İş, eş, arkadaş ya da sevgili her ne arıyorsan kendine sordun mu hiç ‘’ben kendimi kabul eder miydim?’’ diye. Eğer iş arıyorsan kendine sor bakalım ‘’eğer ben iş veren olsaydım bu pozisyona kendimi gönül rahatlığıyla alır mıydım?‘’ Ya da kendimi gönül rahatlığıyla eş olarak seçer miydim? Şu an kendinle baş başasın, cevabını senden başka kimse duymayacak. Samimi bir şekilde cevap ver lütfen. Kendini her yönden düşün, fiziksel durumun, zihinsel, duygusal, ruhsal durumun, maddi manevi her yönünle, alışkanlıklarınla, karakteristik özelliklerinle … kendini düşün ve cevabını ver. Şimdi ikinci soruyu sor kendine ‘’ neden kendimi seçerdim? (ya da seçmezdim)’’. En az beş tane geçerli, kuvvetli neden söyle kendine.
Kendimi seçerdim çünkü …………………………. (5 geçerli neden)
Kendimi seçmezdim çünkü ……………………....(5 geçerli neden)
Kendini seçmek için öne sürdüğün beş geçerli neden senin değerlerinle ilgilidir. Eğer seni seçecek olanın değerlerine yakın değilse seni seçme ihtimali çok düşük. Seçilmezsen üzülme, kişisel alma. Senin değerlerine uygun birisi (iş, eş, arkadaş….) gelecektir. Sabırla güven içinde yoluna devam et. Eğer kendimi seçmezdim demişsen kendini seçmeme beş sebebin üzerinde çalışıp
Son yıllarda çekim yasasıyla ilgili çalışmalar yaparak pek çok insan hayatında olumlu değişikler yaratmanın peşinde. Kimileri bunu başarıyor kimileri de tam tersi yönde gitmeye devam ediyor. Bu yazıyı okuyorsan sen de çekim yasasını kullanmak isteyenlersen birisin. Ve yazımın başlığı da çekim yasasını harekete geçirmenin birinci kuralı. Ne istiyorsan onu takdir et :) böylelikle gönülden yapacağın takdir seni kıtlık bilincinden bolluk bilincine götürecektir. Çünkü bir şeyi istiyorsan o sende yok demektir. Bu da kıtlık bilincidir ve o konuda yokluğu kendine çekmeye devam edersin. Oysa o istediğin şey her ne ise (daha iyi bir iş, ev, aşk ilişkisi, başarı...) ona sahip olanları gördüğünde onları takdir edersen bolluk enerjisine geçmeye başlarsın. Eğer onları kıskanırsan, görmezden gelirsen, içerlersen ya da onların bunu hak etmediğini düşünürsen tam tersi yönde çekim alanı oluşturursun yani kıtlık bilincine girersin. Tabiki sadece takdir etmek yeterli değil :) Çekim alanıyla ilgili çalışmaları sıralayacak olursak;
Hayatına çekmek istediğin her ne ise
- Sahip olanları takdir et
- Olmuş gibi hayal et
- Olacağına gönülden inan
- Zamana karışma, serbest bırak
- Şimdiki zaman ve geniş zaman
Bir ilişki başladıktan kısa bir süre sonra en çok yapılan ilişki kazalarından biri de ‘’eleştiri’’ hattında yapılan çarpışmalardır. İki tarafın da birbirlerinde onaylamadığı, beğenmediği ya da yanlış bulduğu düşünce ve davranışların olması çok normaldir. Aynı ailede yetişen kardeşler bile birbirlerinden çok farklı davranış kalıplarına, farklı dünya görüşüne ya da farklı alışkanlıklara sahip olurken tamamen farklı aile ve tecrübelerden geçmiş bir kadın ve erkeğin farklı yapılara sahip olması çok normaldir. Anormal olan bunları göz ardı ederek birbirlerini kendilerine göre düzeltmek, kendi kalemine uydurmak için acımasızca yapılan eleştiriler içine girerek zamanla ilişkiyi egosal bir savaş alanına çevirmek ve biz ruhunu kaybetmektir.
Peki bu farklılıkları, beklide gerçekten var olan hataları ya da olumsuz zarar veren davranışları nasıl karşılamalıyız? Cevap; Yazımın başlığında olduğu gibi eleştiren zihniyetten geliştiren zihniyete geçebilmemizdir. Ve bununda ilk adımı her değişimde olduğu gibi önce buna niyet etmektir. Geliştiren zihniyeti yaratmak için adım adım ilerleyecek olursak;
- İlişkide geliştiren, destekleyen olmaya niyet et.
- Partnerinin her türlü düşünce ve davranışına
İlişki koçluğu için gelen bireysel veya çift danışanlarımda ister evli olsun, ister sevgili ilişkisi olsun fark ettiğim konuşma dili BEN ve O ya da BEN ve SEN diye başlıyor. İlk seans boyunca BİZ kelimesini ya hiç duymuyorum ya da bir iki kez duyuyorum. Sarsılmış ama kurtarılmayı bekleyen ilişkilerin en büyük sorunu BİZ RUHU’nun kaybedilmiş olması. Belki de hiç bir zaman olmadı. Biz ruhunun gelişmediği ilişkiler zaten uzun vadede ciddi bir ilişkiye hiç bir zaman dönüşmez. Çok kısa süreli olur.
Peki nedir bu BİZ RUHU? BEN’leri kaybetmeden aynı zamanda BİZ olabilmek. Eğer BEN ‘ler kaybolur sadece BİZ olursa bu da çok sağlıklı bir şey değildir. İlişki gelişemez ve bir gün tıkanır. Çünkü bu durum kişinin yaşam alanında bireysel gelişimini de, ilişkinin gelişimini de engeller. Tam bir kısır döngü, monoton bir yaşam başlar. Sonunda ne ilişkinin ne de bireylerin ruhu kalmaz zaten.
