hatta artık onlar hakkında konuşmaz bile çünküartık birey tamamen kendi içi dünyası ile meşguldür. Sebebi de olup bitenin ya da olmayanın sadece kendisiyle ilgili bir durum olduğunu kabul etme bilincine gelmiş olmasıdır. Bu aşamada kişi
Bu sene kendine ve dünyaya bir hediye ver
2019 bizim yılımız
Bu sene daha çok oku, daha çok gülümse
Daha çok yardım et, daha çok dans et
Daha çok çalış, daha çok sev
Ama önce kendini sev
Doğayı koru, meditasyon yap
Çoğu zaman evden ayrılırken yanıma bir kitap ve spor kıyafetlerimi alırım. Çünkü düşünce sistemim bu konuda şu şekilde çalışır: “Her an yürüyüş, birkaç yoga asanası, meditasyon yapmak ya da birkaç sayfa kitap okumak için bir fırsat doğabilir.” Ve çoğu zaman da öyle olur :) Gün içinde birileri geç kalabilir, bir şeyler iptal olabilir ya da işler tahmin edildiğinden çok daha çabuk bitebilir. Benim bu düşünce sistemim, algılarım üzerinde olumlu bir yaratım, fırsat yakalayıcı bir açı oluşturarak bana hizmet ediyor.
Bunun tam tersi bir düşünce sistemine sahip olan biri, “Ah keşke vakit olsa da kitap okusam, spor yapsam, üç beş asana da ben yapsam” diye düşünür. Ve bu sistem size sürekli mazeretler bulma konusunda bir algı yaratır. Ve hep özlem çeken bir halde bulursunuz kendinizi. Eğer gerçekten yapmak istediğiniz bir şeyi yapamıyorsanız önce gerçekten yapmak istiyor musunuz bunun cevabını kendinize dürüstçe verin. Cevap evet ise o zaman bu konuyla ilgili düşünce sisteminizi değiştirin :) Bunu yapabilirsiniz.
Sırf zaman ayırma, bir şeyleri başarma konusunda değil yaşamımıza dair her konuda düşünce sistemimizin kendine has kalıpları vardır. Ve bu kalıplar zamanla ya da çevresel
İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği, hepinizin bildiği gibi, düşünce sisteminin olmasıdır. Peki, bu iyi midir kötü müdür? Bana göre cevap insanın bunu nasıl kullandığına göre değişir. Bunun için de iki alan bakmakta fayda var. Birincisi ne kadar yeni düşünce üretebiliyoruz, ikincisi de düşünce sistemimizde geçmişi, geleceği ve şimdiyi nasıl kullanıyoruz? Yeni düşünce üretebilmek bir sonraki yazımın konusu olacak. (bu konuda hali hazırda yazmış olduğum pek çok yazı da var; web sitemde ve milliyet.com.tr deki Sokratik Yaşam adlı köşemde bulabilirsiniz. Evet, bu yazımda geçmişi, geleceği ve şimdiyi nasıl kullanıyoruz biraz onlara bakalım.
Gün boyunca zihninizi gözlemlerseniz geçmişte ve gelecekte ne kadar çok yaşadığınızı fark edersiniz. Hatta çoktan bunu fark ettiniz bile :) Peki, yaklaşık 16 saat uyanık kaldığınız zaman diliminin kaç saati zihniniz şimdiyi yaşıyor hiç hesapladınız mı? Bir, iki, üç, beş? Beş saat tamamen şimdide yaşayabiliyorsanız şanslı olanlardansınız :) ama yeterli değil.
Geçmişi düşünmenin zararı nedir? Birincisi anı kaçırmak, ikincisi de geçmişi gereksiz yere sağdan sola, soldan sağa, aşağıdan yukarı biraz da çaprazdan durmadan evire çevire
Bugün sizlerle Deepak Chopra’nın Başarının 7 Spiritüel Yasası adlı kitabının özetini paylaşmak istiyorum. Aslında “başarı” derken Chopra, yaşama başarısından bahsediyor. Ve bu 7 yasanın uygulanabilmesi halinde kişinin evrenle uyumlu, daha kolay ve refah içinde kendini gerçekleştirerek yol almasının nasıl da mümkün olduğunu anlatıyor. Çok basit formüller olarak gözükse de istikrarla uygulanması, egonun devre dışı bırakılması, evrensel sisteme güvenle teslim olunması ciddi anlamda emek istiyor. Ama emek vermeye değer. Çünkü bu bizim hayatımız. Evet, 1. yasayla başlayalım, eğer ilginizi çekerse kitabı alıp tamamını okuyabilirsiniz.
