Magazin gaze-tecili-ğine başladığım 1980’li yılların başıydı...
O dönemde çalıştığım gazete bana, İstanbul’un ikinci sınıf gazinolarının assolistleriyle dizi röportaj yapma görevi vermişti. Muhterem Nur-Müslüm Gürses çiftiyle tanışıklığım da o yıllara uzanır.
O yıllarda Cankurtaran’dan Bakırköy’e, Taksim’den Sarıyer’e ikinci, üçüncü sınıf gazinolar benden sorulurdu. O zamanlar Adatepe’de oturduğum için Anadolu yakasındaki gazinolar da benim kapsama alanımdaydı.
Bir akşam Müslüm Gürses’in sahne aldığı Samatya’daki Kamacı Gazinosu’na gittim. “Müslüm Baba”nın yeni şöhret olduğu dönemdi.
O yıllarda magazinciler Maksim, Çakıl, Gar ve Lunapark gibi Zeki Müren, İbrahim Tatlıses, Gönül Yazar, Muazzez Abacı, Bülent Ersoy gibi starların sahne aldığı birinci sınıf gazinolar varken Muazzez Ersoy’lu Pembe Köşk, Müslüm Gürses’li Kamacı, Beyhan Baysal’lı Boğaziçi gibi gazinoların kapısından bile geçmiyordu.
Evde söyleşi sözü
O yüzden olsa gerek Muhterem Nur -nur içinde yatsın- el üstünde karşıladı beni. Müslüm Gürses sahneden inene kadar gazinodan ayrılmamamı istedi.
Tamam, ama bir şartla dedim ve Müslüm Baba’nın en sevdiğim şarkısını söylemesini istedim.
Muhterem Hanım, yanımda Müslüm Gürses’e sıkı sıkı tembih etti, ama “Baba” sahneye çıkınca beni de, şarkıyı da unuttu.
Program bitti, Muhterem Nur yanıma geldi, beni kulise davet etti.
Kuliste Müslüm Gürses adına benden özür dilemekle yetinmeyip, evlerinde söyleşi sözü verdi.
Her soruya “Eveet”
Randevu günü ve saati geldiğinde o zaman Bakırköy’de oturdukları eve gittim.
Kapıyı Muhterem Nur açtı, salona davet etti.
Çok geçmeden “Müslüm Baba” da teşrif etti. “Hoş geldin Ali kardeş” dedi. Söyleşi için teybimi çıkardım, kayıt düğmesine bastım.
İlk soru gibi, ikinci ve üçüncüye sadece “Eveet” yanıtı veren Müslüm Gürses, dördüncü soruda “Eveeet Ali gardaş” deyince teybi kapatıp, Muhterem Nur’a seslendim.
“Abla, böyle söyleşi olmaz. Müslüm Abi, sadece ‘evet’ diyor.”
O dönemde henüz evli olmadığı Müslüm Gürses’e sitem etmesini beklediğim Muhterem Nur, “Sorun değil, Müslüm’ün yerine sorularına ben cevap veririm” deyince, ikinci şoku yaşayıp, gazeteye elim boş dönmüştüm.
Yapamadığım o söyleşiden sonra çok bir araya geldik Muhterem Nur ve Müslüm Gürses’le. Son olarak 2018 sonbaharında Adana’da karşılaştığımızda hem “Müslüm Baba”yı yâd edip, ortak anılarımızı tazelemiştik.
Solistim Müslüm’dü, ama çalıştığım Muhterem Nur’du
Muhterem Nur-Müslüm Gürses çiftini şov dünyasında en iyi tanıyanlardan biri müzik yapımcısı Muhteşem Candan’dır.
1983’ten itibaren Müslüm Gürses’e 50 albüm çıkaran, iki sanatçı 1986’da nikâh masasına oturduğunda onlara şahitlik yapan Candan’ı arayıp, başsağlığı diledim ve birkaç kelimeyle 37 yılın özetini anlatmasını istedim.
“Solistimiz Müslüm Gürses’ti, ama çalıştığım sanatçı Muhterem Nur’du. Her şeye o karar verir, Müslüm Abi stüdyoya girer okurdu.
Aralarında büyük bir aşk ve tutku vardı. Müslüm Gürses öldükten sonra her gün mezarının başına gidiyor, ‘Ne zaman Müslüm’üme kavuşacağım’ diyordu. Bir ay önce telefon açtı, hastaneye gidiyorum, tahlil yaptıracağım. Sonra mezara uğrayıp, etrafına yaptırdığım mermerleri taktıracağım, ardından sana geleceğim’ dedi.
Çok geçmeden hastaneden arayıp, şeker koması ve çoklu organ yetmezliği için yoğun bakıma aldıklarını söylediler. Muhterem Hanım itiraz etmiş, ‘Beni yoğun bakıma almayın, öleceksem evimde öleyim’ diye. ‘Çift kişilik mezar yaptırdım, o yüzden kemiklerimiz beraber yok olacak’ diyordu, dediği gibi oldu.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını karşılar. Herkesin hırsına yetecek kadarını değil.” (Mahatma Gandhi)