Sokrates’in “Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir” sözü çok manidardır. Hem bilginin ve öğrenmenin sonsuzluğuna hem de yaşadığımız ve yaşayacağımız şaşkınlıklara işaret eder.
İnsan hemen her gün öylesi sürprizlerle karşılaşıyor ki kızmalı mı, üzülmeli mi yoksa “bu da gelir, bu da geçer” diye la havle mi çekmeli bilemiyoruz.
Bilgi gibi güç de yanlış zamanda, yanlış yerde, yanlış kişilere uygulandığında en büyük zararı kullanana verir.
Hangi mesleği seçeceğine ya da masanın hangi tarafında oturacağına bakılmaksızın tüm çocuklarımıza öncelikle kazandırmamız gereken davranışlardan biri de bu olmalı ki, yetişkin olduklarında hayatı zorlaştıran değil kolaylaştıran biri olarak anılsınlar...
Bir maçtan fazlasıydı
Kadınlar Avrupa Voleybol Şampiyonası finali bir maç olmanın çok ötesinde muhteşem bir mücadele örneğiydi.
30 Ağustos Zafer Haftası’nda, Cumhuriyetimizin 100. yılında ve Türkiye Yüzyılı’nın milat olarak alındığı şu günlerde ülkemize ve milletimize daha anlamlı bir armağan olamazdı… Zoru seviyoruz, istiyorsak başarıyoruz ama en önemlisi “o artık zor kazanılır” denilen milli birlik ve beraberlik ruhumuzu yeniden şaha kaldırabildiğimizi görmek, mutlulukların en büyüğüydü. Önceki akşamki zafere sevinmeyenimiz, gurur duymayanımız, yüreği pır pır etmeyenimiz yok gibiydi...
Dersler, özellikle de yaşama dair olanlar, sadece sınıfta hocalardan, laboratuvarlarda deneylerden, kongrelerde sunumlardan alınmaz.
Zaferle taçlanan her mücadele, yüzyıllar boyunca en akılda kalıcı ve en derin iz bırakan en önemli ders örnekleri olmuştur.
İşte o herhangi bir maç olmanın çok ötesindeki müsabakadan almamız gereken derslerden sadece birkaçının satır başı:
- Profesyonellik
- Takım ruhu
- Mücadele hırsı
- Fizik kondisyon
- Akıl, bilim, strateji
- Son düdük çalmadan maçın bitmediği
- Zarafet
- Rakibe saygı
- Disiplin
- Ne kadar değerli oldukları
- Şaşı bakışın yerle bir olması
- Sabır
- Önemli olanın doğduğun yer ya da bakış açın değil sahadaki kimliğin hakkını vermek olduğu
- Liyakat
- Donanım
- Derse iyi hazırlanma
- Zaferlerin ancak inanıldığında kazanıldığı
- Futbolcular başta olmak üzere diğer sporcularımızın da voleybolcularımız kadar donanımlı olmaları gerektiği
- Mütevazılık
- Takımlarda yıldızlar kadar karıncalara da ihtiyaç olduğu
- Sportmenlik
- Hakemlere itiraz etmeyen, kin kusmayan, rakiplerine de kendi takım arkadaşlarına olduğu kadar saygı duyan sporcuların da olduğu
- Şımarmama
Ve daha neler neler…
“Filenin Sultanları”na ve şampiyonluk yarışında emeği geçen herkese, böylesi bir keyfi, böylesi bir dersi ve böylesi bir zaferi bizlere yaşattıkları için sonsuz teşekkürler…
Yaşam ve değerler eğitimi
Sınav için eğitimden, yaşam için eğitime geçtiğimiz gün çocuklarımız okulu, yetişkinlerimiz de hayatı daha çok sevecektir.
Bu konuda çok önemli adımlar atılıyor, devamı da gelecektir.
Eğitimi yurdun dört bir köşesine yayarak ulaşılabilir hale getirdik, şimdi sıra yaşam odaklı hale getirmekte.
Bunu da anaokulundan doktoraya kadar yaşam odaklı bir yapılanma ile başarabiliriz. Örneğin müfredat programları, verilen ödevler, girilen sınavlar yapılan araştırmaların ne kadarı yaşam odaklı?
Örneğin son yıllarda yaşanan felaketlere yönelik kaç bilimsel çalışma yapıldı? Örneğin doğal afetler, iç ve dış göçler, ekonomik dalgalanmalar ve sınavların yan etkileri konusunda öğrencileri, velileri uyaracak, koruyacak, doğru yönlendirecek, sorumluluk bilinci kazandıracak hangi çalışmalar gerçekleşti?
Hemen her yıl hem devlet katında hem de sivil toplum örgütlerince çok sayıda yarışma düzenleniyor, çok sayıda ödül veriliyor, bunların kaçı yaşamımıza dokunan konulara ve kişilere yönelik? Eğitim, bilim, inovasyon, birileri için mi yoksa hepimiz için mi?...
Özetin özeti: Yapacak çok iş var ama bu süreçte taşın altına eline koyanla seyredenler bir tutulmamalı. Hele ki eğitimliler asla mağdur edilmemeli!..