1) İÇSEL GÜÇ YASASI: Tüm varoluşun kaynağı saf bilinçtir. İçsel güç, doğmayı bekleyen sınırsız gücü dünyaya getirmenin yollarını arar. Gerçek benliğimizin saf yaratıcı bir güç olduğunu anladığımızda, evrendeki her şeyi tezahür ettiren güçle birleşiriz…
Bunun için: Sessiz kal, meditasyon yap, yargılardan uzaklaş, doğa içinde vakit geçir.
2) ALMA-VERME YASASI: Evren dinamik bir değişim içinde işliyor. Almak ve vermek evrendeki enerji akışının iki farklı yüzüdür. Arayışı içinde olduğumuz şeye ne kadar çok kendimizi verirsek, hayatımızda ve evrende dolaşan bolluk
Hepimizin içinde eril ve dişil enerji var (Ying &Yang). Yeri geldiğinde eril yanımızı, yeri geldiğinde dişil yanımızı kullanabilmeyi öğrenirsek içsel enerji dengemizi sağlamış oluruz. Hadi bakalım önce içimizdeki eril enerji faydalı-dengeli mi yoksa yıkıcı-yıpratıcı mı ona bir bakalım :)
Dengeli Eril; Eyleme geçen, aktif, motivasyonlu, koruyucu, sonuç odaklı, ihtiyacı olan parayı kazanabilen.
Yıpratıcı-Yıkıcı Eril; İşkolik, kontrolsüzce hızlı hareket eden, paylaşmayı bilmeyen, tenkit eden ve kendisi eleştiriye hiç gelemeyen. Parayı Tanrı yapan, ya da her şeyin ucunu paraya bağlayan…
Evet nedir Eril enerji durumunuz :)
Şimdide dişi enerjiniz dengeli mi, yoksa pasif-yıpratıcı mı ona bir bakalım
Dengeli dişil; Olduğu gibi kabul eden, şefkatli, merhametli, yapıcı, sakin, bütünü algılayabilen
Pasif-Yıpratıcı; Çok eylemsiz, tembellik boyutu, kendini ifade edemeyen, kendisine zarar veren, çok üzülen, depresif, duygularının içinde kaybolan
Evet nedir dişil enerji durumunuz?
Düşünmek zor bir sanattır, bu sebepten çoğunluk sürüyü takip eder. (Carl Gustav Jung) Düşünmek derken ezbere, öğrenilmiş, kendini tekrar eden düşünce kalıplarından bahsetmiyor C.Jung. Yeniden, sıfırdan düşünerek yeni fikirler üretebilmekten bahsediyor. Ve de bu düşünceleri cesaretle hayata geçirebilmekten...
Oysa çoğu insan düşünmekten zihin boğulması geçiriyor ama hiç biri yeni bir düşünce değil. Sadece öğrenilmiş düşünce kalıplarını sağdan sola, soldan sağa, yukarıdan aşağı, aşağıdan yukarı, sonra biraz da çaprazdan evirip çevirip duruyor. Yeniden, sıfırdan düşünebilmek için önce gözlemci pozisyonuna geçip, bu zihinsel düşüncelere bir refleksiyon yapabilmeyi öğrenmeliyiz. Düşüncelerle özdeşleşmekten çıkıp bir üst bilince bağlanabilmeyi öğrenen insan da olgunlaşır. Olgun insan da hayatında fark yaratır.
İlk adım; durmadan dolanıp duran düşüncelerin siz olmadığınızı fark edin. Onlar sadece otomatiğe bağlanmış kalıp düşünceler. Düşünceyle özdeşleşmekten vazgeçerseniz bir üst bilinçten gözlemci pozisyonuna geçebilirsiniz ve bu da yeniden düşünme etkinliğinizi başlatmak için size bir alan yaratır. İşte koçluk da bu alanda çalışır. Yazılarımla ve küçük post