Dünyanın neresinde olursa olsun genç bir kadının ülke yöneticisi olması pozitif ayrımcılığı savunan biri olarak mutlu eder beni.
Sanna Marin, Aralık 2019’da Finlandiya’ya başbakan olunca, sosyal medyasından takibe almıştım onu... 33 yaşındaki bir kadının başbakan olması, hemcinsleri adına önemli bir olaydı çünkü...
Sanna Marin; Anneli Tuulikki Jäätteenmäki ve Mari Johanna Kiviniemi’den sonra Finlandiya’nın üçüncü, dünyanın da en genç kadın başbakanıydı, ama başbakan gibi değil, yaşıtı gençler gibi yaşamaya devam etti.
Partilerdeki dans görüntüleri gündem olan Sanna Marin, kendini “Gazeteciler ve medya bu görüntüleri bir çılgınlık haline getirdi, ama halk beni destekledi. Beni sokakta durdurup, dans etmeye devam etmemi söylediler” diyerek, savundu.
Muhalefetin uyuşturucu testi yaptırmasını istediği başbakan, “Alkol aldım, dans ettim, şarkı söyledim. Bunlar tamamen yasal şeyler. Asla uyuşturucu kullanılan bir ortamda olmadım. Bir aile yaşamım var, bir iş yaşamım var ve arkadaşlarımla geçirdiğim boş zamanlarım var, benim yaşlarımdaki herkes gibi... Şimdiye kadar neysem o olmaya devam edeceğim ve umarım bu kabul edilir” dedi.
Günün sonunda kaybeden Sanna Marin oldu!
Çünkü bir Kovid-19 vakasıyla temaslı olduğu halde gece kulübüne gittiği için özür dilemek zorunda kalan, 300 euro’luk kahvaltısını devlete ödettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan Sanna Marin ve başkanı olduğu Sosyal Demokrat Partisi, geçen ay yapılan seçimleri kaybetti. Başbakanlık koltuğundan olan Marin, 19 yıldır birlikte olduğu üç yıllık eşi ve kızının babası Markus Raikkönen’den boşanma kararı aldı.
Demek ki neymiş?
İnsanların istek ve tercihleriyle bir yerlere gelmiş kişiler, yaşamlarını ona göre tanzim etmek yerine, “Şimdiye kadar neysem öyle olmaya devam edeceğim” diyebilir ve öyle de yapabilir.
O zaman da o insanlar, “Madem öyle, bundan sonra dilediğin gibi yaşa” diyerek, desteğini çeker ve onu çıkardıkları yerden indirebilir.
Demokrasi böyle bir şey...
Bir insanın yaptığı işin bir numarası olmak çok büyük bir başarı, ama zirvede kalmak ve sürdürülebilir bir başarı daha da zordur...
Sizi çabanız, yetenekleriniz zirveye çıkarır, ama zaaflarınız varsa eninde sonunda yenik düşersiniz onlara...
Sanna Marin’in başına gelen de budur!
Yine Selen Görgüzel yine içi boş bir haber
Selen Görgüzel, eski eşi Hamdi Alkan’ı defalarca aldattığı açıklamasından sonra gittiği Akmerkez çıkışında muhabirleri görünce adımlarını hızlandırdı, ama “Ne soracağınızı biliyorum” demeden de duramadı.
“Artık konuşmayacağım, ne zaman konuşsam olay oluyor” diyen Görgüzel, basın mensuplarının ısrarlı soruları üzerine de şunları söyledi:
“Her zamanki gibi yanlış anlaşıldım. Ben örf ve adetlerine bağlı, ona göre hareket eden bir insanım. Benim öyle bir şey yapmam mümkün mü? Beni tanıyan herkes bilir, öyle bir şey yapmayacağımı. Ayrıca ben o röportajımdaki cümleyi espri olsun diye kullandım.”
Selen Görgüzel’in dedikleri neydi o yayında?
“Hamdi’yi aldattım, ama gözle... Yakışıklı bir çocuk geçtiğinde bütününe bakarım. Hamdi’ye de hep bakıyordum. Güzel kadına, eve, arabaya, çiçeğe bakarım. Eski eşim yönetmen olduğu ve oyuncu seçtiği için güzel bir kadın veya erkek gördüğümde onu tanıştırıyorum.”
Sevgili Selen Görgüzel, boş yere endişe etme, “Yine yanlış anlaşıldım” diye...
Çünkü, insanlarda okuduklarını anlayacak kadar zekâ da var, yıllarca kimlerin AVM çıkışlarında ayaküstü açıkladığı pembe yalanlar ve içi boş haberlerle gündemde kalmayı başardığını hatırlayacak kadar hafıza da...
GÜNÜN SÖZÜ
“Kadınların, fazla kelime kullanmadan tüm duygularını açıklamada eşsiz bir yetenekleri vardır.” (Balzac)