Milyonlarca insan İbrahim Tatlıses’in iyileşmesi için dua ederken o, ‘alisanalisan’ ruzumuyla Twitter’da hesap açtı ve ‘Tatlıses’in yan odasındaki hasta’ olarak, takipçi sayısını bir günde üç bine yükseltti
Bir gece yarısı elinde kalaşnikof tüfekle pusuya yatan suikastçi, İbrahim Tatlıses’in otomobilini görür görmez tetiğe bastı.
Kalaşnikof’tan çıkan 11 kurşundan biri Tatlıses’e, diğeri asistanına isabet etti.
Tatlıses ile asistanı, o gün bugündür yoğun bakımda.
Bu acı olayın duyulmasından sonra kod adı ‘alisanalisan’ olan biri, insanların merak zaafından yararlanıp, onları gafil avlamak için ‘kalaşnikof’ yerine eline bilgisayarını alıp, pusuya yattı.
İbrahim Tatlıses, Maslak Acıbadem Hastanesi’nin Yoğun Bakımı’nda hayata tutunmak için savaş verirken, milyonlarca insan iyileşmesi için dua ederken o, ‘alisanalisan’ rumuzuyla Twitter’da bir hesap açtı ve “Tatlıses’in yan odasındaki hasta” olarak ünlü türkücünün sağlık durumuna dair tweet yazmaya başladı.
Yurt dışında yaygın olarak kullanılan ‘Crossover’ adı verilen ‘diziler arası karakter transferi’ni Türkiye’de ilk kez Fox yapmış oldu. Yapımcı Şükrü Avşar’ın, seyirci çekebilmek için yaptığı transfer bana Ferhat Göçer’in konserine dört bilete mal oldu!
Eyüp Belediyesi’nin Kartepe The Green Park Otel’de düzenlediği ‘Müdürler Toplantısı’na ben de ‘eş kontenjanından’ davetliydim.
Otelin lobisinde iki mimarla sohbet ediyoruz.
Konu döndü dolaştı yerli dizilere geldi.
Aynı zamanda Eyüp Belediyesi’nin Planlama Müdürü olan mimar Banu Sarban, “Yerli diziler iyice ilginç bir hal almaya başladı. Oyuncunun biri, bir diziden ötekine gelin gitti” dedi.
Sarban’ın iddiasına meslektaşı Emel Ertok da destek verince, “Olur mu öyle şey” deyip, itiraz ettim.
İki mimarın adlarını zikrettikleri Fox’taki ‘Yer Gök Aşk’ ve ‘Lale Devri’ dizilerini bu denli takip etmeyeceklerini düşündüğüm için Sarban’ın iddiasına hayır demedim.
Tatlıses’e kurşun sıkanlar ya da sıktıranlar, galiba şu gerçeği hesap edemedi. Sıktıkları kurşunlar öldürmez İbrahim Tatlıses’i. Çünkü insanlar onu 35 yıldır sevgileriyle zirvede tuttu
Pazar akşamı kanallar arasında turlarken bir de baktım Beyaz TV’deki canlı yayında İbrahim Tatlıses, en beğendiğim türküleri söylüyor peş peşe.
“Ben sana gözüm demem,
Tane düşer kör olur.
Ben sana gülüm demem,
Gülün ömrü er olur.
Son günlerin ‘olay kadını’ İklim Bayraktar’ı tanımıyorum, ama hakkında çıkan haberler ve ‘Teke Tek’te söyledikleriyle hakkında az çok bir kanaatim oluştu. Bir insan hakkında tek satır iyi bir şey çıkmaz mı?
İklim Bayraktar’ın, TV’de izleyen uzmanların yorumlarını, siyasilerle ilişkilerini ve gazetecilik tarzını bir yana bırakıp, hakkında çıkan birkaç yazıya hep birlikte şöyle bir göz atalım:
Fatih Altaylı (Habertürk): İklim Bayraktar program öncesi benim Güneş Gazetesi’nin yayın koordinatörü olduğum dönemde Güneş’te çalıştığını ve beni oradan tanıdığını söyledi. Ben hatırlayamadım.
Emin Çölaşan (Sözcü): 1980’li yılların sonunda küçük bir kız çocuğu geldi Hürriyet’e. Gazeteci olmak istiyordu. İstanbul’da oturuyordu ve benim yapacağım bir şey yoktu.
Aradan uzun yıllar geçti, geçen yaz Ankara’da rastlaştık. Evlenmiş, Ankara’ya taşınmış. Sözcü’nün Ankara bürosuna bir kez bundan aylar önce, bir kez de yaklaşık bir ay önce ziyaretime geldi. Para almadan Sözcü’de yazmak istediğini söyledi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını, dışarıdan yeni birilerine bizim gazetenin yazı yazdırmadığını, bu konuda ilke kararı alındığını anlattım.
Reklamcılar Derneği Başkanı Aytül Özkan’ın yaptığı açıklamaya göre 2010 yılında Türkiye’deki toplam reklam harcaması 3 milyar 612 milyon lira olarak gerçekleşti.
