"Bebekköy Momo’da başlayan 35’inci yaş günü kutlamasını Yeniköy’deki müstakil villada sürdüren Özge Özpirinçci’nin partisini polis bastı.”
Niye?
“Komşuları yüksek sesten şikâyetçi olup, polisi aradı.”
Eee, sonra?
“Özge Özpirinçci’nin oyuncu sevgilisi Burak Yamantürk, ‘Eve izin belgeniz olmadan giremezsiniz’ deyip, geri çevirdi. Yamantürk, çekim yapan basın mensuplarına bağırıp, küfretti. Asayiş ekipleri yaptıkları incelemenin ardından Kovid-19 kurallarına uygun hareket edildiği sonucuna vararak gruba ceza yazmadan oradan ayrıldı.”
Haberlerde yazılanlar özetle böyle.
Ancak davet sahibi Özge Özpirinçci’nin bu konuda yaptığı uzun açıklamada anlattıkları bambaşka. İşte o açıklamanın özeti:
“Açık havada bir restoranda kutlanan doğum günüm evin bahçesinde devam ediyor ve magazin kameraları evin önüne gelip bahçenin içini çekmeye çalışıyor. Bahçe duvarına çıkıyorlar. Arkadaşım onlara Burak ve Uraz’ın röportaj yapabileceğini söylediğinde, ‘Herkes gelip bizimle röportaj yapacak. Yoksa sabaha kadar buradayız’ cevabıyla karşılaşıyor. Ortamı germemek adına bahçede asla etrafı rahatsız etmeyecek bir yükseklikteki müziğimizde ateş başında oturmaya devam ederken kapımıza polis geliyor. Evdeki insan sayısının üç katı sayıda magazinciler ellerine istedikleri malzeme geçmediği için akılları sıra polisi arayarak ortaya çıkacak görüntüleri manipüle ederek durumu bir ‘baskın’ gibi göstermeye çalışıyor. Polis içeri geliyor ve bahçede yapılan konuşmada bizlerin yanlış bir şey yapmadığını söylüyor ve evden ayrılıyorlar. Magazin kameraları tarafından sürekli görüntü alınmasını istemediğimiz için de biz içeri girip, evlere dağılıyoruz.”
Yanıtsız sorular
Özpirinçci’nin yaş günü partisini takip eden magazinciler ya da onları oraya gönderenlerin bu suçlamalar karşısında verecekleri yanıtlar olmalı.
Polise ihbarı komşular mı yaptı yoksa Özpirinçci’nin iddia ettiği gibi kapıdaki magazinciler mi?
Haberlerdeki gibi Yamantürk gerçekten magazincilere küfür ve hakaret ettiyse, ondan şikâyetçi olan yok mu?
Yamantürk, polislere “İzin belgeniz olmadan eve giremezsiniz” dediyse, asayiş ekipleri içeridekilerin pandemi kurallarını ihlal etmediğini nasıl anladı da ceza yazmadan oradan ayrıldı?
Anayasa ile güvence altına alınan özel hayatın dokunulmazlığı bir yana, oradaki magazinciler şayet, “haber çıksın” diye “ihbarcılık” yapmışsa rezalet.
Magazinciler, yanlarına gelen aracıya, “Herkes gelip bizimle röportaj yapacak. Yoksa sabaha kadar buradayız” tehdidinde bulundu mu?
Yanıtlanması gereken o kadar çok soru var ki bu konuda...
Magazin Gazetecileri Derneği (MGD) bu olayı araştırıp, gereğini yapmalı.
Alman aşısına büyük ilgi var
Kovid aşımın ilk dozunu Ataşehir’deki Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaptırdım.
Çünkü alerjik yapısı olanların aşısı Aile Sağlık Merkezleri’nde değil, hastanelerde. O yüzden de görevli, “Yarım saat bekleyin ki bir sorun olursa ilgili doktorumuz anında müdahale edebilsin” demeyi ihmal etmedi.
Randevumdan yarım saat önce gittiğim hastanedeki Kovid-19 Aşı Alanı’ndaki görüntü şaşırttı beni.
Herkesin maskesi vardı ama sosyal mesafe hak getire...
BioNTech ve Sinovac aşılarının yapıldığı yerin tek girişi vardı ve önü hep kalabalıktı.
Görevli birkaç kez, “Lütfen kapı önünde birikmeyin. Sırası gelenin ismini okuyacağız” diye uyardı ama insanların kümeleşmesine engel olmadı bu.
Kovid aşısı olmaya gelip, hastane bahçesinden evine virüs kapıp dönmüşler bile vardır, sosyal mesafeye uyulmaması yüzünden.
Sinovac aşısı yaptırmak için gelenler azınlıkta, BioNTech’i tercih edenler çoğunluktaydı.
Bunun sebebi, insanların Çin aşısına güvenmemesi ve AB ülkelerine girişte isteneceği söylenen aşı pasaportu. AB, Sinovac başvuru yapmadığı için Çin aşısını tanımıyor.
Çin aşısı olanlardan birşey istenmedi ama Alman aşısı yaptıranların hepsi bir formu doldurup, imzaladı.
Sıram gelince bir hemşire kimlik kartımı istedi, yemeği hangi elimle yediğimi sordu. Aşımı başka bir hemşire yaptı. Ne aşıyı yaptığı iğne canımı acıttı
ne de Sinovac bende herhangi bir yan etki yaptı.
GÜNÜN SÖZÜ
“İyiler asla düşmansız olamazlar.”
(Alessandro Manzoni)