‘Öğretmen bir kandile benzer. Kendini tüketerek başkalarına ışık verir’ demiş Mustafa Kemal Atatürk! Nitekim Japon yapımı ‘‘Mr. Hiiragi's Homeroom’’ dizisinden uyarlanarak geçtiğimiz sezon FOX ekranındaki yerini alan ‘Öğretmen’ dizisi tam anlamıyla bu mantığa uyan bir öğretmen profili sunmuştu bize. İlk bölümüyle de hayli dikkat çekmişti malumunuz.
Alışılmışın ötesinde bir öğretmen tipini ‘Akif’ karakteriyle yansıtan içerik, öğrencilerine yol gösterme ve gençlere düşünmeyi, sorgulamayı öğretme çabasındaki Akif’i sıra dışı bir tabloyla ‘Suçlu kim’ araştırmacılığına yönlendirmişti. Liseli gençleri, kendilerini bekleyen tehlikelere dair uyarırken, aynı zamanda gerçek arkadaşlık ve dostluk olguları üstüne düşündürmeye yönlendiren yapım oldukça renkli bir yapıya sahipti kısaca. Dahası enerjik bir içerik sunan dizide İlker Kaleli’nin mükemmel performansı da oldukça dikkat çekiciydi.
Gel gör ki, beğeni almakla birlikte eleştirilere de hedef olan yapım olanca artılarıyla ekranda fark yaratırken ne yazık ki virüs engeline takıldı tüm diğer işler gibi. Kuşkusuz bu uzun mola henüz yeni başlayan işler için ivme kaybına sebep olabilecek bir olumsuzluktu. Salgın şartlarından dolayı büyük
‘Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım’ demiş Necip Fazıl Kısakürek… Bu sezonun dizi bolluğuna bakılırsa, bizim yapımcılar da karıncalar gibi harıl harıl çalışmakta. Salgın ortamında ziyan etmek istemeyen yabancı film şirketleri ‘The Batman’, ‘Matrix 4’, ‘Dune’, ‘The Flash’, ‘Shazam! 2’ gibi projelerini birer birer 2021’e, 2022’ye ertelerken bizde kurgu bolluğu yaşanıyor. Ekranlara çıkmak için gün sayan dizilerimizin tanıtımları peş peşe yapılıyor.
Karınca misali çalışılan bu süreçte, dev eserler olmasa bile, kanalların dizi yarışından herkesin beğenisine hitap edecek bir çeşni çıktığı muhakkak. Kuşkusuz bu çeşninin hayli hararetli bir reyting ve tercih savaşına sebep olacağını söyleyebiliriz. Öyle ki, aynı gün yapımları arasında tercih yapmakta zorlanan izleyiciyi de ekranların alev alev olduğu bir sezon beklemekte.
Nitekim yeni sezon tanıtımını ‘‘Sen de Show’a bak’’ diyerek hayli renkli bir biçimde yapıp iddiasını ortaya koyan Show da bu doğrultuda elindeki kozları yakında ekrana sürme hazırlığında. Fragmanıyla dikkatleri çeken ‘Alev Alev’ dizisi de Show’u alev alev yapacak yenilerden. Kısaca bir ön değerlendirmede bulunacak olursak…
ADALET
Günümüzün yükselen değeri nedir diye sorulacak olursa, hiç düşünmeden ‘Yaratıcılık’ derim. Zira insan doğasını farklı kılan unsurlardan olmanın ötesinde, ileri gitmenin en önemli şartlarından biridir yaratıcı olmak, yaratıcılığı desteklemek. Kuşkusuz yaratıcılık için de düş gücüne ve amaca sahip olmak şart. Nasıl ki, ‘Yaratmanın başlangıcıdır düş gücü… Dilediğinizi düşler, düşlediğinizi amaçlar, amaçladığınızı yaratırsınız sonunda’ demiş Nobel Edebiyat Ödülü ve Oscar sahibi yazar Bernard Shaw.
Peki… Yaratıcılık bu denli önemli bir unsurken yaşamın içinde ne oranda karşılaşabiliyoruz? Aslına bakarsanız belli kesimlerin yarattıklarının çoğunun taklidiyle, tekrarıyla kendini gösteriyor yaratıcılık halleri. Keza kurgu dünyasındaki yapımlara da aynı durum hâkim.
