Orhan Karaveli araştır- macı-yazar bir meslektaşımız, abimiz.
1930’da Ankara’da doğdu. Galatasaray Lisesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Londra Politeknik Okulu’nda öğrenim gördü.
Yeni İstanbul, Milliyet, Vatan ve Cumhuriyet gazetelerinde yazdı. Çok sayıda kitabı var ve sonuncusu geçen hafta yayımlandı ve Atatürk’ü anlatıyor. Hem kendisiyle ilgili anıları hem de yakın çevresiyle ilgili anekdotları paylaşıyor.
Araştırmacı ve gazeteci kimliği, kitabın bir solukta okunmasına olanak sağlıyor.
Çocukluk arkadaşı Altan’la ilgili çok çarpıcı bir anekdot var.
Altan, 6 yaşındayken Atatürk’ün huzuruna çıkıyor.
İşte o buluşma anı:
‘Atatürk bana ‘Büyüdüğün zaman ne olmak istersin’, diye sordu.
Eğitimde taşlar ne zaman yerli yerine oturur, bir şey söylemek zor. Bakan Avcı eskiye göre çok daha deneyimli ve bakalım yeni dönemde yeni bir MEB imajı yaratacak mı, hep birlikte göreceğiz.
MEB, yeni bir açılım içerisine girer mi bilemeyiz ama YÖK’ün yeni bir YÖK olduğu artık kesin.
Çünkü Yekta Saraç’ın başkanlığıyla birlikte, A’dan Z’ye değişiyor.
Peki, bu değişim iyi mi kötü mü?
İşte onu da zaman gösterecek...
İptal, iptal üzerine
MEB, TEOG’da başka iptal yok dedikçe yeni iptaller geliyor.
Başbakan Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde Macaristan Başbakanı Orban’a şunları söyledi:
“Hangi İslam’ı seçeceğinize siz karar vereceksiniz. DAEŞ’in temsil ettiği İslam mı, Türkiye’nin temsil ettiği İslam mı? DAEŞ nasıl bizi temsil etmiyorsa, PEGIDA ya da Miloseviç de Hıristiyanları temsil etmiyor. Hangi İslam’ı güçlendireceğiniz de sizin elinizde.”
Peki, bizim İslam’a bakış açımızla, diğer Müslüman ülkelerin İslam’a bakış açıları arasında hangi farklılıklar var? Mezhepler, tarikatlar niye ve nasıl doğdu? Felsefe ve din birbirinin karşıtı mı yoksa tamamlayanı mı?..
Genç Bakış’ta, önceki gece, işte bu konuları konuştuk. Konuğumuz Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Filiz’di. İşte programdan bazı önemli satır başları...
Öğretmen fazlası yarım milyona yaklaştı.
İki katı kadar da fen edebiyat fakültesi mezunu var ve öğretmenlik dışında iş bulma şansları yok gibi.
Bir yıl süreli formasyon eğitimi alanlar KPSS’ye girip öğretmen olma şansı yakalıyorlardı. Ama eğitim fakültelerinden tepki gelince, YÖK iki hafta önce bir karar aldı ve “Yılda en fazla 15 bin kişi formasyon eğitimi alabilir” dedi.
Bunun üzerine fen edebiyat fakülteleri ve mezunları ayağa kalktı.
Aynı YÖK, bu kez de, bu kararı, ben değil, üniversiteler verir dedi ve ortalık yine karıştı.
İlk tepki üniversitelerden geldi. Eğitim fakülteleri dekanları, öğrencileri ve mezunları, YÖK’e veryansın ediyor.
Dekanlar Konseyi
Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi Yürütme Kurulu (EFDEK) Başkanı, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burhanettin Dönmez’in açıklaması, bir anlamda YÖK’e isyan ve ültimatom özelliği taşıyor:
Geçen hafta fırtına gibi geçti. Kapanışı da bir o kadar hüzünlü oldu.
Hasan Abi’yi (Pulur’u) da sonsuzluğa uğurladık.
