Uzmanlar, içinde bulunduğumuz yüzyılın “Pandemi Yüzyılı” olduğunu ve virüslerle yaşamaya alışmamız gerektiğini sık sık dile getiriyor.
Kovid-19 ne zaman tarih olur bilmiyoruz. Bu konudaki tüm öngörüler yalan oldu. Sağlıklı bir tahminde bulunmak da bir o kadar zor. Çünkü mutasyon söz konusu, çünkü her an yeni bir virüsle karşılaşabiliriz.
Hatırlamaya çalışın, kuş gribi, SARS derken bugünlere gelindi, yarın ne olacağı ise tam bir muamma!..
Felaket tellallığı gibi de olsa, bu hatırlatmayı yapma gereğini neden hissettim, asıl ona bakmamız gerekiyor!
Yaşadığımız büyük felaketler konusunda yeterince ders aldık mı? Örneğin büyük deprem sonrası, yapılması gerekenleri yaptık mı, sel ve heyelanlar sonrası dere yataklarına ev inşa etmekten vazgeçtik mi?..
Bir yılı aşkın süredir pandemiyle yüz yüzeyiz!
Günü kurtarmanın ötesinde, bugüne ve geleceğe yönelik planlarımız ne?
Özellikle de önceliklerimiz konusunda!..
Çocuklarımız için!..
Salgının arttığına yönelik ciddi söylemler var.
Sıkı önlemlerin geleceği söyleniyor.
Öğretmenler aşılanıncaya kadar yüz yüze öğretime ara verileceği de bu seçeneklerden biri.
İşte tam da bu noktada şehir efsanelerine değil, resmi açıklamalara kulak vermekte yarar var!..
Eve kapalı kalmaktan çok sıkılmıştık, biraz rahatlama iyi geldi ama sanki dozunu kaçırdık.
Gelen fotoğraflar ve açıklanan vaka sayıları bunu çok net gösteriyor.
Çare, tekrar içeri kapanmak mı yoksa açıklanan kurallara harfiyen uymak mı?
Nihai kararı almadan önce bunu bir kez daha düşünmekte yarar var.
Pandemi kuralları konusunda disipline olmazsak, birkaç aylık içeri kapanmadan sonra tekrar sokağa çıktığımızda, bugünkü tablonun aynısıyla karşılaşırsak hiç şaşırtıcı olmaz.
Böylesi durumlar için toplumsal bilinci artıracak yeni bir bilgilendirme ve milli seferberlik başlatmanın tam zamanı. Bunu, eğer şimdi yapmazsak, çok zor bir yaz geçirebiliriz!..
Örneğin eğitim ve sınav takviminin değişmesi, özellikle de ötelenmesi adayların moral ve motivasyonunu yerle bir eder, derin yaralar açar.
Böylesi bir tabloluyu aklımızın ucundan bile geçirmek istemiyoruz, çünkü geçen yıl yarattığı travmayı çok yakından biliyoruz.
Eğitim, her şeyden önce bir yaşam disiplini ve kurallara uymak demektir. Başta çocuklarımız olmak üzere, yediden yetmişe, bu duyguyu ve disiplini bir an önce herkese kazandırmalıyız.
Yoksa, alınacak hiçbir önlem bu beladan bizi kurtarmaz, tam aksine, pandemi sürecinin uzamasına ve ağırlaşmasına neden olur.
Çocukları-mızın ve ülkemizin geleceği için başkalarından ne bekliyorsak, bunu önce kendimiz yerine getirelim! Yoksa, enerjimizi ve zamanımızı boşa harcamakla kalmaz, sağlığımızı da riske atmış oluruz.
Eğitim=Sınav değil
Sınavlarda ne sorulacak, ek süre verilecek mi, ara tatil var mı, yaz tatili kısalacak mı derken, eğitimi ve çocuklarımızın sağlığını, özellikle de ruh sağlığını hepten unuttuk. Oysa, o, her şeyden çok daha önemli!..
Sınavlar ve tatiller önemsiz mi?
Elbette önemli ama her şey değil!..
Liselere girişte sınavla öğrenci alan okulların kontenjanı yüzde 10 kadar; üniversiteye giriş sınavlarında hayalini kurdukları fakültelere girip, mezun olduktan sonra öğrenim gördüğü alanda iş bulanların sayısı da daha fazla değil!
Peki, o zaman neyin kavgasını yapıyoruz?
Öğrencilerin yüzde 10’u sevindi diyelim, peki ya diğerleri?..
Yine aynı şekilde, bir yıldır evlere kapandık.
Eskiden okullar tatil olsun diye dua eden, kampanya düzenleyen öğrenciler, şimdi okullar açılsın diye haykırıyorlar. Ama önce, sağlıklı ortamlar hazırlanması koşuluyla.
Ekstra ara tatiller zaten ölü doğdu ve ülkemiz koşullarında uygulanması çok zordu. Hele ki pandemi döneminde akla getirmek bile abesle iştigal olur.
Yaz tatiline gelince, başta öğretmenler olmak üzere hiç kimseyi köleleştirmeyecek uygun çözümler bulunursa, bir bölümünün, telafi eğitim için değerlendirilmesinde yarar var.
Eğitim, dayatmayla değil, ihtiyaçlar çerçevesinde şekillenir.
Öğrenciler için doğru olan, doğru zamanda, doğru bir şekilde anlatılırsa, karşı çıkandan çok, alkışlayan olacaktır. Yeter ki samimiyetle anlatılsın, samimiyetle yol alınsın.
Aşı?..
Öğretmen ve diğer eğitim çalışanlarına yönelik aşı konusunda da çok yavaş ilerliyoruz. Belli ki aşı tedarikinde sıkıntılar var. Okullarda, öğretmenlere, “Aşılama ay sonunda başlar, gelecek aya sarkar” deniliyormuş! Görünen o ki bu öğretim yılından çok, gelecek öğretim yılı için güvence olacak!
Özetin özeti: Zor günler ama geçecek! Önemli olan yapılması gerekenleri zamanında yapmak!..