Yılın ilk altı haftasında oldukça ‘oynak’ günleri geride bıraktık. Piyasalar bu haftadan itibaren gelecek kamuoyu yoklamalarını fiyatlayacak! Anketleri yakından izlemekte fayda var
Yılın ilk altı haftasını geride bırakırken, geride oldukça ‘oynak’ günleri bıraktık. Fed’in ‘tornistanı’ tüm piyasalardaki algıyı kökten değiştirdi. Geçtiğimiz yılın son çeyreğinde özellikle Amerikan hisse senetlerinde yaşanan düşüş, ABD Merkez bankası konumundaki Fed’in yılın ilk toplantısını müteakip faiz artışlarında ‘sabırlı’ olmaya itti! Bu yıla girerken faizler konusunda ‘önden yüklemeli’ politikalar izlemeyeceğini açıklayan Fed, yıla başlarken bilanço daraltma konusunda ‘bekle-gör’ politikasını izleyeceğini açıklayınca bizim de dahil olduğumuz Gelişen Ülke Piyasalarına adeta ‘nur yağdı!’ JP Morgan’ın rakamlarına göre 8 Şubat itibariyle Gelişen Ülke bonolarına 4.4 milyar dolar, hisse senetlerine de 3.3 milyar dolar fon girişi olmuş. Yılbaşından bu yana bakıldığında ise bu rakamlar sırasıyla 14.6 ve 16.4 milyar dolar olmuş. 2008 küresel kriz sonrasında; politikacıların ekonomi yönetiminin neredeyse tamamını merkez bankalarına bırakmalarından sonra, küresel yatırım bankaları ve fon yöneticileri, ‘Ben
Geçtiğimiz yılın son ayında 2019 yılı için faiz artış ihtimalini 3’ten ikiye indiren Fed’in politika yapıcı “Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC)” üyeleri yeni yılın hemen başında yapılan son toplantıda “tornistan” yaptılar! Gemicilikte ‘Geri vitese’ takmak anlamındaki ‘tornistan’ günlük anlamıyla 180 derece dönüş demektir. İleri giderken, geri gitmeye başlamak anlamında...
2019 için ‘kademeli faiz artışından’ söz eden Fed; verilere bağlı olmak kaydıyla “sabırlı” davranacağını açıklayarak; “planlı” faiz artışlarında vazgeçti! Bilanço daraltmaya devam edecek eden Fed, bilanço daraltmayı dahi ‘düşünebilecek’ seviyeye gelmiş durumda! ‘Trump etkisi’ mi dersiniz, ‘piyasaların şantajı’ mı dersiniz bilemiyorum ancak Fed, politikalarında önemli bir değişikliğe gitti! Faiz artışlarının olabileceği; ki Cuma günü açıklanan Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi bu ihtimali destekliyor; bir yıla başladığımızı düşünürken, faiz artışlarının ertelenebileceği hatta bilanço küçültmenin “dondurulabileceği” bir yıla girmişiz de yeni haberimiz oldu!
Munisliğin bedeli
Geçtiğimiz Cuma günü 185 bin kişilik artış beklenen TDİ 304 bin kişilik bir artış olarak açıklandı! Hem de Federal hükümetin “kapalı” olduğu bir
Finansal piyasalarda olumlu bir haftayı geride bıraktık. Faizler ve dolar gerilerken BİST 100 endeksi yükselmeye devam etti.
Kısa vadede önemli yükselişler bunlar! Bu yükselişlerin ardından bir kâr realizasyonu gelir mi? İhtimal yüksektir ki, gelir!
Finansal piyasalar için; en azından gelişen ülke ve Türk piyasaları için; olumlu bir haftayı geride bıraktık. Faizler gerilerken, BİST 100 endeksi haftayı yüzde 3.40’lık bir yükselişle kapatırken, 3 Ocak’taki dipten bu yana yükseliş yüzde 17.1’e ulaşmış durumda. 101,663’ün (trend değeri!) üzerinde bir kapanış olması, teknik analiz açısından önemli olan 102,540 ve 103,100 (Geçtiğimiz hafta da belirtmiş olduğum seviyeler!) seviyeleri bu hafta için de önemli olacak!
