Eğitim, hem devlet hem de velilerimiz için çok önemli. Bu yüzden de hem devlet hem de aile bütçesinden en büyük pay eğitime ayrılıyor. Peki eğitim harcamalarındaki artış ile maaşlara gelen zam eşit oranlarda mı? Daha da önemlisi yaptığımız bu fedakarlığın karşılığını alabiliyor muyuz?
TÜİK verilerine göre 2023 yılında öğrenci başına toplam eğitim harcaması bir önceki yıla göre yüzde 95,1 arttı.
Eğitim harcaması 2022 yılında 25 bin 143 TL iken 2023 yılında 49 bin 45 TL olarak gerçekleşti.
Eğitim düzeylerine göre değerlendirildiğinde, 2023 yılında öğrenci başına harcamanın en yüksek olduğu eğitim düzeyi ise 84 bin 759 TL ile yükseköğretim oldu.
Eğitim maliyetlerindeki bu yükseliş, özellikle dar gelirli ailelerin çocuklarına kaliteli bir eğitim sağlamasını neredeyse imkansız hale getirirken, beyaz yakalıları da kara kara düşündürmeye başladı.
Sadece özel okullara giden öğrenciler için değil devlet okullarına giden öğrencilerin eğitim yükü de altından kalkılamaz hale geldi.
Kolejlerde olduğu gibi devlet okullarında da ulaşım, beslenme, kıyafet, yardımcı ders kitapları ve diğer ders materyalleri aile bütçelerini zorlamanın ötesinde geçip psikososyal yeni sorunlar yaratmaya başladı… Diğer alanlarda da elbette önlemler alınmalı, iyileştirmeye gidilmeli ama eğitimin önceliği olmalı.
Neden mi?
Çocukları mutsuz olan ebeveynlerin mutlu olması mümkün değil. Onlar mutlu değilse de ülke genelinde mutluluktan söz edilemez!..
Hocaların maaşı?
Ekonomik krizin eğitime yansımaları, eğitim kalitesini etkileyecek noktalara gelmemeli.
Muzdarip olan elbette sadece öğretmenlerimiz ve üniversite hocalarımız değil, memurundan işçisine, ücretlisinden sözleşmelisine ama en çok da emeklisinden part-time çalışanına hemen herkes ay sonunu zor getiriyor.
Asgari ücret belirleme çalışmalarının devam ettiği şu günlerde telaffuz edilen rakamlarla mutlu olmak mümkün değil.
Zam oranı ne olursa olsun, yüksek enflasyon nedeniyle alım gücü birkaç ay sonra hiç zam yapılmamış noktaya geri geliyor. Muhtemelen yine öyle olacak.
Beyaz yakalılar bile bu noktaya geldiyse gerisini siz düşünün.
İşte doktoruyla mühendisiyle, öğretmeniyle yargıcıyla, güvenlik güçleri ve bürokratıyla, öğretmeni ve öğretim üyesiyle gelinen noktanın bir özeti:
“Akademisyen maaşlarının yoksulluk sınırı altında kaldığı ve refah düzeylerinin düşük olması hasebiyle ek iş arayışları ve üniversiteden uzaklaşma durumu söz konusu.
Aklı geçim derdinde olan akademisyenler doğal olarak bilim üretemiyor.
Bu bağlamda 2023 seçimlerinde eski çalışma bakanı Sn. Vedat Bilgin’in verdiği sözleri de hatırlatmanız mümkün mü?..”
Hatırlatmaya hatırlatmamız mümkün ama sonrası meçhul. Çiftçilerimizin, kadrosuz ve sigortasız bir şekilde asgari ücrete ya da çok daha düşük ücretlere talim edenlerimizin hali çok daha perişan.
Okumuşlar okuduklarına bin pişman, okumayanlar da okumadıklarına!
Geldiğimiz nokta bu olmamalıydı…
Ekonomik gidişat elbette önemli ama “sınav ve diploma” odaklı eğitimden “üretim ve istihdam” odaklı eğitim modeline geçmek çok daha önemli.
Püf noktası ise işte tam da burada yatıyor!..
Yetkinlik kazandırdıklarımız, her koşulda ekmeğini taştan çıkartabiliyor, sınav şampiyonları ve diploma koleksiyonerleri ise işsizliğe ya da düşük maaşa mahkum ediliyorlar…
Yaşanan ekonomik sıkıntıları, devlet ve millet olarak elbirliği ile alt etmek zorundayız. Hem de en kısa zamanda.
Nasıl ki eğitimin ülke geneline yayılmasında ve ulaşılabilirlikte müthiş bir yol kat ettiysek, kalite yükseltip, harcamaları da en alt düzeye indirebiliriz.
Nasıl mı?
Fedakarlığı daha adil paylaşarak, devlet eğitimdeki vergi yükünü hafifletir, özel öğretim kurumları kar marjını düşürür, eğitimin diğer paydaşları da aynı oranlarda fedakarlık ederse velilerimiz derin oh çekecektir.
Özetin özeti: Çocuklarımıza bırakacağımız en iyi miras eğitim. Başka bir şey bırakamıyoruz bari iyi bir eğitim bırakalım…