Bizim meslekten herkes gibi ben de ondan çok şeyler öğrendim.
En önemlisi de sabrı.
Ne zaman celallenip kaleme sarılsak, hele bir üzerinden 24 saat geçsin derdi.
Konuyu, yeterince anlayıp dinlemeden, gidişatı görmeden, insanları yeterince tanımadan, en önemlisi de gaza gelmeden hele biraz bekle derdi.
Çoğu zaman da o haklı çıktı.
İktidarın, gücün, paranın, makamın insanı nasıl değiştirdiğine gazetede, medya ve ülke genelinde o kadar çok şahit olmuştu ki her dokunuşta bin ah işitirdiniz.
Yabancı dil konusunda sınıfta kaldık, diyecektim, vazgeçtim. Çünkü anında, “Hangi derste başarılıyız ki İngilizcede sonuncu olduğumuza şaşırıyorsun” cevabını alacağımı biliyorum.
Haksız da sayılmazsınız.
PISA’ya göre, Fizik’te, Kimya’da, Matematik’te, kısacası her derste Avrupa’da nal topluyoruz. İngilizcede belki farklıdır diye umut ediyordum. Baksanıza, liselerin tümü Anadolu lisesi oldu. Vakıf üniversitelerinin neredeyse tümünde İngilizce eğitim yapılıyor!
Öğrencilerin bu okullara girmek için gösterdikleri çaba ve velilerin harcadıkları para göz önünde bulundurulduğunda da en azından İngilizcede sondan bir iki sıra daha üstte olmamız gerektiği hayal edilebilirdi. Ama beterin de beteri durumdaymışız...
Rapor açıklandı!
British Council’ın İngilizce dil eğitimi raporu, önceki hafta, İngiliz yetkililer ve YÖK Başkanı Saraç’ın da katıldığı bir toplantıda açıklandı.
Üniversitelerde İngilizce öğretimi hakkında bir ülkede bugüne dek gerçekleştirilmiş en kapsamlı çalışma olan bu rapor, lise ve özellikle de üniversitelerimizdeki İngilizce eğitiminin kalitesinin iyileştirilmesi ihtiyacını çok çarpıcı bir ortaya koyuyor.
İşte rapordan birkaç tespit:
Ortalık toz duman.
Rus- ya’yı çoktan unuttuk, kendi derdimize düştük.
Eş, dost tanıdık kim varsa, herkes arıyor.
Aman dikkat diye başlayan uzun uzun cümleler kuruyor, uyarıda bulunuyor, yazarken on kere düşün diyorlar.
Konu elbette gazetecilik, Cumhuriyet, Can Dündar ve Erdem Gül...
Hemen her olaya bakıldığı gibi bu konuya da şaşı bakılıyor.
İktidardan yana olanlar, fazlasıyla hak ettiler diye oh çekiyor.
Karşı olanlar ise sadece Can ve Erdem’in başına gelenlerle yetinmeyip anlattıkça, anlatıyor.
Türkiye ile Rusya arasındaki gerginliğin perde arkasında neler var? Çok daha önemlisi bu gerginlik nereye kadar gider?
Önceki gece Genç Bakış’ta işte bu sorulara cevap aradık.
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve tam 21 yıl Milliyet’in Moskova temsilciliğini yapan Cenk Başlamış’ın konuk olduğu programda çok ilginç tespitlerde bulunuldu. İşte önemli satır başlarından bazıları:
Krizin perde arkası
Uluç Özülker:
Uçak düşürme meselesi önceden başlamış olan bir sürecin son aşamasıydı. İkaz ve son aşamada dur deme ihtiyacının tezahürü olarak ortaya çıktı. Bıçağın kemiğe dayandığının bir tepkisidir.
Putin’in bir intikam duygusu var sürekli. El attığı şeyde başarı kazanıyor.
Lazkiye ve Tartus Limanı Rusların Akdeniz’deki fevkalade önemli iki üssüdür.