Dolar/TL kurlarındaki gerilemeyi de göz önüne aldığımızda hareketin dolar bazındaki seyri daha da önem kazanıyor. Dolar bazında 13 Ocak’taki 1.60 dolar bazındaki endeksinden bu yana geçtiğimiz cuma gününü zirvede kapatan BIST 100 endeksindeki dolar bazındaki yükseliş yüzde 20.9’a
Geçen hafta BIST 100 endeksi Trump’a rağmen haftanın her gününü yükselişle kapattı. Ama başarının bize has kısmı az...
Ne Para Politikası Kurulu (PPK) kararı, ne Trump’ın “densiz” tweet’i, ne de Brexit kaosu Borsa İstanbul’un (BIST) geçen haftaki performansına gölge düşürebildi...
BIST 100 endeksi geçen haftanın her gününü yükselişle kapatmayı başardı. Bu başarının bize has olan kısmı görece olarak az.
PPK’nın yüzde 24’te sabit tuttuğu politika faizi fonlama maliyetlerinin yüksek kalması sebebiyle bankalara çok yaramasa da (10 yıllık tahvil getirilerinin yüzde 16 bileşik seviyesinin altını test etmesi destekleyici idi) BIST Bankacılık Endeksinin geçen haftaki kazancının yüzde 18.8’e kadar yükselmesine engel olmadı.
Sanayi Endeksi de bankacılık endeksindeki yükselişin yavaşlamasını fırsat bilerek haftalık kazancını yüzde 6.5’e ulaştırdı.
Bu yükselişi anlamlandıramayan bir çok bireysel yatırımcı ortalıkta dolaşan pek çok dedikoduya muhatap oldu. Yok bazı bankaları Çinli bankalar alacakmış, yok kısa pozisyonları sıkıştırmak için yapılan bir hareketmiş, meşhur ‘herif’ vs... Aslında geçen haftaki sırf bizim piyasamızda olan bir hareket değildi!
Gelişen ülke piyasalarına girişler
16 Ocak Çarşamba günü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. Aralık ayında yüzde 0.40 düşüş olarak açıklanan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) sonrasında 2018 yılı tüketici fiyat artışı yüzde 20.30 olarak neticelendi. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) de yılı yüzde 33.64 artış ile kapattı!
TÜFE ile Yİ-ÜFE arasındaki 13.34’lük ‘puan farkının’ nasıl kapanacağı, 2019 yılının en önemli soru(n)larından biri olmaya aday! Bu farkın, talep ile birlikte tüketici üzerinden mi, yoksa piyasadan çekilmek zorunda kalanlar nedeniyle üretici üzerinden mi kapanacağını hep birlikte izleyeceğiz. Yıl sonu TÜFE rakamı, Yeni Ekonomi Programı’nın (YEP) hedeflerinin de altında kapandı! YEP’teki 2018 yıl sonu TÜFE hedefi yüzde 20.80’in altında gerçekleşen yıl sonu rakamı için çoklu sayıda kampanya, vergi indirimlerinin de desteğini alındı!
Vergiler ve borçlar
Taşıt ve konut tarafındaki vergi indirimlerinin sürdürülüp, sürdürülmeyeceği ayrı bir konu. Vergi indirimleri, aslına bakarsanız doğrudan kamu maliyesine yük getiren uygulamalar. Benzer şekilde kredi kartı borçlularının, borçlarını bir yıl için ayda yüzde 1.10 ve iki yıl için yüzde 1.20 faiz oranıyla Ziraat Bankası tarafından “re-finanse”
Küreselleşme son otuz yılda bize ne vaat etmişti? Mal, hizmet, sermaye ve emek dünyada serbestçe dolaşacak, refah her kesime eşit olmasa da benzer şekilde dağılacaktı. Böyle oldu mu? Hayır!
Mal, hizmet, sermaye serbestçe dolaştı. Lakin emek serbestçe dolaşamadı! Dünya ticaretindeki sınırlar kaldırıldı veya azaltıldı. Bu sayede mal, hizmet (örneğin bankacılık) ve sermaye serbestçe her ülkeye girdi. Buna karşın, emeğin serbestçe dolaşımı önündeki engeller yükseltildikçe yükseltildi! Emek serbestçe dolaşamadı. Bu neye yol açtı? Küresel gelir dağılımı her geçen gün daha da bozuldu ve bozulmaya da devam ediyor.
