Abbas Güçlü

Günlerdir öğretmenlere yönelik yazılar yazıyoruz. Çünkü eğitim olmadan bir yere varamayız ve eğitimin en önemli sacayağı da öğretmenler.

Yani en iyi öğretmenleri yetiştirmeden, onlara saygı duymadan, onların konumlarını güçlendirmeden bir yere varmamız mümkün değil...

İşte bu konuda referansımız Mustafa Kemal Atatürk.

Peki, onun bu yöndeki istek ve direktiflerini ne kadar yerine getirebildik?

Aşağıda öğretmenler için söylediği sözler var. Tek, tek bakın ve siz karar verin...

Bu arada kurulan yeni hükümete ve bir kez daha aynı koltuğa atanan Bakan Avcı’ya hayırlı olsun diyoruz.

Aşağıdaki sözlerin altına eminim ki onlar da herkes gibi imza atacak ve üzerlerine düşeni yapacaklardır...

-Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.

TEOG kapsamındaki birinci dönem ortak sınavlarda son 24 saate girildi. Uzmanlar, öğrencilerin motivasyonlarını yüksek tutarak bugün dinlenmelerini öneriyorlar. Ancak isteyenler de ders çalışmaya devam edebilir

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında düzenlenen iki gün sürecek birinci dönem ortak sınavlar yarın başlıyor. İlk gün öğrenciler Türkçe, Matematik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, ikinci gün de Fen ve Teknoloji, T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ve Yabancı Dil olmak üzere 6 temel dersten sınav olacaklar. Her testten 20 soru sorulacak ve adaylara soruları cevaplamaları için 40 dakika süre verilecek. Bu süreyi hata yapmadan iyi değerlendirmek ve sınavda başarılı olmak için uzmanlar öğrencilere bir dizi öneride bulunuyor. Bahçeşehir Okulları, Mektebim Koleji, Bilfen Okulları, Oğuzkaan Koleji bölüm başkanları ve rehberlik uzmanlarının bu konudaki önerileri şöyle:



TEOG kapsamındaki merkezi ortak sınavlarda 1 milyon 174 bin 427 öğrenci liselere giriş için yarışacak.

Her meslek önemlidir. Yeri gelir, zincirin o halkası olmadan, çarklar dönmez. Ama bir meslek var ki zinciri tamamlayan o tüm halkalara şekil veren yani hamurundan tasarımına kadar her şeyine karar veren olmazsa olmazlardan birisidir.

Başarısı bireyin, ailenin, toplumun, ülkenin, dünyanın başarısı ve mutluluğu, başarısızlığı ise herkes için huzursuzluktur.

İşte o kişinin adı öğretmendir ve o geleceğin mimarıdır.

O ne kadar ustaysa, eseri o kadar güçlü, o ne kadar acemiyse yetiştirdiği nesiller o kadar donanımsız olur.

Bugün, onlarla ilgili çok şeyler söylenecek.

Kimi göklere çıkaracak, kimileri de yerin dibine batıracak.

Ama tüm bu olumlu ya da olumsuz eleştiriler, onların geleceğin mimarları olduğu gerçeğini değiştirmez.

Bir ülkede öğretmenler ne kadar mutluysa, toplum da o kadar mutludur.

Sonuçları liselere girişte ve karnede etkili olacak TEOG kapsamında düzenlenen merkezi ortak sınavların ilki 25-26 Kasım 2015 tarihlerinde yapılacak. Sınavda 1,2 milyon öğrenci iyi bir liseye girmek için yarışacak

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) kapsamında 8. sınıf öğrencilerinin gireceği merkezi ortak sınavların ilki 25-26 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek. 1 milyon 174 bin 427 öğrencinin katılacağı sınavlar, liselere girişin yanı sıra yıl sonu başarı puanında yani karne notunda da etkili olacak.

TEOG-1 kapsamında öğrenciler ilk gün oturumunda Türkçe, Matematik, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi; ikinci gün oturumunda da Fen ve Teknoloji, T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ve Yabancı Dil olmak üzere 6 temel dersten sınav olacaklar. İki yazılısı olan derslerden birincisi, üç yazılısı olan derslerden ikincisi merkezi ortak sınav kapsamında yapılacak. Sınavlardan alınan puanlar ilgili dersin birinci veya ikinci yazılı puan olarak kabul edilecek ve yıl sonu başarı puanı hesaplamasına dahil edilecek.

