Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İTÜ ve ODTÜ ülkemizin en gözde üniversitelerinden ikisiydi ama hemen her konuda kabuğuna çekilmiş durumdaydılar.

Yeni bir heyecana, motivasyona ihtiyaçları vardı, bu uzun süredir dile getiriliyordu ve rektörlerin görev sürelerinin dolması bekleniyordu. Nihayet o gün geldi ve bir süre önce üniversiteyi içine kapatan mevcut rektörlerin ikisi de değişti.

Peki yeni rektörler ne yapar?

Bunu da zaman gösterecek ama üniversitelerimizi çok uzun yıllardır yakından izleyen birisi olarak, her iki üniversitemizin de kısa sürede, çok iddialı bir şekilde yeniden “biz de varız” demeleri hiç de şaşırtıcı olmaz.

Haberin Devamı

İTÜ ve ODTÜ’ye dönem dönem çok iddialı rektörler geliyor, üniversiteyi uçuruyor sonra birdenbire onlar gidiyor, yerlerine çok daha içine kapanık, odasından çıkmayan, hiçbir şeye karışmayan ve adeta o yükün ve önceki rektörlerin altında ezilen isimler geliyor.

Buna bir kez değil, çok kez şahit olduk!

Rektörlerin seçimle geldiği dönemlerde de bu böyleydi, atamayla geldikleri dönemde de değişen bir şey olmadı!

Uzunca süren duraklama döneminden sonra her iki üniversitemizde de yeni bir “atılım dönemi”nin zamanı geldi de geçiyor.

Umarız beklenen o taze kan İTÜ’de Hasan Mandal, ODTÜ’de de Ahmet Yozgatlıgil’dir.

Yeni rektörlerimizin akademik kimlikleri, bilimsel donanımları ve bürokratik tecrübeleri ortalamaların çok çok üzerinde. Çalışkanlar, deneyimliler, heyecanlılar ve en önemli referansları da “bilim”.

Hasan Hoca’yı çok uzun yıllardır tanırım. Eskişehir’de Mühendislik Fakültesi dekanıydı.

Fakülte, onun döneminde altın yıllarını yaşadı. Puanları tavan yaptı, öğrencileri mezun olmadan iş buluyordu. Ardından İstanbul’a geldi Sabancı Üniversitesi’nde araştırmanın başına geçti ve bir süre sonra da rektör oldu ama koltuğunda uzun süre oturamadı.

TÜBİTAK başkanlığına atanınca rotayı Ankara’ya çevirdi ve en uzun süre görevde kalan TÜBİTAK başkanlarından birisi oldu. Bilimin yaygınlaşması ve savunma sanayinin gelişmesinde büyük katkıları olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Malzeme mühendisliğinin ülkemizdeki öncülerinden birisi oldu.

Haberin Devamı

ODTÜ mezunu olarak İTÜ’ye rektör olarak atanması başlangıçta kafalarda soru işareti bıraksa da eminim ki en kısa sürede, kırk yıllık İTÜ’lülerden daha da İTÜ’lü olacaktır.

Benzer bir ikilem Boğaziçi’ye İTÜ’lü rektör olarak atanan Ergün Toğrol’da da (1982-92) yaşanmış ve sonraki yıllarda üniversiteye en büyük katkısı olan rektörlerden birisi olarak hatırlanır olmuştu…

ODTÜ’nün yeni rektörünü bizzat tanımıyorum ama ismini son yıllarda çok duydum. ODTÜ mezunu ve o da araştırmalarıyla, birikimiyle, bilim çevrelerinin ve Ankara bürokrasisinin yakından tanıdığı isimlerden birisi.

Alternatif Enerji Kaynakları, İleri Enerji Teknolojileri, Makina Teorisi ve Dinamiği, Termodinamik, Yakıtlar, İçten Yanmalı Motorlar ve daha pek çok konuda uluslararası boyutta bilimsel çalışmaları var.

ODTÜ ve TÜBİTAK’ta rektörlük ve başkanlık dışında idari pek çok görevde bulundu, Sanayi ve Teknoloji Bakan yardımcılığı yaptı…

Peki şimdi ne yapabilirler?

Beklenti büyük, sorunlar çok, motivasyon dibe vurmuş durumda. En önemlisi de acil çözüm bekleyen sorunlar var. Örneğin her iki üniversitenin de KKTC kampüsleri çökmüş durumda.

Haberin Devamı

Genel algı da dünden akılda kalan o ihtişamlı günlerin çok uzağında.

İşleri zor hem de çok zor.

Hem atandıkları üniversiteler hem kendileri hem de ülkemiz için işleri ne kadar ağır olsa da başarılı olmak zorundalar.

Başarılı olmaları halinde üniversitelerde çoktandır unutulan liyakat zinciri yeniden hatırlanacak ve bu minvalde yol alınacaktır. Koltuğun ve saltanatın büyüsüne kapılır ve bilimle, öğretim elemanları ve öğrencilerle aralarına mesafe koyarlarsa da fazla değil, görevden ayrıldıktan üç ay sonra unutulan “köhne” rektörler kervanına katılırlar ki, bu da yapacakları en son iş olmalı…

Sakın ola “Sadece bir rektör tüm üniversiteyi ne kadar etkileyebilir ki” diye de düşünmeyin. Öyle rektörler gördük ki üniversitelere yarardan çok zararları oldu! Allahtan artık daha seçici davranılıyor…

Özetin özeti: En iyi üniversitelerimizden daha pek çoğu derin uykuda. Umarız en kısa zamanda onlarda da eğitim, bilim, kalite, memnuniyet ve dünyaya açılma konusunda ciddi kıpırdanmalar olur...