Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hiç dikkat ettiniz mi? Herhangi birine, biriyle ilgili olarak ya da herhangi bir meslek veya kurumla ilgili olarak sorduğunuz bir soruya aldığınız cevapların ne kadarı pozitif, ne kadarı negatif?

Özellikle de kendi mesleği ve çalıştığı kurumla ilgili sorular yöneltildiğinde!..

Yapılan anketlerde başta öğretmenler ve mühendisler olmak üzere kendi mesleğini çocuklarına ya da başkalarına önerenlerin oranı adeta dibe vurmuş durumda.

Daha pek çok mesleği bu listenin altına ekleyebilirsiniz.

Çalışılan kurumlarla ilgili derecelendirmeler de farklı değil. Çalıştığı kurumdan memnun olan ya da Japonlar gibi işe başladıkları kurumdan emekli olanların oranı ne kadar? Bunların ne kadarı başka seçeneği olmadığı için orada çalışmaya devam etti, ne kadarı sevdiği ve mutlu olduğu için emekli oluncaya kadar farklı bir meslek, farklı bir kurum düşünmedi?

Haberin Devamı

Peki asıl sorun seçilen mesleklerde mi, çalışılan kurumlarda mı, bizlerde mi yoksa sistemde mi?

Gelin bu konuda hep birlikte düşünelim:

- İlgi, yetenek ve hayallerimiz doğrultusunda istediğimiz mesleği seçebiliyor muyuz?

- Öğrenim gördüğümüz alan da ya da hem kendimize hem de çalışacağımız kuruma yararlı olacağına inandığımız sektörleri ya da iş yerlerini seçme şansımız var mı?

- İşe girişlerde liyakat mı daha geçerli akçe yoksa torpil ve mülakat mı?

- Lise, üniversite ve meslek seçiminde olduğu gibi işyeri seçiminde de doğru sınavlar, doğru kriterler ve doğru yetkinlikler aranıyor mu?

- Diplomalı işsiz genç sayısı bu kadar yüksek olmasaydı, okumuşlara yönelik bakış açısı bu kadar incitici olur muydu?

- Verilen eğitim ile alınan ünvanlar, kazanılan yetkinlikler ve işverenlerin beklentileri birbiriyle ne kadar örtüşüyor?

- Üniversite kontenjanları belirlenirken insan gücü ve istihdam planlaması yapılıyor mu?

- Memnuiyete ya da memnuniyetsizliğe yönelik değerlendirmeler ne kadar dikkate alınıyor, düzelmesi ya da yaygınlaştırılması için ne oranda çaba gösteriliyor?

* Her şeyden de önemlisi kurumsal kimlik ve kurumsal aidiyet konusunda olduğu gibi bireysel kimliğin ve aidiyetin oluşturulması konusunda yeterince çaba gösteriliyor mu?

Haberin Devamı

- Çalışanların iş verimliliği kadar, hayat standartları, mutlulukları, moral ve motivasyonları da dikkate alınıyor mu?..

Daha onlarca soru sıralayabilir ve daha onlarca konuda memnuniyetin ya da memnuniyetsizliğin arkasında yatan gerçek nedenler konusunda araştırma yapılması önerilebilir.

Ama hiçbir kurum özellikle de üniversiteler bu konuda elini taşın altına koymuyor.

Yapılan akademik çalışmaların ne kadarı sosyal bilimlere ve hayata dönük?

Kurumların çalışanlarına yönelik aldıkları kararların ne kadarı kurumsal aidiyeti güçlendirici ne kadarı yerle bir edici?

Çalışanlardan ve yurttaşlardan istenen, beklenen yetkinlik, sadakat, aidiyet ve verimliliğin ne kadarı yönetenlerde de var?

Ne devlette ne de özel sektörde bu yönde parlak bir durumda olduğumuzu kimse söyleyemez.

Peki mutsuzluğu azaltma, memnuniyeti ve kurumsal aidiyeti yükseltme konusunda yeterince çaba var mı?

Keşke gönül rahatlığı ile evet diyebilseydik…

Haberin Devamı

Neden ciddiye almalıyız?

Giderek yükselen memnuniyetsizlikleri ciddiye almak zorundayız. Okulda, işyerinde aradığını bulamayanların evde mutlu olması mümkün değil.

Yine aynı şekilde doğru mesleği seçip, doğru işte çalışmayanların mutluluk katsayısı sürekli düşerken ülke genelindeki iyimser havanın kalıcı olması da beklenemez.

İşte bu noktada mutlu öğrenci, mutlu aile, mutlu çalışan, mutlu işveren, mutlu üretici, mutlu tüketici, mutlu devlet, mutlu yurttaş kavramlarının altını daha iyi doldurmalıyız.

Günü olduğu kadar geleceği kurtarmayı da prensip edinmeli, kurumsal kimliği ve aidiyeti güçlendirmeli, atacağımız her adım, kendimizi olduğu kadar başkalarını da mutlu etmeli…

Özetin özeti: Mutlu etmeden, mutlu olunmaz. Bu da kabahatliyi hep uzaklarda arayarak olmaz!..