Bilişim Çağı, inovasyon, teknopark, biyoteknoloji, start-up çevresi gibi trend tanımlardan biri de kuluçka merkezleri!
Dikkat ettiniz mi, sürekli bir yerlerde yeni kuluçka merkezleri açılıyor.
En sonuncusu, Boğaziçi Üniversitesi Finans Teknopark liderliğinde; İTÜ, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi ortaklığında, New York’ta kurulacakmış!
Vay be, çok da havalı olacak!
Yurtiçinde kurulanların sayısı, yüzlerle ifade ediliyor ama nedense kuluçka makinesi mi bozuk yoksa yumurtalarda mı bir sorun var misali, bir türlü sonuç alınamıyor.
Adı üstünde kuluçka, acelen ne diyen olabilir.
Haklılar ama her kuluçka döneminin de bir zamanı var ve o sürenin sonunda, ortaya yeni yavruların çıkması gerekmez mi?
Vay, vay, vay!
Çocuklara en büyük zararı kim veriyor biliyor musunuz?
Onları en çok sevenler.
Vatanı, vatan kurtaranlardan kurtarmak gerektiği gibi çocukları da, kendilerini çocuklarının geleceği için feda eden(!) annelerden kurtarmak gerekir.
Pek çoğunuz için bu tanımlama biraz abartılı bulunabilir ama onlardan birkaçını yakından tanırsanız, eminim ki siz de bana hak verirsiniz...
İçlerinde işini gücünü bırakıp, tüm zamanını çocuğunun geleceğine adayanlar da var, üç beş özel öğretmen tutup onların koordinasyonunu vazife edinenler de...
Ama en çılgın olanları, çocuklarına dünyayı zindan edenler.
Her şey saatle. Dakika sektirirseniz yanarsınız.
Günde şu kadar ders çalışılacak, şu kadar test çözülecek, şu saatte okuldan çıkılacak, şu saatte evde olunacak, şu saatte uyuyup, şu saatte kalkılacak diye çizelge yapanlar var...
Robert Kolej’in yıllık yatılı öğrenim ücreti 95 bin lira olmuş.
15 yıl kadar önce, o günün parasıyla bir milyon, bugünün parasıyla bin lira oldu diye manşet yapmıştık.
Tam 100 kat artmış...
Popüler diğer kolejlerin ücretleri de 30, 40, 50, 60 bin lira diye gidiyor.
Genel masrafları da eklediğinizde, velilerin cebinden çıkacak para, yıllık ortalama 100 bin lirayı bulur.
Bir yıl için olsa hadi bir şekilde ödenebilir ama hazırlık dahil 5 yıllık bir süreci düşünün!
Yıllık artışlar, tefe, tüfe oranında olacak denilmesine karşın, katlanarak giden ücretleri göz önünde bulundurduğunuzda, sadece lise öğrenimi için en az yarım milyon lirayı gözden çıkarmanız gerekiyor.
Nereye giderseniz gidin, kiminle konuşursanız konuşun, memnun olanı bulmak zor. Hem de çok zor!
Herkes birbirini eleştiriyor.
Peki, herkesi eleştirenler kendi işini doğru yapıyor mu?
Evet demek çok zor. Çünkü onları da başkaları eleştiriyor...
Bu kafayla da bir yere varmamız mümkün değil...
Saatlerce konuşuyoruz, hem de incir çekirdeğini doldurmayan konularda.
Saatlerce televizyon izliyoruz, enayi yerine konulduğumuzun farkına bile varmadan.
Saatlerce didişiyoruz ama nedenini sorsanız şu diyen yok.
Karne için geri sayım başladı ama TEOG sonuçları hâlâ ortada yok!
Muhtemelen açılan davalarla ilgili mahkeme kararı bekleniyor. Çünkü çok sayıda açılmış dava var...
Yeni Bakanımız acaba TEOG saçmalığına son verecek mi?
Bu konuda ne düşünüyor?
Keşke bu yöndeki fikirlerini kamuoyuyla paylaşsa da öğrensek!..
Bu arada, yargı kararı bir an önce açıklanmalı ki gerektiğinde üst mahkemeye de gidilebilmeli! Ama bu kimin umurunda ki!..
Sınavın adil ve güvenilir olmadığı kesin!
İstanbul Lisesi ülkemizin en köklü ve en başarılı liselerinden biri.
Üç Başbakan, yüzlerce bakan, sanayici, işadamı, sanatçı çıkardılar.
Modern Türkiye’nin inşasında büyük rol oynadılar...
Günlerdir manşetteler.
Niye?
Çünkü mezuniyet töreninde, okul müdürü konuşurken, öğrenciler sırtını döndü.
Yani bir anlamda kendisini protesto ettiler...
Eğer Amerika’daysanız, olası bir trafik kazasında, elinizin altında ya da araç içerisinde, bir cep telefonu varsa yandınız. Çünkü en büyük kaza nedenlerinden biri olarak görülüyormuş.
Ülkemizde de son yıllarda gerçekleşen trafik kazalarının önemli nedenlerinden birisi yine direksiyon başındayken cep telefonuyla konuşmak!
Siz siz olun ne burada ne de yurtdışında, direksiyon başındayken ne telefon kullanın ne de yanınızda telefon bulundurun!..
Ülkemize bir konferans için gelen Toledo Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Llewellyn Joseph Gibbons ile uzunca bir sohbet yaptık.
Uzmanlık alanı dijital ekonomi yani bir anlamda dijital dünya.
E-ticaret, Siber Hukuk ve Marka Hukuku’ndaki son gelişmeleri konuştuk ve zaman zaman da daldan dala atladık.
Sohbette kendisine ev sahipliği yapan Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve aynı zamanda Avrupa Hukuk Fakülteleri Birliği Başkanı olan Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu ve Av. Dr. Ender Özeke de vardı. Mesleğinin zirvesindeyken, genetiğe ilgi duyup, o alana kayan Özeke ile başka bir zaman yine çok ilginç olacağından emin olduğum bir söyleşi gerçekleştireceğiz. Bugün tüm köşeyi Prof. Gibbons’a ayırmak istiyorum çünkü yeni
YÖK, Yekta Hoca ile birlikte kalite arayışına girdi ve ciddi anlamda da yol alıyor. Ama bazen öylesine hatalar yapıyor ki işte o hatalar yaptığı tüm güzel işleri ya bir anda alıp götürüyor ya da gölgeliyor...
En büyük hatası, birbirinden çok farklı üniversiteleri hâlâ aynı yasayla yönetmeye çalışması.
ODTÜ ve Boğaziçi için geçerli kuralları, ya yeni kurulan üniversitelere de dayatıyor ya da yeni kurulan üniversiteleri yaşatmak için alınan kararları kırk yıllık üniversitelerden de istiyor...
İddialı ve iddiasız üniversiteler dünyanın her yerinde var ama hiçbiri bir diğerine ayak bağı da olmuyor, kambur da oluşturmuyor.
Bizde ise tam tersi...
Eğitimin tüm kademelerinde sınıfta kalmayı neredeyse kaldırdık.
Üniversiteye girmek de mezun olmak da çok sıradan hale geldi.
Yüzde 15’lik başarı sergileyip, barajı aştığınızda, üniversiteli olmamanız için hiçbir neden yok.