Sosyal medya hayatımıza girdikten sonra çoğu ünlü Twitter, Instagram, Facebook ve Tik Tok’ta hesap açtı. Zamanla bu mecralarla yetinmeyen ünlüler YouTube’a kaymaya başladı.
Sosyal medyada hesap açmanın riski yok, ama YouTube’da kanal açmanın var.
YouTube dipsiz kuyu gibi, sürekli üretim isteyen bir mecra ve her video bir sınav.
TV’de program yapanlar için reyting neyse, abone ve izlenme sayısı da YouTube’un reytingi. Üstelik TV yapımlarının ne reyting aldığını sadece işin içinde olanlar görüyor, YouTube’da ise herkes... O yüzden sosyal medyada gerçek veya sahte milyonlarca takipçisi olup YouTube’da hayal kırıklığı yaşayanlar var.
Şarkıcıların kliplerini yüklemesi için kanal açması doğal, ama sunucudan oyuncuya birçok isim niye şöhretlerini riske atıp ürettiği özel içeriklerini ve söylemlerini paylaşmak için YouTube’da kanal açar?
‘Egoları besliyor’
Dijital dünya konusunda her daim fikrine başvurduğum Kalust Şalcıoğlu’na sordum, bunun sebeplerini.
İşte söyledikleri:
“Geleceği gelmeden yakalayabilmek için, sosyal medyadaki akımları ve insanların duygusal gelişimlerini anlamak gerekir. Gary Vaynerchuk’ın ‘Crushing It’ kitabını okursanız neden gelişmekte olan ülkelerde, ünlülerin YouTube’a kafayı taktıklarını anlayabilirsiniz. Her ünlü ve ünlü olma hayalinde olan kişinin tek yoludur aslında bir YouTube Kanalı’na sahip olmak! Başka hiçbir sosyal medya platformunda, bir YouTube kanalındaki kadar yüksek çözünürlüklü (televizyondaki gibi) ve uzun süreli paylaşım mümkün olmadığı için; YouTube, kişinin egosunu, ünlü olmak yani televizyona çıkmak konusunda besleyebilen tek platformdur. YouTube Kanalı sahibi olmak, videoların sonsuza dek web’de kalması nedeniyle, televizyonda program yapmaktan egosal olarak doyurucudur (Bunu ünlü YouTuber’ların, televizyon ünlülerinden çok daha egolu oluşlarından kolayca anlayabilirsiniz). Televizyonun YouTube karşında en büyük eksisi, izlendikten sonra görüntünün kayıtlı kalmamasıdır ki bunu da televizyon kanalları, yayınlarını YouTube Kanallarında da paylaşarak çözmeye çalışmaktadırlar çünkü günümüz insanı, istediği şeyi televizyonun dayattığı saatte değil ancak ‘istediği zaman’ izlerse sever!”
Tarkan: Avcılık spor değil, cinayet
İyi bir belgesel izleyicisiyim ama hayvanların yaşamak için başka hayvanları canlı canlı parçaladığı sahnelere sıra gelince kanal değiştiririm. Çünkü yüreğim acır, izleyemem o görüntüleri.
İnsanlara hiçbir zararı olmayan hayvanların “av sporu” adı altında vurulmasına karşıyım.
Ünlüler arasında da sayıları az da olsa- benim gibi düşünüp, fikirlerini açıklayanlar da var.
Kimler mi onlar?
Artvin Arhavi’de vurup yaraladığı ayı yavrusunun üstüne köpeklerini salan avcı, nesli tükenmek üzere olan kuşlar ve 17 dağ keçisi için av izni çıkmasına tepki gösteren Tarkan, Sumru Yavrucuk, Nilüfer Açıkalın ve Ahmet Ümit.
Tarkan, önce #AmanAvcıVurmaBeni etiketiyle nesli tükenmekte olan kuşların vurulmaması ve korunması için change.org’daki kampanyaya imza desteği istedi. Şarkıcı, 17 dağ keçisinin avlanması için ihale açılınca da sosyal medyasından şu paylaşımı yaptı:
“Avcılık spor değil, cinayettir. Öldürmek spor olamaz. #YokEtmeYaşat.”
Hıncal Abi ders verdi
Hıncal Uluç’un Sabah’taki “İşte bu ülkede gazetecilik!” başlıklı yazısından magazincilerin alacağı çok ders var. Hıncal Abi, Gökhan Gökduman’ın Günaydın’daki beş fotoğraflı Nehir Erdoğan’la Cem Aydın hakkındaki “Aşk yok dediler, ama kaçtılar” başlıklı haberinin perde arkasını yazdı. Çünkü Uluç, o fotoğraflar çekildiğinde Erdoğan ve Aydın’la birlikteydi. Uluç gerçekleri yazınca “manşet haber”, “masal” oldu!
GÜNÜN SÖZÜ
“Bakıp görmeyenlerden, konuşup dinlemeyenlerden, dokunup hissetmeyenlerden uzak durun.” (Leonardo Da Vinci)