YÖK ve ÖSYM başkanlarının ertelemeye karşı çıkma gerekçeleri oldukça ilginç. Olaya hep kendi açılarından bakıyorlar. Milyonlarca veli ve öğrencinin işkence çektiği şu günlerde, gönül isterdiki YÖK ve ÖSYM, hafta içi, hafta sonu demeden sabahlara kadar çalışıp öğrencileri rahatlatsın. Ne gezer! Tam devlet dairesi. Akşam 17.30'dan sonra kimseyi bulmak mümkün değil. Hafta sonları çalışanlar ise birkaç kişiden öteye geçmiyor. Olayı daha iyi değerlendirebilme açısından, öne sürülen mazeretlere ve gerçek duruma bir göz atalım:
Mazeret: Öğrenciler ÖSS puanlarını, okul ortalamalarını, kendi diploma notlarını biliyor. Dolayısıyla Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı (AOÖBP)'nın açıklanmasına gerek yok. İsteyen kendisi hesaplayabilir.
Gerçek: Evet her öğrenci AOÖBP'nı kendisi hesaplayabilir. Bu doğru ama aldığı puana göre Türkiye genelinde hangi sırada, hangi yüzdelik dilimde? Esas önemli olan bu? Peki bu nasıl bulunacak?
Mazeret: Bu konuda bize gelen hiçbir şikayet yok.
Gerçek: Yüzbinlerce öğrenci çeşitli kanallardan hakkını arıyor. Bize gelen telefon, faks, e - mail'lerin haddi hesabı yok. YÖK, ÖSYM ve Başbakanlığın
Sınav sistemi baştan aşağı hatalarla dolu. Ama nedense Türkiye'yi yönetenler bunu görmüyor. Aşağıda vereceğimiz örneklerden sonra eğer hala yanlışta ısrar ederlerse, "yazıklar olsun onlara" demekten başka diyeceğimiz bir şey kalmıyor.
Hayriye Karlıova Ankara Cumhuriyet Lisesi Fen bölümü mezunu. Yabancı Dil'de Türkiye 316'ncısı. Şu anda yüzde 2'lik dilimde ve yabancı dille ilgili bir bölüme girmek istiyor. Ancak yeni uygulamaya göre, alan dışı tercih yaptığı için, yani Fen'den mezun olup, yabancı dille ilgili bir bölüm seçtiği için, orta öğretim başarı puanı 05 yerine 02 ile çarpılıyor. Sunuç: Yüzde 2'lik dilimden, yüzde 24'lük dilime düşüyor. Dolayısıyla eğer geçen yılki sistem uygulansaydı, istediği her yere girebilecekken, şu anada hiçbir yere giremiyor...
Bundan daha büyük haksızlık olur mu demeyin! YÖK Başkanı, Milli Eğitim Bakanı bu kafada oldukça her şey olur. İşte size çok daha çarpıcı ikinci örnek:
Taner Salimoğlu, Avcılar Endüstri Meslek Lisesi mezunu. 185 puanla yüzde 1'lik dilimde. Normal koşullarda başta ODTÜ, Boğaziçi olmak üzere istediği her üniversitenin, her fakültesine girebilir. Ama o da Gürüz mantığının
Bostancıoğlu, Gürüz ve Toker'in açıklamalarını okudukça, öğrencilerin neden bu kadar çok eziyet çektiklerini çok daha iyi anladım. Hiçbirinin amacı sorunu çözmek değil. Kendilerini haklı çıkartmak.
Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu dünkü açıklamalarıyla bir kere daha gösterdi ki, yeni sınav sistemiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Bir bakanın ince detaylardan haberdar olması elbette beklenemez. Hatası, belki de oturduğu koltuğun gereği tek kanaldan bilgi alması. Israrla söz konusu karagaşa ortamanı yaratan bakanlık bürokratları ve YÖK Başkanı'ndan bilgi alıyor. Halbuki öğrencilerle, velilerle ve hatta ÖSYM başkanıyla oturup samimi bir sohbet gerçekleştirse, bugünkü görüşlerinde çok önemli değişikler olacak. Kendisi doğruyu bulamadığı için Başbakan'a da olayın gerçek boyutlarını aktaramıyor.
