Okumanın en büyük erdem olduğu çağımızda çocuklarımızı okuduklarına bin pişman ettik. Böyle bir tablo mu istiyorduk?
Kesinlikle hayır.
Hem devlet hem de millet olarak çocuklarımıza bırakacağımız en önemli mirasın eğitim olduğu konusunda hemfikiriz ama nedense devamını getiremiyoruz. Bırakın farklı iktidarları, aynı iktidar dönemlerinde de bir ahenk yakalayamıyoruz. Her Bakan döneminde eğitime sil baştan yeniden yön vermeye çalışıyoruz.
Sayısal anlamda büyük yol yol katettik. Erişilebilirlik konusunda ülke geneline yayıldık.
Okullaşma oranlarında da düne göre çok daha iyiyiz. Peki ya içerik, kalite, ulaşılabilirlik, sürdürülebilirlik, liyakat, planlama ve en önemlisi de okuyana ve diplomaya verilen değer!
LGS, YKS, KPSS benzeri sınavlar, eğitim sistemimizin kimyasını bozdu. Yeni eklenen sınavlarla da bozmaya devam ediyor.
Peki nereye kadar?
Sınavların kaldırılmasını ya da en aza indirilmesini istemeyen yok gibi ama maddi ve manevi olarak hem devleti hem de öğrenci, öğretmen ve velileri üzmeye devam ediyoruz.
Onca fedakarlığın karşılığı, geldiğimiz bu nokta olmamalıydı…
Okula küstürdük
Hayatta iz bırakan anıların en başında keyifli öğrencilik yılları gelirdi. Öğretmenler, arkadaşlar, kitaplar, etkinlikler, pek çok alanda yaşanan ilkler ve en önemlisi de öğrenme aşkı hiç bitmesin istenirdi. Peki ya şimdi? Öğrencileri sadece eğitimden değil okuldan da soğuttuk Okullarına karşı aidiyet hisleri kalmadı.
“Öğrencilik keşke hiç bitmese”nin yerini, “bitse de kurtulsak” diyenler aldı.
İstediğimiz bu muydu?
Elbette hayır.
Peki öyle ise nasıl bu noktaya geldik?
İşte size sadece birkaç satır başı:
- Sınav odaklı eğitimle, her 100 öğrenciden 15, 20’sini sevindirirken, geri kalanları değersizleştirdik.
- Sabahın köründe, akşamın karanlığında eğitimle okuldan soğuttuk.
- İstedikleri okullardan ve mesleklerden daha çok, hiç istemedikleri okullara ve mesleklere mecbur bıraktık.
- Diplomaları hiçbir işe yaramaz hale getirdik.
- Okumuşları, okuduklarına bin pişman ettik.
- Okulları “nitelikli, “niteliksiz” diye ayrıştırdık.
- Fen ve Anadolu liseleri ile mesleki ve teknik eğitimin farkındalığını ortadan kaldırdık.
- Tüm okulları tabela okullar haline getirdik.
- Başarılı, başarısız herkesi diploma sahibi yaptık ama ilgi, yetenek, hayalleri ve heyecanı körelttik,
- Test çözmekten anılar biriktirmeye zaman bırakmadık.
- Okumayı angarya olarak gördük, sevgiyi, saygıyı, paylaşmayı rafa kaldırdık, sporu, sanatı, etkinlikleri bitirdik ve her ne kadar başkaları aksini iddia etse de eğitimde kaliteyi dibe vurdurarak, aile bütçelerini altüst eden özel okullara yönlendirdik… En acısı da ne biliyor musunuz?
Bütün bunların zerre kadar umursanmıyor olması!..
Neler yapılabilir?
Eğitime yeni bir bakış açısı gerektiği, hemen her platformda, hemen herkes tarafından yüzlerce kez dile getirildi. Getirilmeye de devam ediyor. Dünün dünyası ile bugünün dünyası çok farklı. Özellikle de gençler! Eğitim madem ki onlar içinse, getirilmesi gereken yeni bakış açısı onlara yönelik olmalı. Onların ilgisini çekmeli, onları kucaklamalı, onları geleceğe taşımalı. Onların beklentilerini karşılamalı. Bunu başaramayan hiçbir modelin ayakta kalması mümkün değil. Bu durum sadece bizde değil dünya genelinde çok önemli bir sorun olarak ailelerin de, devletlerin de en önemli gündem maddelerinden birisi.
Çözüm bulan var mı?
Evet demek mümkün değil ama ciddi arayışlar var. En azından sorunun farkındalar. Okulla öğrenciyi, mezunlarla işverenleri barıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Biz de eksik olan sanki bu!.. Eğitime “dayatma” ile değil “sevgi” ile bakarsanız yol alırsınız. Geçmiş yıllar bize şunu çok net gösterdi: Öğrenci, öğretmen ve velilerin benimsemediği hiçbir proje kalıcı olmadı. İyi anlatılamayan ve yeterli altyapıya sahip olmayanların ise hiç şansı olmadı!..
“Milli” olan iki Bakanlığımız var. Biri Eğitim diğeri Savunma! Her ikisinde de “ben” yerine “biz” demek zorundayız ve bu çerçevede hareket etmeliyiz. Bunu başardığımızda diğer sorunlar teferruat kalacaktır…
Özetin özeti: Hem aile hem de devlet olarak çocuklarımıza bırakacağımız en iyi mirasın çağdaş bir eğitim olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu konuda her türlü fedakârlığı da yapıyoruz.
Karşılığını da mutlaka alacağız…