Sınavda, öğrencilere her dersten çoktan seçmeli, 20 soru sorulacak; 40 dakika süre tanınacak. Değerlendirmede yanlış

YÖK Başkanı Yekta Saraç’ı dinlediğinizde, ağzından bal damlıyor.

Üniversiteler daha özerk olacak, kalite yükselecek, araştırma artacak, ekonomik yapıları güçlenecek, en önemlisi de daha demokrat olacaklarmış...

Keşke!

Ama artık söylenene değil, gördüğümüze inanıyoruz.

İşte bu yüzden, verilen demeçlerden daha çok, yapılanlara bakıyoruz...

Yekta Saraç, bugüne kadarki YÖK başkanları içerisinde, belki en donanımlı olanı değil ama en samimi olanı.

Gerçekten de iyi bir şeyler yapmak istiyor. Ancak, oyun alanı o kadar dar ki! Lafın ötesine geçemiyor! En azından şimdilik.

Kalite artacakmış!

Öğretmenlik Cumhuriyet’in ilk yıllarında onur duyulan mesleklerin en başında geliyordu.

Herkes öğretmenlere saygı duyardı.

Bir yere tayini çıktığında, evin en güzeli onlara kiralanır, yemeklerin en güzeli onlara ikram edilir, genç kızlar evlenirken ille de öğretmen olsun derdi.

Maaşları da günün koşullarına göre çok iyiydi, seyahatlerde bir yerden bire yere gidilirken en iyi koltuk onlara ayrılır, yoldan geçerken herkes ayağa kalkardı.

Öğretmen Hanım ya da Öğretmen Bey bir şey söylüyorsa onun üzerine laf söylenmez, sorgulanmaz, ne diyorsa, o doğru kabul edilirdi.

Sadece o kadar mı?

Protokol masalarının baş köşesinde de mutlaka onlara yer ayırılırdı...

Peki, bugün ne haldeler?

Terörle yatıp, terörle kalkıyoruz. Peki, terör hangi nedenlerle besleniyor, arkasında kimler var?

İşte benzeri pek çok sorunun cevabını önceki gece Genç Bakış’ta Güvenlik Uzmanı Mete Yarar ve Ekonomist Prof. Dr. Osman Altuğ ile aradık.

Çok çarpıcı tespitler vardı. İşte programdan önemli satır başları...

Terör nedir?

Mete Yarar:

Eskiden terör grupları 1000-1500 kişiden oluşurdu, en fazla bir makineli tüfeği ve bir roketatarı olurdu. Bugün 100 bin kişiden oluşan orduları, finans kaynakları, petrol kuyuları olan ve birbirinden farklı ülkelerde hakimiyet kuran gruplardan bahsediyoruz. Bunlara terörist örgütten çok, devletleşmiş terör grupları demek daha mantıklı olur.

Bir istihbarat örgütü desteklemediği müddetçe terör örgütünün ayakta kalması mümkün değildir.

Terör, kaos ve arkasındaki devletlerden beslenir. Eskiden psikolojik anlamda saldırılar yapardı. Şimdi ise etnik grupları ve mezhepleri tetikleyerek bir bölgenin hakimiyetini ele geçirmeye çalışıyorlar. Suriye, Irak, Libya, Gürcistan’da olan budur...

Rüzgâr gibi gelip geçen Kitap Fuarı’ndan daha çok, 13 yaşındaki bir öğrencinin sözde kitap hırsızlığı konuşuluyor.

Ortada böyle bir şey yok ama stant görevlileri, söz konusu çocuğun kitap çaldığını sanıyor ve üzerini arıyor ama yanılıyorlar.

Hemen sonra aile ile görevliler arasında tartışma yaşanıyor ve ilgili yayınevi, olaya sebebiyet veren üç çalışanının işine son veriyor...

Görünen o ki bu tartışma daha uzun süre devam edecek...

Banka hortumlayanların elini kolunu sallayarak gezdiği, bir kilo baklava çaldı diye çocuklarını yıllardır hapishanede çürüten bir millet olarak, yaşananlara hiç şaşırmadık desek yalan olmaz.

Ortada zaten bir çalma hikâyesi yok. Velev ki oldu. Onu deşifre etmek ne kadar etik ve daha da önemlisi ne kadar pedagojik!

Çalışanlar çocuğa ille de bir ders vermek istiyorlarsa, onun eline, kırmadan, dökmeden üç beş kitap daha tutuşturmalıydılar.

Ama nerdeeee...