Hele hele YÖK Başkanı gibi "Gazeteler karmaşa var diyor. Oysa böyle bir kargaşa yok" sözlerine ise ancak gülüp geçilir. Bakan Bey, arada bir ANAP Genel Başkan Yardımcısı Işın Çelebi gibi, gençlerin ve velilerin arasına karışıp, sorunu kaynağında araştırsa eminim bu kadar komik duruma düşmezdi.
Bakan Bey ayrıca bana ulaşan şikayet yok
Bir gazeteci olarak 20 yıldır üniversite giriş sınavlarını çok yakından izliyorum. Hiç bu kadar kaos olmamıştı. Hangi adayla konuşsanız şaşkınlık içinde. İlk 1000'e girenler de böyle, hiç kazanma şansı olmayanlar da!..
Bu yıl tek basamaklı hale getirilen üniversite giriş sınavı, bir ölçüde gençlerin bundan sonraki yaşamlarına yön veriyor. Gönül ister ki böylesine önemli bir karar, aceleye getirilmesin! Ama ne yapılıyor? Gençlerin 11 yıllık eğitimleri, birikimleri, yetenekleri 3 saatlik bir sınavla ölçülüyor. Elde sağlıklı hiçbir veri olmadan, gençlerden hayatlarının en önemli kararlarından birini vermeleri isteniyor. Üstelik bir dayatma şeklinde!
Ortada öyle bir sınav sistemi var ki; YÖK Başkanı'ndan başka hiç kimseyi mutlu etmiyor. Öğrenciler, veliler, öğretmenler hemen herkes sistemden şikayetçi. Milli Eğitim Bakanlığı ve sınavı gerçekleştiren ÖSYM de bu durumdan rahatsız, ama değişen bir şey yok...
Sistemin yarattığı sancılar, en az 5 milyon kişiye cehennem azabı yaşatıyor. Böyle bir durum başka bir ülkede olsa yer yerinden oynar. Ama bizden açılan onca davaya, yapılan onca itiraza rağmen ses çıkmıyor.
Bu konuda
Anadolu Ajanası, yani devletin sözcüsü durumundaki haber ajansı, dün geçtiği haberde, gelecek yıl üniversite giriş sınavında önemli değişikliklerin olacağını duyurdu. Televizyonlar da gün boyu bu haberi verdi...
Haberi işiten veli ve öğrenciler de ulaşabildikleri başka bir kurum olmadığı için her zaman olduğu gibi yine bizi aradılar. Kimi içini döktü. Kimi de haksızlığa isyan etti. Sınav tarihini bile doğru düzgün tespit edemeyen bir YÖK'ün nasıl oluyor da gençlerin kaderiyle böylesine fütursuzca oynadığını sordular...
Daha sağlıklı bir tercih sıralaması için madem ki yerleştirme puanı'nın açıklanması gerekliliğine inanıyorlar. Gelecek yıl da bu yönde bir uygulama yapılacak. O halde bu yılki öğrencilerin günahı ne? Üç beş okulun sonuçları gelmedi diye yüz binlerce öğrenciye hayali tercih yaptırmak ne kadar doğru? ÖSYM isterse yerleştirme puan sonuçlarını hafta sonuna kadar internet üzerinden tüm Türkiye'ye duyurabilir. Duyurmalıdır da!..
Duyurmalı ki, yapılan haksızlıkların boyutları iş işten geçmeden ortaya çıksın. Ortalık karıştırdıktan sonra özür dilemek moda oldu. Merkezi yerleştirme yapıldıktan sonraki pişmanlık ve gelecek