Kendinizi Unutmaya Değil Hatırlamaya Programlayın !

15 Mayıs 2015

Daha önceki pek çok yazımda yanlış kelime kullanımlarının farkında olmadan beyne istenmeyen komutlar ilettiğinden bahsetmiştim. Özellikle son zamanlarda sık yaşanan sorunlardan biri de unutmak. İnsanların kendilerine farkında olmadan unutma telkini vererek hızlı bir şekilde kendini unutmaya programlaması.

Zaman zaman hatırlayamadığımız şeyler olabilir, bazen stres, bazen geçirilen bir hastalık, kullanılan bir ilaç etki yapmış olabilir. Veya kendinizi pek çok şeyden soyutlamış, kapatmış olabilirsiniz. Yaşadığınız bazı acı durumları düşünmemek için kendinize '' ....unutmak istiyorum'' diye telkinde bulunmuş olabilirsiniz. Sonrasında da günlük hayatta unuttuklarınızı fark edip odağınızı tamamen unutma işlemine verebilirsiniz. "A bak bunu da unuttum, şunu da unuttum, bak yine unuttum, çok unutmaya başladım..." gibi konuşmalarla her defasında kendinizi unutma kablosuna daha da sıkı bağlamaya devam edersiniz. Ve gerçekten unutan bir insan olursunuz. Oysa doğru kelime "hatırlamak'' olmalı.

Kendinizi unutmaya değil hatırlamaya programlamak için:

- Bir şey unuttuğunuzu fark ettiğinizde "anahtarları almayı hatırlayamadım ama bir dahaki sefere hatırlarım" diyebilirsiniz.

- Bir

Yazının Devamı

Kendinizi Unutmaya Değil Hatırlamaya Programlayın !

15 Mayıs 2015

Daha önceki pek çok yazımda yanlış kelime kullanımlarının farkında olmadan beyne istenmeyen komutlar ilettiğinden bahsetmiştim. Özellikle son zamanlarda sık yaşanan sorunlardan biri de unutmak. İnsanların kendilerine farkında olmadan unutma telkini vererek hızlı bir şekilde kendini unutmaya programlaması.

Zaman zaman hatırlayamadığımız şeyler olabilir, bazen stres, bazen geçirilen bir hastalık, kullanılan bir ilaç etki yapmış olabilir. Veya kendinizi pek çok şeyden soyutlamış, kapatmış olabilirsiniz. Yaşadığınız bazı acı durumları düşünmemek için kendinize '' ....unutmak istiyorum'' diye telkinde bulunmuş olabilirsiniz. Sonrasında da günlük hayatta unuttuklarınızı fark edip odağınızı tamamen unutma işlemine verebilirsiniz. "A bak bunu da unuttum, şunu da unuttum, bak yine unuttum, çok unutmaya başladım..." gibi konuşmalarla her defasında kendinizi unutma kablosuna daha da sıkı bağlamaya devam edersiniz. Ve gerçekten unutan bir insan olursunuz. Oysa doğru kelime "hatırlamak'' olmalı.

Kendinizi unutmaya değil hatırlamaya programlamak için:

- Bir şey unuttuğunuzu fark ettiğinizde "anahtarları almayı hatırlayamadım ama bir dahaki sefere hatırlarım" diyebilirsiniz.

- Bir

Yazının Devamı

Başlamak İçin Bitirmek Gerekir...

3 Mayıs 2015

Çocukluğumda olduğu gibi... Yolda giderken hep kafamdan konuşuyorum . Sanki güzel bir kapak açılıyor ve su gibi seri bir şekilde konuşuyorum. İşte o an bir kayıt cihazı olsa da kafamın içinde hepsini kaydetse diyorum. Sanki kitap yazıyorum kafamın içinde...

İşte az önce olan yeni bir konuşma daha: Her insanın hikâyesi vardır, her yasam bir hikâyedir, anlamdır ve sen her zaman başkalarının hikâyesine de dahil olursun. Ve o hikâyede ya bir görevin ya da alacak bir dersin vardır, belki de ikisi... ;) Ve bazen sadece bir virgülle çıkarsın o hikâyeden, hayat sana dönüp noktanı koyman için hep fırsatlar sunar, anlarsan tabii ki :) O noktayı koymadan gittiğin her hikâye yarım kalmışlıktır ve sen hep kendini eksik hissedersin. Nokta koymak nedir? Bitirmek, ama sevgiyle bitirmek. Arkana dönüp baktığında sevgiyle güzel bir anlam bulabilmektir. Görev ya da ders tamamlanmıştır; peki şimdi virgüllerle kaldığı tüm yerlere gidip noktalarını koyabilir mi insan? Bunu zihnin içinden yapabilir mi? Yapar tabii ki:) Zaten hayatımızda ne olup bitiyorsa orada olmuyor mu? Farkındaysan her şeyimiz önce zihnimizin içinde oluyor, biz sadece hayat denilen ekranda yansımasını görüyoruz ve gerçek

Yazının Devamı

Korku ve Şiddet Filmleri Hobi mi?

