TRT hafta sonu, 2010 Yılında Şanlıurfa’da oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe Türkiye Kupası final maçını yayınladı…
Doğrusunu söylemek gerekirse, Trabzonsporlular maç yeniden oynanıyormuşçasına ekranlar başında yerini aldılar… Skoru bilinen maçın tekrarında, benzer heyecanı yaşayanların sayısı hayli fazla idi. Karşılaşma sosyal medyada da kendine yer buldu…
Bordo-mavili takımın 1-0 geriden gelip, 3-1 kazandığı karşılaşma, tribünlerinde yaşanan bir hikâyeyi getirdi aklımıza…
Bana Trabzonspor’u anlat!
Maçı tribünde izleyen iki Urfalı kardeşten biri amadır.
Gözleri görmeyen Trabzonsporlu, yanı başında oturan kardeşine “ Bana Trabzonspor’u anlat” der sürekli…
Gözleri gören kardeş, ama kardeşine doksan dakikayı an be an anlatmış… Öyle ki ikisinin sevinci görülmeye değermiş… Atılan her golde birbirine sıkıca sarılmışlar.
İki kardeş arasında yaşananlara tanık olan KTÜ öğrencisi Emre Gürdal, üstünde giydiği ve taşıdığı bordo-mavi ne varsa Urfalı renktaşlarına hediye eder&h
Ahmet Suat Özyazıcı:
Bana göre futbol Trabzon için bir ibadettir. Trabzon insanına güvenirseniz, başaramayacağı iş yoktur. Şampiyon olduğumuz o yıllarda benim sürekli boynum ağrırdı. Çünkü hep rakip kaleye bakardım!
*
Şenol Güneş:
Üstünü-başını yırtarsın diye futbol oynamama kızan babama Sebatspor’dan aldığım 50 lirayı verdim. Tekrar babama gittim, 25 lirasını geri istedim ve çanta aldım. Ondan sonra babamın futbola merakı daha da arttı. Hayalim forvet olmaktı, istemeyerek 20 yıl kalecilik yaptım…
Bugün de böyle olsun, değişik bir şeyler yazalım istedik!
Evde kaldığımız bugünlerde okuyucularımız kafa dinlesin, eğlensin, hoşça vakit geçirmeleri için yaşanmış hikâyeler ile hoşunuza gideceğini tahmin ettiğimiz birkaç fıkrayı sizlerle paylaşalım istedik.
Güzel bir hafta sonu olsun dileklerimizle…
***
Hırsızlık…
( Yaşanmış bir hikâyedir)
Taksici arabasına bir müşteri alır.
Kovid 19 sonrası futbol dünyasında bol sıfırlı, anlı-şanlı futbolcu transferlerinin sadece rüyalarda görüleceği herkesin malumu! Olsa bile tek tük iste!
Birçok kulüp durumu eldeki, yani sözleşmesi devam oyuncularla (şimdilik) idare edecek.
Borç yükünün altında ezilen kulüplerin işi zorlaştığından- daha da zorlaşacağından; bundan sonraki sezonlarda neler yaşayacaklarını anlamak için ekonomist olmaya gerek yok!
Hal böyle olunca, kulüpleri yönetenlerin de başa neler geleceğini bildiklerinden, gençlere-altyapılara, yetenekli ve de milli oyunculara yönelmeye başladılar…
Doğrusunu söylemek gerekirse; daha önce yapılması gereken hareketlerdi bunlar… Anlayacağınız; kovid 19’un mecburiyetiyle-zorlamasıyla olmamalıydı!
**
Gelelim Trabzonspor’a…
Bu konuda ülkede en şanslı kulüplerin başında Trabzonspor geliyor desek, abartmış olmayız. Zira bordo-mavili takımı yönetenler, son yıllar genç oyunculara-geleceğe bayağı bir yatırım yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Bunu da yapmalarının, sistemi başlatmalarının en büyük nedeni
Evet, Trabzonspor ligin lideri… Bu seviyelere hiç de kolay gelmedi bordo-mavili takım… Öyle zor dönemlerden geçtiler ki… O dönemlerin atlatılmasında en büyük desteği her zaman olduğu gibi yine cefakâr taraftarı vermiştir; yılmadan-usanmadan-yorulmadan-bıkmadan.
Gönlünden- zamanından-cebinden, kısaca Trabzonspor için elinden gelen her şeyi yapan taraftarın hakkını teslim etmek gerekir!
Trabzonspor’da işlerin yolunda gitmediği yıllardan bir anı… Buyurun hep birlikte hem okuyalım hem de kısa bir hatırlatma yapalım…
***
Mutfakta bulaşık yıkayan anne, salonda gazete okuyan evin reisi babaya seslendi:
- Çocukların giymeye bir şeyleri kalmadı, hiç değilse ayakkabı alalım efendi.
-İdare etsinler, yaz geldi.
Liglerin oynanmasını isteyenler-düşünenler de işin o kadar kolay olmayacağını biliyorlar aslında!
Göz var, izan var!
İdmanda, otobüste, uçakta, yemekte bir araya gelmek yok…
Kulübede yan yana oturmak, sahaya çıkarken tokalaşmak, toplu halde yürümek; yok!
Amma velâkin sahada tabir caizse birbirini yemek; yatmak-kalkmak-yuvarlanmak serbest!
Kovid-19’dan önce ikili mücadelelerde ayakta kalanlar galip gelirdi, anlaşılan bundan böyle virüse yakalanmayanlar-çalım atanlar günü-kendini kurtaracak!
***
Trabzonlu olmayan Trabzonsporlu dostlara yazı sözümüz vardı;
Trabzonspor’u ne kadar çok sevdiklerini, Trabzonlu Trabzonsporluların da onlarla her daim sınırsız gurur duymaları gerektiğini anlatan..!
Konuya en iyi örnek Ercişli Oğuz Can olsa gerek…
Van depreminin olduğu gün, yıl 2011…
**
Erciş 7. 2’lik depremle yerle bir olmuş. Taş üstünde taş kalmamış.
Ortalık resmen savaş alanı, kısmen kıyamet günü…
Bordo-mavili takım ligin lideri, şampiyonluğun da en büyük adayı…
Ligler oynatılır ya da oynatılmaz, tescil edilir ya da edilmez, biz onu bilemeyiz? O iş bilim insanlarının, devletin ve futbolu yönetenlerin işi.
Amma velâkin…
Sağlığı da, kalan sekiz haftanın; zorluğunu, oyuncuların mental yoğunluğunu, fiziksel yorgunluğunu, malzemecilerden top toplayıcı çocuklara varıncaya dek görev yapanların durumunu iyi hesaplamak lazım!
Ayrıca…
Gelecek sezonu düşünmek, Avrupalılar ne yapar- ne eder ona da bakmak gerekir!
Hem Trabzonspor ligin lideri diye, bu korku niye?
Kaldı ki hiçbir başarı tesadüf değildir. Teşhis, tespit tedavi sadece sağlıkta değil futbol için de geçerlidir. Yeter ki planlamada “3 T” gerçeğinden ödün verilmesin! Başarıya giden yolda her ‘T’ nakış gibi sabırla, azimle işlenirse; başarı kaçınılmazdır, zaten başarının sırrı da odur!