BEN’leri koruyarak BİZ olabilmek nedir? Bireyin kendi merkezini koruması, değerlerini yaşayabilmesi, özgür olabilmesi, kendi gelişimine ve zevklerine uygun yaşarken bir yandan da ilişkiye enerjisini, sevgisini ve saygısını akıtabilmesidir. BİZ kafasıyla düşünebilmek ama aynı zamanda BEN’lere zarar vermemek.
Kalite kelime anlamı olarak bir ürünün bilinen en iyi özelliklerini bünyesinde taşımasıdır. Ancak tanımda pahalı olmasıyla ilgili bir açıklama geçmemesine rağmen algısal olarak kaliteli bir şeyin aynı zamanda pahalı olması gerektiği düşüncesi de yer etmiştir. Bir şey pahalı ise kalitelidir ya da kaliteli olan bir şey pahalıdır. İşte bu yanlış algıdan dolayı ‘’Kaliteli Yaşam‘’dan bahsedildiğinde de kaliteli bir yaşam sürebilmek için çok paraya sahip olunması gerektiği düşünülür. Oysa bizim Bütünsel Gelişim Koçluk çalışmalarında arttırmaya çalıştığımız yaşam kalitesi ; anlamlı ve değerli ilişkiler, severek yapılan iş, hobi geliştirme, spor, beslenme, manevi tatmin, ruhsal gelişim, kişisel özelliklerin kullanılması (bilgi – beceri – yetenek – yaratıcılık) üzerinedir.
Kişinin toplumun veya sistemin dayatmasından çıkıp kendi için anlamlı ve değerli olan yaşam tarzını geliştirerek önce kendine sonra bütüne faydalı olabilmesidir. Arkadaşınızla olan ilişkinin kalitesini hangi mekanda buluştuğunuz değil sohbetinizin içeriği belirler. Ya da kişiliğinizin kalitesini hangi markayı giydiğiniz değil davranış ve sözleriniz belirler. Gününüzün kalitesini gün boyu ne kadar çok iş yaptığınız ya da
Beklenti mi belirsizlik mi? Hangisi daha iyi?
Beklenti umut verebildiği kadar hayal kırıklığı da yaratabiliyor. Beklenti olmazsa hayal kırıklığı da olmaz, peki ya umut! Umut da mı olmayacak o zaman?
Belirsizlik stres gerilim, korku yaratabildiği kadar bilinmeyen yeni ümitlere, sürprizlere de gebedir.
Hangi hal içinde olayım dersen hadi gel biraz daha açalım konuyu . Beklenti daha çok kıtlık, yokluk bilinci içinde olma halidir. Beklenen her ne ise, o şu an yoktur. Gelsin, olsun istersin. Beklentide sınırlı bir şekil vardır. Bir kalıba sokulmuştur, bu da diğer olabilecek tüm güzel olasılıkların önünü keser maalesef. Oysa bilemediğimiz, sınırlı zihnimizde hayal bile edemediğimiz sonsuz olasılıklar vardır. Ayrıca zamana da bağlar bizi beklenti içinde olmak. Planladığımız zamanda ve şekilde olmayan her şey bizi daha da sabırsız ve umutsuz yapar. Hele bir de, bir kişiden beklentimiz varsa durum daha da vahim olur. Kendi yazdığımız senaryoya uymadı, biçtiğimiz rolü oynamadı diye onu suçlayıp, hayal kırıklığının dibini görebiliriz. Kurban psikolojisine girebilir, ya da hayata küsebiliriz. Sadece iyi bir şey olacağını, sorunun çözüleceğini düşünmek ve kişilerden bağımsız olarak buna
- Koçluk teknikleriyle sizi hayatınızda olup bitenin dışına çıkarıp resmin tamamını görmenizi sağlar.
- Duygu, düşünce ve davranışlarınıza bir üst boyuttan bakmanızı sağlayarak farkındalığınızı arttırır.
- Güçlü sorular sorarak bugüne kadar hiç düşünmediklerinizi düşünmenizi sağlar.
- Bakış açınızı genişletmenizi ve seçeneklerinizi arttırmanızı sağlayarak zihinsel esneklik kazanmanızı sağlar.
- Kendiniz için en doğru hedefi bulmanızı (Eğer bulduysanız bu hedefi parlatmanızı) sağlar.
- İçsel motivasyon kaynaklarınızı bulmanıza yardımcı olur.
- Hedefinize ulaşmak için atacağınız doğru adımları bulmanıza yardımcı olur ve harekete geçmenizi destekler.
Yazının başlığını okuduğunuzda ‘’ nasıl yani isteyen herkes koçluk alamaz mı?’’ gibi soruya karşı soru aklınıza gelmiş olabilir EVET herkes koçluk almak için adım atabilir ama ilk görüşmeden sonra koçluk almaktan vazgeçebilir. Çünkü öncelikle koçluk almak için hazır olmak çok önemli. Peki hazır olmak derken neyi kastediyorum?
- Psikolojik olarak sağlıklı olmak
- Kendinle yüzleşmeye hazır olmak
- Farklı düşünmeye hazır olmak
- Değişimi yaratacak olanın kendin olduğuna inanmak (sorunu çözmek ya da hedefi vurmak için)
- Değişime hazır olmak
- Eylem planlarını uygulamaya hazır olmak
- Başkaların ya da olayların değişmesini beklemek yerine kendini değiştirmeye istekli olmak.