24 Nisan 2015

Ergenlik döneminde çoğumuzun kendini test ettiği, sınırları zorladığı, meraklandığı alanlardan biri de korku filmlerini koltukta sıçraya sıçraya seyretmeye çalışmaktır. Benim yaşıtlarım bilir ki 80'li yıllarda video kasetlerin yeni çıktığı zamanlardı. Evlerde toplaşılıp videolarda filmler seyredilirdi. Aşk, komedi, gerilim ve korku filmleri baş sırayı alırdı. Tabii ki bunu şartlar elverdiğince yani en fazla haftada bir film seyrederek yapabilirdiniz. Ortamı ayarla, anneden babadan izin al, kasedi kirala, arkadaşları ayarla... anlaşıldığı gibi bayağı zahmetli bir işti film seyretmek. Zaten bu kadar uğraşmaktan ve para vermekten sıkılıp kısa bir zaman sonra vazgeçilirdi.

Peki şimdi durum nasıl? Bir tıkla her şey elimizin altında. Sonsuz seçenek, anında görüntüler, anında haberleşmeler... İnternetin ve teknolojinin avucumuzun içine dünyayı getirmesinin faydaları yanında ticari ve kullanım hatalarından dolayı açtığı derin yaralanmalar aldı başını gidiyor. Bunlardan biri de korku filmleri, korku ve şiddet dizileri; tabii ki oyunları.

Tekrar tekrar seyredilen şiddet ve korku sahneleri beynin ayna nöronları tarafından kişisel algılanmaya başlıyor. Kişi kendini olayın öznesi haline

Yazının Devamı

İçindeki Elması Bul !

17 Nisan 2015

Korkak, tedirgin, sevgiye, ilgiye açtı. Karşındakinin ağzından çıkacak iki lafa göre mutlu ya da mutsuz olacaktı. Güzel bir şey söylese kendini değerli, iyi hissedecek ya da çirkin bir şey söylerse değersiz ve kötü hissedecekti. Yani değerini karşısındaki belirleyecekOtuz beş yaşındaydı ama kendini zaman zaman küçük bir kız gibi hissediyordu. ti. Öylece kalakalıyordu çoğu zaman, bu nedenle hayatına tam bir yön veremiyordu.

Bir gün kendisinin bir elmas gibi değerli ve özel olduğunu fark etti. Elmasın üstüne çamur atsan elmasın değeri düşer mi? HAYIR! Elmasın üstüne çiçek koysan elmasın değeri artar mı? HAYIR! Elmas, her durumda elmastır, değerlidir. Tıpkı senin de değerli ve tek olduğun gibi... :) İhtiyacın olan, elmas olduğunun farkında olman ve elmasına sahip çıkman. Sen de kendini bu kadın gibi, zaman zaman korkak, tedirgin, ilgiye, sevgiye aç hissediyorsan ve alt dudağını büküyorsan HATIRLA! Sen zaten elmasın kendisisin. Bunu sana birinin hissettirmesine, söylemesine gerek yok. Elmasının üstü tozlarla kaplanmış, al eline bezi, temizle, sil, parlat ve elmasını kullan. Kullan ki ışık saçsın... Yüzün hep gülsün! :)

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP

Yazının Devamı

Yavaş ve Seçerek Yaşamak

12 Nisan 2015

Zaman ne kadar çabuk geçiyor, eskisinden de hızlı değil mi? Her şeyi çok çabuk tüketiyor, bir sonraki, bir sonraki diyerek hiçbir şeyi kaçırmadan yaşamaya çalışıyoruz. Çabuk tüketilen kıyafetler, yemekler, ardı arkası kesilmeyen programlar, iş, eş, arkadaş, ev, TV, aşk... Her şey fastfood yaşanır oldu. Tam bir tüketim toplumu, az sonra şu, az sonra bu... Reklamlar gibi. Bir şey izlerken araya giren reklamların "daha yenisi çıktı, daha iyisi çıktı, az sonra" diyen ve zamanı yaşanmadan, odaklanamadan alıp giden sesi gibi.

