Yılda 10 milyon çocuğumuz daha iyi bir eğitim ve daha iyi bir gelecek için sınavlara giriyor. İyi bir lise iyi bir üniversite için, iyi bir üniversite de iyi bir kariyer ve iyi bir gelecek için olmazsa olmazların başında geliyor.
Hele bir de ekonomik açıdan orta üstü ve daha alt gelir grubundaysanız işiniz çok daha içinden çıkılamaz hale gelebiliyor.
“Nitelikli” olarak nitelendirilen ve sınavla girilen devlet okulu sayısı yok denecek kadar az, özel okullar da maaşlı çalışanların çocuklarını gönderemeyeceği kadar pahalı. Kolej ücretleri yarım milyonu aştı, bir milyona tırmanıyor.
Vakıf üniversitelerinde de durum farklı değil.
Paralı okullarda çocuk okutmak adeta bir servet gerektiriyor.
Bu yüzden öğrenci profilleri ve öğretim kaliteleri ve öğretmen donanımları dünkünden çok farklı. “Ücretler artıyor, kalite düşüyor” söylemi neredeyse herkesin dilinde.
Her ne kadar köklü özel okullar için söz konusu olmasa da, dershaneden bozma kolejlerin çoğunda aradığını bulamayanların sayısı hızla artıyor.
Örneğin koleje gidenler üniversiteyi rahatlıkla kazanıyor, en az bir yabancı dili rahatlıkla öğreniyor, akademik eğitimin yanı sıra sporda, sanatta, girişimcilikte dikkat çekici bir yetkinlik kazanıyor mu, vakıf üniversitelerinden mezun olanlar daha kolay iş bulabiliyor mu? Keşke gönül rahatlığıyla evet diyor olabilseydik...
Anadolu liseleri
Anadolu liseleri, yabancı liselere ve kolejlere gitme olanağı bulamayan öğrenciler için yarım asır önce kurulan, yerli ve milli devlet kolejlerimizdi.
Cumhuriyetimizin birinci 100 yılında, ülkemizin kalkınmasında ve dünyaya açılmasında çok önemli bir misyon yüklendiler ve bunu başarıyla yerine getirdiler.
Ülkemizdeki kıyasıya sınav yarışının en önemli gerekçelerinden biri de yabancı dil. Anadolu liseleri işte bu boşluğu başarıyla dolduruyordu. Ülkemizin dört bir yanında vardı ve başarılı öğrenciler için geleceğe açılan aydınlık bir yoldu.
8 yıllık kesintisiz eğitim, köy okulları gibi onların da sonu oldu.
Ortaokul bölümleri kapatıldı, 15 kadarı dışında bazı dersleri yabancı dille yapmalarına son verildi, en sonunda da tüm liselere Anadolu lisesi tabelası asılarak içleri boşaltıldı. İkinci 100 yıla girerken Anadolu liselerini yeniden ayağa kaldırmalıyız.
Neden mi?
Veli ve öğrenciler, ciddi anlamda, yabancı dil öğrenecekleri bir ilkokul, lise ya da üniversite için hem büyük bir mücadele veriyor hem de dünyanın parasını ödüyor.
Ödeyecek gücü olmayan çocuklarımız ne kadar başarılı olursa olsunlar hayatın çarkları arasında eriyip gidiyorlar.
Yabancı dil?..
Yabancı dil ve sınavlar konusu hem çocuklarımız hem de ülkemiz için mutlaka masaya yatırılmalı ve şu soruyu mutlaka kendimize sormalıyız:
“Öğretim kurumlarımız, gerçekten de yabancı dil öğretebiliyorlar mı?”
Diğer okullar bir yana, yabancı dille eğitim yaptıklarını iddia eden okullardan mezun olanların en az yarısı ‘Tarzanca’nın ötesine geçemiyor dersek, hiç abartılı olmaz.
Yabancı kolejler dışında, hakkını vererek yabancı dille öğretim yapan üç beş Türk Koleji dışında, bu konuda iddialı olanı ara ki bulasınız!
Peki, yabancı dille eğitim neden önemini kaybetti?
Hemen herkes, giriş sınavlarındaki başarıya odaklandığı için dil konusunu sorgulayan yok gibi! Bu yüzden de bu konudaki performans en iddialı okullarda bile yerlerde sürünüyor. Aksini iddia eden öğretim kurumları varsa, tüm mezunlarını uluslararası geçerliliği olan dil sınavlarına soksunlar ki bu başarıları herkesi gururlandırsın.
Aile desteği, yurt dışı yaz okulları ve öğrencilerin özel bir gayreti yoksa, dil konusunda yol katetmek hiç de kolay değil.
Müfredat programında en yoğun ders saatlerinden biri yabancı dil ve ilkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar bu dersi alıyoruz ama bir turist gördü mü, ya bir şey sorarsa diye, kaçacak yer arıyoruz.
Özetin özeti: Devletin sihirli eli okullarımızı yeniden ayağa kaldırabilir ve ikinci yüzyıla müthiş bir başlangıç yapabiliriz. Yeter ki isteyelim.