Dijital ortam dizilerinden ‘Atiye’, ‘Hakan: Muhafız’ gibi işler başta olmak üzere, pek çok intihal iddiasıyla çalkalanan yerli yapım cephesinde yaratıcılıktan söz etmek hayli zor. Zira başarıyı yakalayan kurguların çoğu uyarlamalardan veya gerçek olaylardan alıntı. Keza şiddet içeriğiyle akışını geliştirme basitliğinde olan içerikler de, izleyicinin parlattıklarından.
Senaryo ve izleyici cephesinde hal böyle olunca,
Hani ‘Adam gibi’ deyimi vardır, dilimizden hiç düşmeyen… İnsana yakışır vasıfları kendinde toplayan, iyilik unsurlarına sahip kişileri veya durumları vurgulamak için kullanırız. Gerçi yaşamın içinde ‘Adam gibi’ olma özelliğini taşıyanlarla pek sık karşılaşamayız ama… Özlemimiz hep ‘Adam gibi’ olandan yanadır çoğunlukla.
Nitekim günlük yaşantımızda neredeyse yegâne eğlence aracına dönüşen kurgulara karşı da aynı hassasiyetteyiz. Birbirinin içinden çıkmışçasına ekrana sürülen; bir sonraki bölümün nasıl gelişeceğini kolayca tahmin edebildiğimiz; genelde, sonu baştan belli olan klişeler öyle çok izletildi ki bize artık heyecan verici, sürprizi olan, mantığı ve aksiyonu yerinde, su gibi akıp giden yapımları görmek istiyor gözlerimiz. Şimdiye dek hep istedik istemesine ama maalesef isteyenin bir yüzü kara durumuyla kalakaldık büyük oranda.
Neyse ki, bu sezon geçmişten biraz daha farklı bir tabloyla başladı. Dizi sektörü de içine düşülen kısır döngüyü görmüş olmalı ki, yeni yapımlar az çok değişik tattaki içeriklere sahip. Eskiler mola verdikleri yerden aynı içerik performansıyla yol alıp yenilikçilik vasfından uzak kalırken, yeni işlerden bazıları ekrana taze soluk getirmeyi
Pek çok insanın aklına takılan konulardan biridir… Evlilik. Tanım itibariyle, iki kişinin belli kurallar çerçevesinde bir araya gelmesi şeklinde kısaca özetlense de evlilik konusu işin formalitesinden çok daha derinlikli bir durum. Yani toplumun temelini oluşturan aile yapısını tesis etme vasfının ötesinde algılamak gerek, evlilik olayını.
Hal böyleyken ‘Evlilik insanların hayatına düzen ve mutluluk mu getiriyor yoksa kişileri mutsuzlaştıran bir engel mi’ sorusu çıkıyor ortaya. Kuşkusuz bu sorunun cevabı tarafların birbirlerinden ne beklediklerine, evliliği neden istediklerine ve bu birlikteliğe ne kadar katkıda bulunacaklarına bağlı. Dolayısıyla işin püf noktası ve evliliğin algılanış biçimi, doğru insanı bulmakta gizli desek yeridir. Hani ünlü filozof Konfüçyüs’ün ‘Eş seçmek kitap seçmeye benzer, iyi tasarlanmış bir kapak ve cilt ilginizi çekebilir, içeriği sağlam olmadıkça sonunu getirmek zordur’ sözüyle de işaret ettiği gibi ‘içerik’ oldukça önemli.
Nasıl ki, aşk ve evliliği ana tema edinip bunları üçgenler kurarak evire çevire işleme merakındaki kurgu dünyası için de geçerli bir saptama bu… İçeriği sağlam temele dayanan evlilik-çift yaratma odaklı aşk dizileri ilgi
Hayat… Bilinmeyenin gizemini, bilinenin güzelliğiyle harmanlayarak bize sunulan bir nimet! Elbette ki bize düşen, kaygılara çok dalmadan bu nimetin tadını çıkartmak. Lakin içinde sayısız soru barındıran hayatın doğal akışından faydalanırken her şeyin pürüzsüz, dikensiz gül bahçesi kıvamında olmadığı da bir gerçek. Zira en beklenmedik anda karşımıza sürprizler çıkartabilir ve mevcut durumu tersyüz edebilir hayat. Ünlü guru Osho’nun da dediği gibi… ‘Hayat böyledir işte. Ona hazırlanamazsın, onun için hazır olamazsın. Güzelliği, mucizesi de budur, seni hep hazırlıksız yakalar, hep sürpriz yapar’!