Müsaadenizle basit bir örnekle açıklayayım. Dünya haritasını önünüze koyun. Doğuda Avustralya ve Çin’den başlayın, ABD’den çıkın. Kolay olsun diye sadece alışveriş merkezlerine baktığınızda, markaların üçte ikisi küresel markalar. Bu durum bankacılık, otomotiv, mühendislik ve hatta yönetim danışmanlık hizmetlerinde de böyle. Geriye kalan üçte bir marka yerel olanlar. Küreselleşme “masalı” dünyaya anlatılmadan önce, bu oran en kötüsünden birçok ülkede tam tersineydi.
Popülist söylemler
Küreselleşmeyle az sayıda firma/marka dünya ticaretinde, tüketiminde önemli bir paya ulaşırken,
Fed Başkanı ve Amerikan istihdam verileri ABD borsalarını toparladı. Ancak bu rakamlar faiz artırımı ihtimalini yükseltti. Olumlu ilk tepkiler yerini ‘temkinli iyimserliğe’ bırakabilir
Aralık ayının ortalarına doğru yılı kapatıp tatile çıkan küresel fon yöneticileri; yeni yılla birlikte işlerinin başına dönerler ve o yıla dair öngörüleri doğrultusunda yıla ya alarak, ya da satarak başlarlar.
Bu yıla hisse senetlerini satarak başladılar. Aslında bu satış eğilimi, geçen yıl aralıkta başlamıştı. Her ne kadar yılın ilk haftası satışlar; 20 yıldan bu yana ilk kez satış tahminlerini aşağı yönde revize eden Apple’a ve satın alma yönetici endekslerinin Çin ve Avrupa’da tahminlerin altında gelmesine bağlansa da geçen yılın son ayında oluşan havanın bu yıl başında da devamı daha önemli bir faktördü.
Fon yöneticileri ve yatırım bankalarının önemli kısmı, bu yılı tüm dünyada büyümenin azalacağı bir yıl olarak görüyorlar. Bu nedenle de Fed üzerinde bir anlamda baskı kurarak (hadi şantaj demeyelim) faiz artışı yapmamasını “rica ediyorlar”...
İlk hafta ‘geleneği’...
Aralık 2018’deki faiz artışından sonra Fed, 2019 için verileri takip eden “daha belirsiz” politikalar izleyeceklerini açıklamıştı.
Piyasa
Abdi İpekçi’lerin, Çetin Emeç’lerin gazetesinde yazmaya başlamak benim için büyük bir onur. Kendi adıma buna layık olmak için yola çıkıyorum. Bana bu imkânı verenlere de teşekkür ederek Milliyet’teki yolculuğuma başlıyorum...
2004 yılından bu yana Vatan Gazetesi’nde finansal piyasalar ve ekonomi konusunda “bir kenarda köşede” dilimin döndüğünce yazmaya çalıştım. Yazma konusunda her zaman ‘tereddütlü’ olan Türk insanından farklı olarak “söz uçar, yazı kalır” söylemiyle düşündüklerimi, tahminlerimi/öngörülerimi paylaşmaya özen gösterdim. Bu çabayı bundan böyle Milliyet’te devam ettireceğimden dolayı onurluyum. Umarım naçiz bir katkım olur...
2019 "ALTIN" YIL OLUR MU?
Her yılın başında, o yıla dair içeride ve dışarıdaki olası gelişmelere dair tahminlerimi yayınlar, bir sonraki senenin ilk ayında da bu tahminlerimin muhasebesini yaparım. Sanırım bu konudaki ender ‘bir kenarda köşede yazanlardan’ biriyim. Bu yazımda 2019’a dair öngörülerimin, tahminlerimin bir kısmını paylaşacağım. Önümüzdeki günlerde de 2018’e dair Gazete Vatan’da yapmış olduğum öngörülerimin bir muhasebesini yapacağım.
Kendi geleneğimdir her yıla; iki kelimeden daha uzun olmamak kaydıyla; bir ad veririm. Geçtiğimiz yıl