İnsan bir dur, bir tadını al, yaşadığının farkında ol demek istiyor. Bir dinginlik arıyor. Ama zihinler koşturuyor , her şey sirkülasyon içinde, gün geçip gidiyor. Kahve içerken kahve içtiğinin tadına varamıyor insan. Aynı anda sohbet, telefon, internet, çalan kapı zili. Kahve bitince nelere koşturacağı, akşam ne yapacağı uçuyor insanın zihninde. Bir diğerinden bir diğerine atlıyorsun. Fastfood olmuş yaşamlar... Aşklar da fastfood olmuş, uğraşmak, çabalamak, anlamak, emek vermek yok. Günübirlik, aylık ilişkiler...

Peki, ne yapmalı?

Bu yazıyı yavaş yavaş okumalı :)

Önce elindekinin kıymetini bilmeli.

Hayatının amacını bilmeli.

Ne istediğini bilmeli.

Yazının Devamı

Özgüveninizi Artırmak Çok Kolay Olabilir

1 Nisan 2015

- Özgüvenim yok...

- Gerçekten mi? Hiç mi yok?

Böyle başlayan pek çok diyaloğun sonu "aslında özgüvenim varmış" ya da "özgüveni yükseltmek bu kadar kolay mıymış" gibi cümlelerle bitiyor. Özgüven ve kendinizle ilgili bir farkındalık yakaladığınızda içinizden bir iple kuyudan su çeker gibi ihtiyacınız olan özgüveni çekmeye başlıyorsunuz. Bu da size kendinizi daha iyi hissettiriyor. Bazen tek bir bakış açısında olan değişiklik bile mucizeler yaratabiliyor.

Hayatınızın bir alanında veya birkaç alnında özgüveniniz düşük olabilir. Sadece o noktalara odaklanmaya başlarsanız da sanki hayatınızın her alanında özgüveniniz düşükmüş gibi bir illüzyon yaratabilirsiniz. "Özgüvenim yok, özgüvenim kalmadı" diye söylenip durursunuz. Sonrasında da kendinizi tanımladığınız gibi davranmaya başlarsınız. Bu da işinize yaramaz. :)

Bir özgüven termometrenizin olduğunu hayal edin. Kocaman, karşı duvarda asılı. Bir ara kablo ile size bağlanmış. :) Birden ona kadar dereceleri var. Özgüveninizin en düşük olduğu an 1; en yüksek olduğu an 10. Yükselip alçalan civası kırmızı, yeşil, mavi... fark etmez; sizin seçtiğiniz bir renk.

Şimdi, hatırlayın bakalım daha önce kendinizi iyi hissettiğiniz,

Yazının Devamı

Sevilmek istiyorsan Sev

25 Mart 2015

Sevilmek, değer görmek, ilgi çekmek her insanın hoşuna gider. Ancak bu kendinizdeki sevgi, değer ve ilgi açlığını doyurmak için bir beklenti halindeyse durum farklı. O zaman çanlar sizin için çalıyor "kendini sev, kendine değer ver, kendinle ilgilen, kendinle mutlu ooooool!" diye :)

Düşünsenize karşı cinsten birisi var, hoş birisi; beğeniyorsunuz, etkileniyorsunuz ama bir an için onun içinde bulunduğu frekansı anlatan bir alt yazı geçiyor ve şöyle yazıyor; "ben kendimi sevilmeye layık bulmuyorum, ben değersizim, ben mutsuzum biriyim. Ve birisinin gelip bana sevgi, değer vermesini, bana mutluluk vermesini istiyorum.''

Böyle bir frekans okuma sistemi olsa ve siz bu frekansı okusanız, o kişiye olan bakışınız ne olurdu? Siz o kişiyi hayatınıza almak ister miydiniz? Eğer siz de mutluluğu, sevgiyi, değeri dışarıda arıyorsanız aynı bu alt yazıdaki gibi bir frekansta olursunuz. Hayatınıza çektiğiniz kişi de size bunu verecek frekansta biri olmaz, size çok benzer bir frekansta birisi olur. Ve her defasında daha çok sevgiye ve değere acıkırsınız. O aradığınız gerçekten sevgi ve değer verecek insan (kadın veya erkek) size gelmez çünkü o kişi kendi içinde mutlu, sevgi dolu ve

Yazının Devamı