Nasıl ki geçtiğimiz sezonun orta yerinden ekran yolculuğunu başlatan ‘Baraj’ da maalesef hayatın sürprizinden nasiplenen bir iş oldu. İlk bölümüyle Total’de üçüncü, AB’de dördüncü gelen dizi, ikinci bölümde de aynı sıralarda yer aldı. Ancak Feyyaz Duman, Biran Damla Yılmaz, Burak Yörük üçlüsünü buluşturan yapımın bu iyi başlangıcı salgın dolayısıyla kesintiye uğrayınca durum değişti. Yeni sezonu ilk ağızdan başlatarak üçüncü bölümüyle izleyicinin karşısına çıkan dizi Total’de altıncılığa, AB’de de sekizinciliğe gerileyerek sezon açılışını yaptı.
Açıkçası ilk iki bölümüyle ilgi gören
Gelen gideni aratırmış… Atalardan kalma bu sözün doğruluğunu, yeni umutlarla başlangıcını yaptığımız 2020’nin getirdiği salgın belası sayesinde oldukça net biçimde gözlemliyoruz. Henüz kesin sonuç alınmamış aşılar bir umut gibi görünse de, gerçekte daha ne kadar süreceği tam bilinmeyen, durup durup alevlenen ve yaşanan gelişmelerle medyamızın temel haber konusuna dönüşen corona virüs hayatımızın her aşamasını etkilemekte. Dizi ve sinema sektörü de doğal olarak bu süreçten nasiplenmiş halde.
‘Önünü görememe’ noktasında sinema sektörü daha fazla risk taşırken, ekrana iş yapanlar için durum daha toleranslı. Dizi çalışmalarına, sanki salgın bitmişçesine tam gaz devam eden sektörde yeni sezon yapımları da birer birer izleyiciyle buluşturuluyor. Kuşkusuz bu durum kanallar ve diziciler için avantaj sayılsa da, setlerde emek verenler bazında, sağlık açısından yüzde yüz güvenli olduğunu söylemek mümkün değil.
Nitekim geçtiğimiz günlerde BluTV için hazırlanan ‘Saygı-Bir Ercüment Çözer’ dizisinin ekibinin corona testleri pozitif çıkmıştı. Nejat İşler, Boran Kuzum, Miray Daner gibi sevilen isimleri buluşturan ve merakla beklenen dizinin, dört bölümün ardından, çekimlerinin apar topar
Çocukluğumda her kanalını severek izlediği TRT, şimdilerde yeniden ilgi odağıma dönüştü. Neden derseniz… Dizilerinden belgesellerine, sinema kuşaklarından yarışmalarına oldukça kayda değer işler sunuyor izleyicisine. Üstelik format çeşnisi yaratmanın yanı sıra yapım kalitesine önem vermeyi de unutmuyor. Bu yönüyle özel kanallara fark attığı muhakkak. Nasıl ki, yeni sezon hazırlıkları sürerken de aynı tabloyla karşılaşıyoruz.
‘Uyanış: Büyük Selçuklu’ dizisiyle tarihe bir pencere daha açmak için kolları sıvayan TRT 1, bir yandan da hem ‘Fazlası Zarar’ demenin, bir yandan da ‘‘Türkan Hanım’ın Konağı’’nda sımsıcak bir aile atmosferi sergilemenin hazırlığında. Gelin bir göz atalım bu yapımlara…
TÜRKAN HANIM’IN KONAĞI’’NIN YENİLİKÇİLİĞİ…
İnsanlar her ne kadar çoğunlukla monoton bir yaşam sürmenin verdiği alışkanlıkla ekranın karşısına geçip, klişelerle yaratılmış işleri izleme durumunda olsalar da… Değişimin, farklılıkların yaratacağı heyecanı tatmayı kim istemez ki?
İşte Türk televizyonlarında bir ilki daha gerçekleştirmeye ve yeni yayın dönemine iddialı yapımlarla girmeye hazırlanan TRT 1’in yepyeni formatı ‘‘Türkan Hanım’ın Konağı’’ tam da bunu tattıracak kıvamda bir iş!