Televizyon, radyo, gazete, dergi, internet, açık hava ve sinemayı kapsayan mecradaki reklam pastasının 2011’de yüzde 15 – 20 civarında büyümesi bekleniyor.
Reklam pastasından “aslan payı”nı alan da her zaman olduğu gibi televizyon…
2010’da televizyonların reklam gelirleri 2 milyar 17 milyon lira.
1 Nisan’dan itibaren yürürlüğe girecek yeni RTÜK Kanunu, televizyonlardaki reklamları için yeni düzenlemeler getirdi.
Reklam ajansları harıl harıl, yeni yasaya kafa yorup, bir dizi analiz hazırladı ve bunları da müşterileriyle paylaştı…
O raporlardan birkaçı benim de elime geçti.
İstifa edip vekillik için aday olacağı konuşulan İbrahim Şahin’le iddiaya girmedim. Şahin, “Aday olup olmayacağıma arabasına iddiaya var mısın?” dedi. “İddiaya yokum çünkü sonucu biliyorsun” dedim
İhlassondakika.com, TRT Müzik Ödül Töreni’nin ardından, “TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu’yla otomobiline iddiaya girdi” diye bir haber yaptı. Olayın aslı şu: TRT Müzik Ödül Töreni’nde karşılaştığım TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’e, hakkındaki bir söylentiyi sordum.
Şahin’in AK Parti’den milletvekili adayı olmak için TRT Genel Müdürlüğü’nden istifa edeceği, milletvekili seçilmesi halinde de Ulaştırma Bakanı olacağı konuşuluyordu.
Şahin, soruma yanıt vermek yerine, yanındakilere, “Arkadaşlar Ali Bey, milletvekili olmak için görevinden istifa ediyor” dedi.
Biraz daha sıkıştırınca anladım ki İbrahim Şahin, siyasete girmeden siyasetçi gibi konuşmayı öğrendi.
Her seferinde topu taca atmayı becerdi.
Lütfi Kırdar’ı ilk kez böylesine görkemli gördüm. Gecenin artıları ve eksileri vardı. Ödüller gerçekten hak edenlere gitti. Ancak Sabahat Akkiraz farkını gösterdi ve alkışı hak etti...
Televizyon sayısını 15’e çıkaran TRT’nin en genç kanallarından biri olan TRT Müzik’in, bu yıl ilkini düzenlediği ‘TRT Müzik Ödülleri’ önceki akşam sahiplerini buldu. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki gecenin kendime göre ‘artı’larını ve ‘eksileri’ni not ettim.
Ödül töreninin önce ‘artı’ları, yani ‘iyi’lerini sıralayacağım, sonra da ‘kötü’lerini.
Yayın hayatına 16 Kasım 2009 tarihinde başlayan bir kanalın, birinci yılında böyle bir ödüllendirme yapması iyi.
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda şimdiye kadar bu tür birçok etkinlik izledim. Lütfi Kırdar’ın sahnesini ilk kez böylesine görkemli gördüm. Sahnenin dekoru, aydınlatması ve ışık şovu muhteşemdi.
Ödül töreninde birkaç istisnanın dışında ödül alan ve verenlerin konuşmalarını kısa tutması da güzeldi.
Sabahat Akkiraz farkını gösterdi
Ne film eleştirmenleri, müzik dünyasından gelip sinema yapanlara tepeden bakmalı, ne de çiçeği burnundaki sinemacılar, meslekleri film eleştirmenliği olan insanları bu denli yok saymalı
Kısa bir süre öncesine kadar böyle değildi bu. Vizyona giren filmlerin ilanlarında sadece sinema eleştirmenlerinin, film hakkında yazdıklarından alıntılar oluyordu.
Ne zaman ki Mahsun Kırmızıgül, yazıp, yönettiği üçüncü filme rağmen kendisini sinemacı olarak görmeyen eleştirmenlere rest çekti, işler değişti.
Kırmızıgül’ün eleştirmenlerin yerine filmini izlettiği köşe yazarlarının yazdıklarını gazete ilanlarında kullanınca devamı geldi.
Özcan Deniz’in yönettiği ve başrolünde oynadığı ilk sinema filminin gazete ilanlarında, ‘Ya Sonra’ hakkında yazdıklarından alıntılar yaptığı köşe yazarları arasında Hürriyet’ten Ömür Gedik ve Sabah’tan Olkan Özyurt’un dışında film eleştirmeni yok. En azından bu satırların yazıldığı gün çıkan ilanlarda durum böyleydi.
Özcan Deniz; Güneri Cıvaoğlu (Milliyet), Ahmet Hakan (Hürriyet), Cengiz Semercioğlu (Hürriyet), Yüksel Aytuğ (Sabah) ve Sanem Altan’ın (Vatan) film hakkında yazdığı güzel sözleri filminin ilanında kullandı.