Yeni bir yüzyıl söylemleri arasında eğitime, bilime, yüksek katma değerli üretime, küresel ısınmanın yaratacağı etkilere detaylı bir şekilde eğilen bir parti, siyasetçi ya da milletvekili adayı göreniniz varsa ne olur bize de söylesin ki geleceğe yönelik umutlarımız daha da yeşersin!..
Velilerimiz, yeni öğretim yılına daha aylar varken harıl harıl okul arıyor.
Neden mi?
“İyi okul” olarak nitelendirilen öğretim kurumu sayımız o kadar az ki onlar da aylar, hatta yıllar önce kapanın elinde kalıyor!
“Kayıtlarımız çoktan doldu” cümlesi şu günlerde iyi okul arayışı içinde olan velilerimizin en çok duyduğu cümle haline geldi.
İşte böylesi bir ortamda, “Siz iyi okul aramayacaksınız, iyi okullar sizin ayağınıza gelecek” diyerek ülke genelindeki tüm okulları iyi okul standardına getirme sözü vermek o kadar zor mu?
Kesinlikle hayır.
Eğer istenirse her ilçede hatta her mahallede, her öğrencinin istediği alanda, isteği standartta en iyi okullar oluşturulabilir. Veliler değil, okullar kayıt yapacak öğrenci arayışına girer, ücretler de astronomik rakamlara ulaşmaz.
Bu noktada kabahati siyasetçilerden daha çok velilerde aramak gerekir.
“Oyumuzun rengini eğitim konusundaki projeleriniz ve Milli Eğitim Bakanı adaylarınız belirleyecek” deseler çok şey değişecek ama evlerindeki önceliklerini bir türlü siyasete yansıtmadıkları için gerisi gelmiyor!..
Sınav bataklığı
Sınav odaklı eğitimden kurtulalım dedikçe, sınav bataklığına daha da batıyoruz.
Deprem, sel, ekonomi, seçim hepsi ikinci plana itilmiş durumda. Varsa, yoksa sınavlar!
Sınavların bizi ne hale getirdiğine yönelik birkaç çarpıcı örnek:
İskenderun’a gelecek 2 bin kişi kapasiteli “Karadeniz Lifeship Rauf Bey” gemisini LGS ve YKS’ye hazırlanan depremzede öğrencilere tahsis edeceğiz.
Sınava hazırlanan iki çocuğum var, evimiz dershaneye döndü. Akşamları evin içi sıcak bir aile yuvasından çok dershane etüt merkezi gibi. Bitmeyen deneme sınavları, ödevler, sınavlar, çocuklarımın canı çıkıyor. Çok üzülüyorum bu hallerine. Yaşayamadıkları çocuklukları, gençlikleri ellerin kayıp gidiyor.
Öğrenciler özgür oldukları ortamlarda daha yaratıcı olurlar, kendilerini daha iyi geliştirebilirler. Sınav baskısı yüzünden kendileri değil bambaşka bir kişi oluyorlar.
Yanlış yanlışla düzelmez
Sınavların yarattığı baskıdan, değersizleştirmeden, adil olmamasından yakınmayanımız yok gibi.
Peki, o zaman neden kurtulamıyoruz ya da sıradanlaştıramıyoruz?
Ciddiye almıyoruz da o yüzden. “Böyle gelmiş, böyle gider” mantığı, duran saatin günde iki kez doğruyu gösterdiği örneğinde olduğu gibi bazen işe yarayabilir ama daha çok büyük yanılgıları da beraberinde getirir.
Özetin özeti: Siyasete ve siyasetçilere, onlar için olmasa bile bizim için eğitimin çok ama çok önemli olduğunu hatırlatmanın zamanı hâlâ gelmedi mi?..