En iyi okul tartışması hiç bitmez.
En iyi okul, en yüksek puanla öğrenci alan ya da en çok sınav kazandıran mı yoksa ayakları yere basan, soran, sorgulayan mezunlar yetiştiren mi?
Olaya nereden baktığınıza bağlı olarak, kimileri için en iyi okul görülen bazı okullar, çoğu zaman çoğu kişi için bir şey ifade etmiyor olabilir.
Anaokulundan üniversiteye kadar tüm öğretim kurumlarını göz önüne getirdiğimizde, en fazla eleştiriyi hep o en iyi denilenler alıyor.
Neden?
Çıtayı öylesine yüksek tutuyor ve öylesine yüksek beklenti yaratıyorlar ki öğrencilik ya da mezuniyet sonrasında, pek çok aile aradıklarını bulamamanın derin hayal kırıklığını yaşıyor.
En iyi diye bilinen okullardaki mutsuz öğrenci ve veli sayısı kesinlikle diğerlerinden çok daha fazla. Yani bir anlamda, parayla, işkence çekiyorlar. Dahası, eğitim ve sınav dayatmaları yüzünden, gözlerinin önünde mum gibi eriyen çocuklarına kahroluyorlar.
Son günlerde bu “en iyi” okullardan çocuklarını almak için kapımızı çalan o kadar çok veli oldu ki kendilerini teselli etmekte güçlük çekiyoruz.
Çünkü ille de o okul olsun diyen onlardı.
Oysa en iyi okul diye bir şey yok. Önemli olan, doğru okulu bulmak. Bu da kişiden kişiye ve beklentilere göre değişiyor.
Sınav şampiyonu olduğunu iddia eden okulların mezunlarına bakın yeter. 30 yılda, zirveye tırmanan mezunlar yetiştirdiler mi, yetiştirmediler mi? Mezunların ne kadarı arada kayboldu gitti, ne kadarı en iyi yerlerde!
Mademki en iyisiniz, en iyi geleceği siz sağlamalısınız. Veliler onca özveriyi onun için yapıyor, onca parayı onun için harcıyor. Çocukların çocukluğunu, gençlerin de gençliklerini yaşamamaları bu yüzden!
Pek çok konuda olduğu gibi birileri de bizi kandırıyor ama kim?
Velilere önerimiz, öğrenciliğin tekrarı yok! Popülariteye değil, çocuğunuza en uygun, en doğru okula yönelin. Yoksa yaşanan hayal kırıklıklarının tamiri zor oluyor!
Okul yoksa...
İyi bir okul arayışı ne zaman gündeme gelir?
Okula başlarken mi yoksa lise veya üniversiteye hazırlanırken mi?
Gelinen nokta bunun çok daha ötesinde.
Anne karnındaki bebeği için okul peşinde koşanlara alışmıştık.
2-3 yaşındaki çocuklar için geç kaldınız diyenleri de çok gördük.
Bu devirde, ne evlenilir ne de çocuk yapılır diyenler her zaman vardı.
Çocuk yapmaya karar vermek için önce doğru okulu bulmamız gerekir diye kapı kapı dolaşanları ve bu konudaki detayları enine boyuna araştıranları görmüştük, sayıları giderek artıyor.
“Sorduk, soruşturduk, ne doğru düzgün bir kreş ve anaokulu ne de ilköğretimden liseye devam edeceği bir okulu bulabildik. Bu durumda çocuk yapmanın ne anlamı var...” diyorlar.
Haksızlar mı?
Kesinlikle haklılar ama bunun yolu çocuktan ya da eğitimden vazgeçmek olmamalıdır!
Çare nedir?
Her şey gibi, eğitimden beklentiler de değişti. Çıta giderek yükseliyor. Yaşanan sıkıtılar da zaten bu yüzden. Eğitim sorununu çözmeden diğer sorunlara çözüm aramak ise boşa zaman kaybetmenin ötesinde hiçbir işe yaramıyor.
Çocuklarımız ve ülkemizin geleceği için eğitime daha çok kafa yormak zorundayız. Hem de topyekûn!
Özetin özeti: Eğitim ciddi iştir ama ulus olarak bunu hâlâ anlayamadık!..